Bu hafta içinde elektrik ve doğalgaza gelen zamlar, hali hazırda zor durumda olan Türkiye toplumu için yazın daha can yakıcı olması anlamına geliyor. 1 Haziran’da hem BOTAŞ hem de Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) doğal gaz ve elektriğe zam geldiğini duyurdu. EPDK’dan yapılan açıklamaya göre ilk kademede bulunan mesken abonelerinin tarifesinde kilovatsaat başı fiyat 129,0639 kuruş, yüksek kademede yer alanların tarifesinde ise kilovatsaat başı fiyat, 192,7977 kuruş oldu. Bir başka anlatımla, konutta elektriğe yüzde 15 ticarethaneler yüzde 25 zam geldi. Buna bir de doğalgaz zammı eklendi.
BOTAŞ’tan yapılan tarife güncellemesiyle konutlarda kullanılan gaza yüzde 30, sanayide kullanılan gaza yüzde 40 düzeyinde zam yapıldı. BOTAŞ yaptığı açıklamada dış piyasayı işaret ederek mecbur kaldıklarını ifade etti. Son zamlar Türkiye ekonomisi için ne söylüyor? Türkiye’de enerji gerçekten ucuz mu? Almanya ile Türkiye karşılaştırması bize bu konuda ne söylüyor? Bu hafta bu sorulara yanıt arayacağız.
Türkiye’de enerji ucuz mu?
Türkiye’de enerji fiyatlarının ucuz olduğu iddiası sıklıkla Avrupa ile yapılan mukayeselerde karşılaşılan başlıklardan biri. Devletin enerjide ciddi sübvansiyon yaptığı, Almanya ve İngiltere gibi ülkelerde enerji maliyetinin daha yüksek olduğunu enerji uzmanları dile getiriyor.
Burada mukayesede dikkate alınması gereken bazı öncüller var. Bunlar dışarıda tutulduğunda yapılan kıyaslama sorunlu bir hal alıyor. Öncelikle asgari ücret, genel ekonomik görünüm ve enerji giderlerinin asgari ücret içindeki payı dikkate alınarak inceleme yapmak yerinde olacak.
Basit bir enerji maliyet mukayesesi: Almanya bizi kıskanıyor mu?
Almanya örneğini dikkate alarak bir inceleme yaparsak: Almanya Federal İstatistik Bürosu’na göre asgari ücret 1,621 euro. Elektrik ücretlerine bakıldığında Almanya’da 1 kwh elektrik 32.16 cent. Günlük tüketimin 10 khw saat olduğunu düşünelim, günlük maliyet 3 euro 22 cent. Aylık ortalama 100 euro diyebiliriz. Peki bu 100 euro asgari ücretin ne kadarı? 16’a biri.
Türkiye’de duruma bakalım, son zamla birlikte düşük tarifenin ücreti yaklaşık 130 kuruş oldu. Yani 1 lira 30 kuruş. Yüksek tarifeninki 193 kuruş. Ortalamasını alıp tüketimi hesaplayalım, ortalama 160 kuruş, yani 1 lira 60 kuruş. 10 kwh tüketim, günlük bazda 16 lira, aylıkta 480 lira. Asgari ücreti temel alıp duruma bakalım: Asgari ücret 4 bin 250 lira, bu durumda elektrik faturası asgari ücretin aşağı yukarı 9’da 1’i oluyor. Yüzde olarak söylersek, Türkiye’de asgari ücretli bir çalışan elektrik faturasına maaşının yüzde 12’sini, Almanyalı bir çalışan yüzde 6’sını ayırıyor.
Bir diğer enerji kalemi akaryakıt üzerinden duruma yeniden bakalım. Almanya’da 31 Mayıs’ta benzinin bir litresi 2.15, Türkiye’de 31 Mayıs’ta benzin ücreti bir litre için 25 lira. Asgari ücretle durumu mukayese edelim: Türkiye’de asgari ücretle 170 litre benzin alınabiliyor. Almanya’daysa 1621 euro ile 754 litre. 170 litre nerede, 754 litre nerede... Peki bu temel aldığımız asgari ücretli oranı iki ülkede nasıl?
Almanya ile Türkiye: Çalışan profilleri ve enflasyon
Yukarıda yapılan asgari ücret mukayesesi Türkiye açısından önemli çünkü Türkiye neredeyse çalışanların yüzde 50’si asgari ücretle çalışıyor. DİSK Raporu’na göre, Türkiye’deki 30 milyon çalışanın 10 milyonu asgari ücretle çalışıyor. Buna asgari ücretin altında çalışanlar eklendiğinde sayı asgari ücret ve altı için 14 milyona yaklaşıyor.
