ABD'de yıllık enflasyon yüzde 8.5'le yeni bir rekor kırdı ve son 40 yılın en yüksek seviyesini gördü. ABD’de enflasyon bir yıldır dikkat çekici bir şekilde yükseliyor.
ABD Merkez Bankası (Fed) Aralık 2021 toplantısında enflasyondaki bu tırmanmayı dikkate alarak faiz konusunda şahin bir tutum alacağını ve varlık alımlarını sınırlandıracağını duyurmuştu. Kurum bu doğrultuda mart ayında faizi 25 baz puan artırdı.
ABD'de ürkülen senaryo, 1981-1982 döneminde yaşanana benzer bir durgunluk (resesyon) ihtimali. ABD tarihi açısından söz konusu dönemde enflasyon yine tırmanışa geçmişti. Dönemin Fed yönetimi enflasyona karşı faiz silahını kullanmış ancak bunun getirdiği durgunluk işsizliği yüzde 11’lere çıkarmış ve genel bir ekonomik açmaza neden olmuştu. Şimdi benzer bir kaygı ABD ve dünya genelinde yeniden konuşuluyor.
Akıllarda ABD ekonomisinin seyri ve Mayıs’ta Fed'in atacağı olası adımlar varken, Türkiye’de de gözler yarın toplanacak olan Merkez Bankası (MB) toplantısında. Küresel koşullarda ve Türkiye ekonomisinde yaşanan sıkıntı, MB’nin kararında etkili olacak mı? Dolar kurunda bir artış beklenmeli mi? Bu hafta bu sorulara yanıt arayacağız.
Endişe 1981-1982 dönemine benzer bir durgunluk
ABD’deki yüksek enflasyon akıllara 1981-82 dönemini getiriyor olsa da, koşulların söz konusu döneme göre farklılık arz ettiğini dikkate almak gerekiyor. Öncelikle işsizlik verilerine bakıldığında yüzde 10’larda bir durum yok, mart ayında ABD’de işsizliğin yüzde 3,6 olduğu görülüyor. Bunun yanı sıra 1981-82 krizi, yüksek işsizlik, OPEC petrol krizi gibi faktörlerin izlerini taşıyordu. Hali hazırda Ukrayna savaşı küresel ekonomi üzerinde etkili olsa da, ABD iç piyasasının koşulları daha iyi. Dahası Çin’de yaşanan Covid-19 kaynaklı kapanma önlemlerine yönelik endişe var ancak bunun pandeminin 2020’de yarattığı çapta bir sıkıntı olmadığını not etmek gerekiyor.
ABD dünyanın en büyük ekonomisi olmasının yanında diğer küresel piyasaları ve ülkelerin politikalarını etkileyebiliyor. ABD’deki enflasyon artışı aslında küresel düzeyde bir enflasyon dalgasının yansıması. Örneğin Çin’de de mart ayında enflasyon son üç ayın zirvesini gördü ve yıllıkta yüzde 1,5’e çıktı.
AB açısından da durum, faiz artırımının gündeme geldiğini gösterir. Avrupa Merkez Bankası son toplantısında faizi sabit tuttu. Ancak Ukrayna’nın işgaliyle beraber, Rusya’ya uygulanan yaptırımlar, enerji fiyatlarındaki tırmanış, tedarikte yaşanan problemler uyarınca Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde savaşın AB ekonomisini olumsuz etkilediğini ve faiz artırımının gündemlerinde olduğuna dönük mesajlar verdi. Lagarde’ı bu açıklamalara itense, euro bölgesinde daha önce yüzde 5,9 düzeyinde seyreden enflasyonun yüzde 7,5’e çıkmasıydı. Üstelik enerji ve emtia fiyatlarındaki tırmanma dikkate alındığında enflasyonda artış bekleniyor. Dünya genelinde gözlemlenen enflasyonist etki merkez bankalarının daha sert önlemler almasını gündeme getiriyor.
Türkiye ekonomisi ne olacak: Dolar artar mı?
ABD ekonomisindeki gelişmelerin yakından izlendiği adreslerden biri de Türkiye çünkü dünyanın en büyük ekonomisinde yaşanacak bir çalkantının domino etkisi gösterme ihtimali yüksek. ABD’de enflasyonun yüksek çıkması, 3-4 Mayıs’ta yapılacak Fed toplantısını kritik hale getiriyor.
