Türkiye’de yeni yıl itibarıyla elektrik ve doğal gaza hanehalklarını da içerecek şekilde zam geldi. Hanehalklarına gelen zamların yüksekliği toplumsal tepkilerin gelmesine neden oldu, oluyor. Hanehalklarından farklı olarak sanayi sektörüne 2021’den bu yana hem elektrik hem doğal gazda ciddi zamlar geldi. Buysa sanayiciler için üretim maliyetlerinde enerjinin en önemli kalemlerden biri hâline gelmesine neden oluyor. Nitekim bu durum üretici enflasyonu ile tüketici enflasyonu arasındaki makasta da kendini gösteriyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre tüketici enflasyonu ocakta bir önceki aya göre yüzde 11,10, bir önceki yılın ocak ayına göre yüzde 48,69 arttı. Üretici enflasyonu ise bir önceki aya göre yüzde 10,45, yıllık olarak da yüzde 93,53 arttı.
Doğal gaz cephesinde sanayi grubuna 2021’in ilk yarısında aylık yüzde 1 zam yapılırken temmuzda yüzde 20, eylülde yüzde 15, ekimde yüzde 15, kasımda yüzde 48, aralıkta yüzde 20 zam yapılmıştı. 1 Ocak 2022’den geçerli olmak üzere de söz konusu sektörün doğal gaz tarifesi yüzde 50 zamlandı. Böylece 2021 Ocak ayında bin metreküp gaz için bin 400 lira civarında ödeme yapan sanayi grubu, 2022’de aynı miktar doğal gaza 6 bin 300 lira civarında ödeme yapıyor.
Doğal gazdaki durumun bir benzeri elektrik alanında yaşanıyor. İlk olarak Temmuz 2021’de sanayi abonelerinin kullandığı elektriğe yüzde 22 zam yapıldı, ardından 31 Aralık’ta yüzde 52 ile yüzde 130 arasında zam geldi.
Söz konusu iki zam kalemi birleştiğinde enerji maliyeti sanayi üretimindeki en önemli girdilerden biri hâline geldi. Hükümet zamların nedeni olarak küresel enerji piyasasında yaşanan krizi gösteriyor olsa da zamların ölçek ve etkisi dikkate alındığında dolar kurunda tırmanmaya neden olan ekonomi stratejisinin bu maliyeti artırdığı açık.
Gıda Perakendecileri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Erdal Tüfekçi, akaryakıttan elektrik ve doğal gaza uzanan zamların üreticiler açısından ciddi sıkıntılara neden olduğunu, özellikle gıdada soğutma ihtiyacının 24 saatlik bir tüketim anlamına geldiğini, fırınların da ısıtma modelinin benzer olduğunu vurguluyor. Tüfekçi, “Tüketici düşük alım gücü nedeniyle daha sık ve küçük porsiyonlarda alışveriş yapıyor, hâlihazırda daha önce kullandığı markadan daha ucuz olana yöneliyor” diyor.
Bu durumda üreticilerin maliyet-fiyat dengesini tutturmakta zorlandığını belirten Tüfekçi, “Maliyet artıyor, talepse düşüyor. Bu nedenle pek çok firma kaliteden ödün vermeden satış yapmak için ürünlerin gramajlarını düşürüyor ancak bunun da belirli bir sınırı var” diyor.
Enflasyon ve enerji zamlarının sıkıntıya neden olduğu bir diğer sektör alışveriş merkezleri (AVM). JLL Türkiye’nin raporuna Türkiye’de 445 AVM var. Bunların pazar değerinin yaklaşık 60 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. AVM’lerde çalışan kişi sayısı ise yaklaşık 530 bin. Ancak hem enflasyondaki artış hem de son enerji zamları AVM’ler için planların gözden geçirilmesine neden oluyor.
İstanbul’da AVM sektöründe üst düzey yönetici olarak çalışan Beytullah Aksoy Al-Monitor’a durumu şöyle değerlendirdi: “AVM’lerde ortak alana yansıyan giderler zaten yüksekti. Gelen enerji zamlarıyla özellikle ısınma ve aydınlatma dikkate alındığında yüksek maliyetli olan ortak giderler daha da yükseldi.”
