Bugün açıklanacak olan enflasyona dönük beklentiler, yüzde 80 üzerini işaret ediyor. İstanbul Ticaret Odası (İTO), İstanbul’u enflasyonu açıklaması da bu beklentiyi destekler cinsten. İTO’nun açıklamasına göre İstanbul’da temmuz ayında fiyatlar yüzde 4,09 artış gösterdi. Aylık artışın etkisiyle de geçen yılan göre İstanbul’da mal ve hizmetlerin fiyatlarının yüzde 99,1 düzeyinde arttığı görülüyor. Bu oran ortalamayı gösteriyor, sadece kiralara bakıldığında artışın yüzde 100’ün üzerinde olduğu kolaylıkla söylenebilir.
İstanbul’daki veri Türkiye’nin geneli konusunda bir fikir de veriyor, tam da bu nedenle beklenti yüzde 80’in aşılması. Hane halkalarının bütçelerindeki yangını daha doğru biçimde yansıttığı düşünülen ENAG’a göreyse enflasyon zaten üç haneleri gördü, artış da sürecek.
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin sözleriyle duruma bakacak olursak, iktidar, yüzde 80’e çıkan enflasyonu, 18’e yaklaşan kuru, kuru dizginlemek için ortaya konan Kur Korumalı Mevduat aracının kamuya getirdiği yaklaşık 87 milyar liralık yükü büyüme için yaptı. Son olarak İSO ile Merkez Bankası arasında iplerin gerilmesine neden olan kredi muslukları da yine büyüme için açılmıştı. Peki gerçekten bu çaba, karşılığını buluyor mu?
İmalat endeksi mayıs 2020’den beri en düşük seviyesinde
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Türkiye İmalat PMI (Satın Alma Yöneticileri Endeksi), 5 aydır devam eden düşüşünü temmuzda da sürdü ve 46,9’a geriledi. Bu endekste 50 puan üstü üretim artışı yani olumlu bir tabloya işaret ederken 50 altı dikkat uyarısı olarak yorumlanabilir. Endeksteki gerileme 5 aydır sürüyordu, bir önceki aya göre 1,2 puanlık bir gerileme var. Peki bu endeks neden önemli?
İmalat PMI (Satın Alma Yöneticileri Endeksi), satın alma eğilimlerini gösteriyor, yani satmak için mal ya da hizmet alma. Burada üretim hacmi, yeni siparişler, stoklar, tedarikçilerin teslim süreleri ve istihdam seviyesi gibi kalemlere mercek tutuluyor. Endeks tekstilden metal sektörüne kadar pek çok sektörde yöneticilerle yapılan anketlere göre oluşturuluyor. Önemli olmasının nedeniyse sadece imalat sanayisi değil, aslında ekonominin tamamı hakkında fikir vermesi. 50 puan altı dikkat daralma derken 42 puan altı durgunluk olarak yorumlanıyor. O nedenle endeksin seyri ekonominin seyriyle paralellik taşıyor. Tüm dünyada küresel ekonominin gidişatı açısında başvurulan önemli göstergelerden biri.
Peki Türkiye’de durum ne? Genel olarak 5 aydır endeks düşüş gösteriyor, son olarak 46,9’a geriledi. Henüz 42 puana var. Ama İSO raporundaki vurgularda önemli. Rapor, temmuzda imalat sanayi sektörünün genelinde zayıflama var diyor. 15 aydır ilk kez 10 sektörün tamamındaki üretim yavaşlaması da cabası. Tekstil ve metalik olmayan mineral ürünler bu anlamda düşüşün en fazla görüldüğü iki sektör. Üstelik en son bu seviye kapanma önlemlerinin başladıktan sonra Mayıs 2020’de görüldü.
İlk on sektörün tamamında yavaşlama görülmesi dikkat çekici. Üstünde durulması gereken bir başka konu talep yetersizliğinin durumun hızlandırıcısı olarak görülmesi. Bu ay dış talepte iyileşme sinyalleri olsa da bu sınırlı kalmışa benziyor. İstihdam ayağında düşüş yok, ancak son 26 ayın en düşük ılımlı seyri gözlemlenmiş. Alt endekslerden olan üretimde gerilme 45,7’den 43,3’e, yeni siparişlerde 44,9’dan 43,6’ya çekilme var. Anket katılımcıların yüzde 37’si girdi fiyatlarında artış var derken yüzde 8’i düşüş olduğunu belirtmiş. Bu da dikkat edilmesi gereken bir durum.
Stagflasyona ne kadar uzağız?
Üretim cephesinde 50 puan endeksinin altındaki seyre bir ay daha eklendi, dış ortamdaki gevşeme bir noktada endeksin daha da aşağıya gitmesine engel olmuş gibi, ancak üzerinde durulması gereken nokta talep yetersizliği vurgusu.
Enflasyonla büyüme bir süre yan yana gidebilir, ancak üretici fiyatlarının haziran ayında yüzde 138’e çıkması, bunun yanı sıra tüketici enflasyonunun resmi rakamlara göre yüzde 80’e dayanması tüketim çalışkanlıklarına etki etmeye başlıyor. Nitekim Türkiye’de de bu oluyor. Örneğin gıdadaki fiyat artışı harcamalar içinde gıdaya ayrılan bütçenin artması demek, enerji giderleri bunun takipçisi, kira/konut bel büken diğer bir başlık. Yani Türkiye halkı hayatı yaşamaktan ziyade hayatta kalmaya öncelik vermek durumunda kalıyor, bu görünür biçimde hissedilmeye de başladı. Endeks bu açıdan da önemli, örneğin şimdilik olumlu seyreden istihdam bu şekilde ne kadar sürecek? “Talep yok” diyen üretici ne kadar direnecek? Hal böyleyken bir büyüme uğruna uçuruma sürüklenme hali devam edebilir mi? Bir süre sonra küçülme görülmesi imkansız gibi.
Bunun yanında şimdiye kadar hükümetin politikalarına cılız ses çıkaran, son olarak kredi sorununu dert edinen üretici/sanayi cephesi bu durumda ne yapacak? Tüketici fiyatları artarken, tüketimin düşeceği öngörülmemiş olabilir mi? Uygulanan politikanın bir süre sonra üretimi de etkileyeceği açıkken buna yeteri kadar ses çıkarmamakla sorunun ortağı olmadılar mı? Dünyada resesyon ve enflasyonist baskı konuşuluyor, Çin başta olmak üzere İmalat endeksi pek çok ülkede düşüş gösterdi. Eğer Türkiye, kendine has(!) ekonomi politikasıyla devam ederse, bugün endeksi frenleyen dış talepteki iyileşme de olmayabilir, işte o zaman stagflasyonu (enflasyon ve işsizliği) baş köşede ağırlayacağız. İmalat Endeksi bu açıdan bir alarm olarak ele alınmalı, üstelik daha bunun kışı var.
Kısa Dalga / 03.08.22