Mart 2022’de politika faizini 25 baz puan artıran Fed'in mayısta daha sert bir artırım yapma ihtimali piyasalar açısından olduğu kadar dünya ekonomileri için de önemli. Dünyadaki trend yükselen enflasyonist etki karşında faiz silahının kullanılması. Türkiye’deyse 23 Eylül 2021’den bu yana bunun aksi bir politika uygulanıyor, faiz indirimi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, 23 Eylül ve takip eden aylarda en az 100 baz puanlık faiz indirimleri yaptı ve yıl sonunda faiz yüzde 19’dan yüzde 14’e geriledi. Buna karşın dolar kuru rekor kırarak 18 lira seviyesini geçtiyse de gelen müdahalelerle kur 14,8 seviyelerinde tutuldu. Bu aslında bir önceki yıla göre liranın dolar karşısında yüzde 100’den fazla değer yitirmesi demek. Burada dikkat edilmesi gereken doların değer kazanması değil, liranın değer yitirmesi. Bu nedenle Fed yakından izlenmeli.
ABD’nin enflasyon oranı Fed'in izleyeceği politikaya etki ediyor, Türkiye’nin aksine ABD’de enflasyon kontrolünde KDV indirimi, marketlere ceza kesme gibi 'akıllıca' yöntemler değil, bilindik reçeteler izleniyor: Faiz artırımı. Fed enflasyon karşısında daha sert bir politika izlerse bu, dolar kurunun güçlenmesini sağlayacak, yani bu sefer denklem yine Türkiye aleyhine ama tersten işleyecek, lira sabit kalsa da dolar güçlendiği için lira/dolar paritesinde artış olma ihtimali var. Yani evet, doların yükselme ihtimali var. Enflasyon verisinin önem taşımasının nedeni de, Fed'e etki etmesinden kaynaklanıyor. Ancak sadece bu değil.
Türkiye açısından sorunun bir diğer ayağı, ithal edilen ürünlerin fiyatlarında enflasyon kaynaklı artış. Örneğin geçen yıl 100 dolar olan bir ürün yıllık yüzde 8,5’lik enflasyonla 108,5 dolar oluyor. Aynı ürünü ithal etmek istediğinizde ödeyeceğiz meblağ da buna göre artıyor. Buysa hali hazırda cari açığı 22 milyar dolara yükselen Türkiye için pek iyi bir haber değil.
Gözler Merkez Bankası toplantısında
Merkez Bankası mart ayı toplantısında Ukrayna savaşının enflasyonist bir etki yarattığına dikkat çekmiş, savaşın bitimiyle enflasyonda gerileme olabileceğini ifade etmişti. Ancak dikkat çekici bir durum daha var. Merkez Bankası daha önceki açıklamalarında aslında Çin modeli olarak kamuoyuna sunulan ve cari işlemler dengesinde fazla vermeyi temel alan politikayı dikkate alarak 2022’de cari fazla verileceğini iddia ediyordu. Geçtiğimiz ay, bu ifade metinde yer almadı, 'izliyoruz' denmekle yetinildi.
Aynı MB, 11 Nisan’da cari işlemler verisini açıkladı. Buna göre fazla vermek bir yana açıkta yükseliş olduğu görüldü. Türkiye sadece yılın ilk iki ayında 12 milyar doların üzerinde cari açık verdi, yıllık açık 22 milyar dolara yaklaştı. Yani MB’nin daha önceki hesaplarında bir sapma yaşandı. Öte yandan enflasyon yıllıkta yüzde 61’in üzerine çıktı. Dışarıda mayıstaki Fed toplantısı ve merkez bankalarının faiz artırımları gündemdeyken, Merkez Bankası yarın faiz konusunda ne karar verecek?
Özetlenen koşullar dikkate alındığında MB’nin faiz artırımına gitmesi gerektiği görülüyor. Ancak 'faiz sebep enflasyon sonuç' gibi kendinden menkul formülde ısrar edilirse de değil sabit tutma, indirim dahi gündeme gelebilir. Buysa hali hazırda kriz yaşayan ekonomide artan dolar kuru, yükselen enflasyon ve TÜİK verilerinin aksine yükselen işsizlik anlamına gelecek.
Kısa Dalga / 13.04.22