Almanya’daysa bu oran yüzde 6,6 düzeyinde. Yani, yukarıda yapılan enerji hesaplaması Almanya’da her 100 kişiden 6’sı için geçerliyken (geri kalanlar asgari ücretin üzerinde daha yüksek ücretler alıyor) Türkiye’de bu 100 kişiden 50’si anlamına geliyor. Üstelik Türkiye özelinde asgari ücrete çok değil, 1500-2000 lira eklediğinizde, bu maaşlara çalışanların oranı yüzde 70’lerin üzerine çıkıyor.
Almanya örneği üzerinden çalışanların maruz kaldığı bir diğer duruma, enflasyona bakalım. Almanya’da son veriler uyarınca enflasyon rekor kırdı ve yüzde 7.9’a çıktı. Yani bir önceki yıl önce 100 euroya alınan bir ürünün fiyatı 108 (107,9) euro oldu. Türkiye’de duruma bakalım: Son TÜİK verilerine göre enflasyon yüzde 70. Bu da şu demek: Türkiye’de geçen yıl 100 liraya alınan bir ürünün fiyatı ortalama 170 lira oldu.
Üstelik bu mukayesede mayıs ayında yağan zamların etkisi henüz ölçülmedi. Almanya için de ölçülmedi, ancak Almanya’da bir ayda iğneden ipliğe, kahveden benzine sürekli zam söz konusu değil. Örneğin İstanbul Ticaret Odası’nın son verilerine göre İstanbul’da enflasyon yıllık yüzde 90’a yaklaştı. Uzmanların geneli, mayıs enflasyonunun yüzde 80 düzeyinde olmasını bekliyor. Yani neredeyse Almanya’nın 10 katı.
Enerji giderlerini kim sübvanse ediyor?
Enerjiye dönersek, peki Türkiye’de sübvansiyon uygulanmıyor mu?
Türkiye’de devletin özellikle doğal gazı sübvanse ettiği doğru. Yazının başında değinildiği gibi, BOTAŞ’ın alım maliyetinde de artış var. Özellikle LNG alımlarında aralık ile mayıs arasında önemli fark var. Bu durumun en açık örneği petrol fiyatlarında görülüyor. Örneğin Aralık 2021’de 77 dolar düzeyinde olan petrol fiyatları Mayıs 2022’de 110 dolara çıktı. Aradaki farkın ciddi bir maliyeti var (petrol ve gaz fiyatlarının seyrindeki paralellik ve bazı anlaşmalarda petrolün temel alınması nedeniyle petrol fiyatları seçildi). Türkiye doğalgazda yüzde 99, petrolde yüzde 98 oranında dışa bağımlı.
Dolayısıyla BOTAŞ’ın açıklaması yanlış değil ancak eksik. BOTAŞ ve diğer pek çok şirket, kurum alımlarını dolar üzerinden yapıyor. Dolar kurunda yaşanan yukarı yönlü hareketlilikle, alınan metanın maliyeti daha da artıyor. Bu noktada bu fiyat birebir tüketiciye yansıtılmıyor ve devlet maliyetin bir kısmını üstleniyor.
Burada üstünde durulması gereken devlet. Yani kamu kaynakları, bir bütün olarak uygulanan yanlış ekonomi politikasının maliyetini üstlenmek zorunda kalıyor. Kamu kaynağının önemli bir kısmı vergilere dayanıyor. Buysa aslında vergilerle doğalgazın sübvanse edilmesi demek.
Peki örneğin geçtiğimiz yıl 8,6 lira olan dolar ile bu yıl 16,5 lira olan kur arasında bu uçurum olmasaydı, enerji faturası bu düzeyde artar mıydı? Yani aslında Türkiye vergileriyle yalnızca enerji maliyetini değil, kötü ekonomi politikasını da sübvanse ediyor.
Dış baskı, yani enerji fiyatlarındaki artış, küresel bir hale geldi. Peki bu durum Almanya’yı neden bu kadar etkilemiyor? Almanya dışarıdan enerji kaynağı almıyor mu? Nasıl oluyor da Almanya’da asgari ücretli bir kişi maaşıyla 750 litre benzin alıyorken Türkiye’de bu 170 litre oluyor? Nasıl oluyor da Almanya’da 100 kişiden yedisi asgari ücretliyken, bu oran Türkiye'de çalışanların yarısına tekabül ediyor? Bu da mı dış etkenlerden kaynaklanıyor? Almanya bizi kıskanıyor olabilir ama özellikle sabrımızı…
Kısa Dalga / 02.06.22