AVM yatırımı ve perakende sektöründeki sıkışmaya dikkat çeken Aksoy, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yüzden fazla alışveriş merkezinin yatırımcısı AVM'yi inşa ederken kullandıkları yatırım kredilerini ödemekte güçlük çekiyor. Perakendeciler ise bu yüksek maliyetler nedeniyle mağaza açma konusunda isteksiz davranıyor. Bu nedenle pek çok AVM’de mağaza açacak perakendeci bulmakta zorlanıyoruz. Hatta mağaza sayısında küçülme hedefi olan perakendeciler var.”
Aksoy enerji giderlerinin yanında artan inşaat maliyetlerinin de yeni AVM’lerin açılmasına engel olduğunu belirtirken 2021’de yalnızca dört AVM’nin açılabildiğine dikkat çekiyor. “Gelecek senaryonuz nedir?” sorusuna ise pek çok AVM projesinin ertelendiği, bazılarında fonksiyon değişikliğine gidildiği ve planların yeni koşullar uyarınca gözden geçirildiği yanıtını veriyor.
Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Burak Arzova gelinen noktayı Al-Monitor’a şöyle değerlendirdi: “Sanayi kuruluşları ve işletmeler hâlihazırda artan maliyetlerle nasıl mücadele edeceklerini düşünürken buna bir de enerji zamları eklendi. Bu noktada üretim maliyetleri de arttı. Ürün fiyatlarını artırma yolunu seçtiklerinde alım gücü aşırı düştüğü için satışları düşecek. Yapmazlarsa başka kalemlerden ilk akla gelen işçilikten kısmaya başlayacaklar. Yani işten çıkarmalar olacak. Bu da bir seçenek olarak önlerinde duruyor. Ancak eğer ciddi önlem alınmazsa kısa süre sonra konkordato ve iflasları duymaya başlayacağız.”
Hükümete yönelik eleştiriler artarken, uluslararası derecelendirme kuruluşu Fitch geçtiğimiz hafta Türkiye’nin kredi notunu BB-’den B+’ya indirdi, görünümünü ise negatif olarak teyit etti.
Arzova Fitch’in not indirimi konusunda şöyle konuştu: “Fitch Türkiye'nin notunu indirmenin yanı sıra negatif olan görünümü de aynı tuttu. Bu şu demek: Uygulanan yeni ekonomi modeli kredi derecelendirme kuruluşları açısından kabul görmüyor. Görünümün negatif olması yeni bir not indirimi gelebilir sinyali. Buysa özellikle dış yatırımcının daha önce ‘Geleyim yatırım yapayım’ dese bile vazgeçmesine neden olabilir çünkü yatırımcı bu notlara bakıyor.”
Türkiye ekonomisi Merkez Bankası’nın Eylül 2021’de başlayan faiz indirimleriyle sarsıntılı bir sürece girdi. Döviz kurlarında ekim, kasım ve aralık aylarında sert yükselişler yaşandı. Dolar kuru hâlihazırda 13.5 dolaylarında tutunmuş görünüyor olsa da bu seviye bir yıl öncesine göre yüzde 90 artış anlamına geliyor. Buysa ithal girdinin ortalama yüzde 30, bazı sektörlerde yüzde 90’lara çıktığı alanlarda üretim maliyetlerini neredeyse iki katına çıkardı. Enflasyondaki artışa bağlı olarak tüketicinin alım gücünde de gerileme yaşandı. Bu iki olumsuzluğa son bir yılda yüzde 400’lere varan enerji zamları eklendi. Üstelik enflasyon verilerinde görüldüğü gibi üretici enflasyonu ile tüketici enflasyonu arasındaki makas giderek açılıyor. Bu makas kapatılmaya çalışıldığında yeni bir enflasyon dalgası, düşük olan alım gücünü dibe çekecek.
Bu sıkışma karşısında Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği başta olmak üzere pek çok reel sektör temsilcisi iktidardan teşvik taleplerinde bulunuyor. İktidar şimdilik bu talepleri not etmekle yetiniyor. Ancak uzmanların hemfikir olduğu nokta, üreticilerin artan maliyetleri fiyatlara yansıtmama marjı gittikçe daralıyor. Eldeki seçenekler iç açıcı değil. Sanayicinin zam yapması enflasyonu besleyecek, küçülmeye gitmesi ise işten çıkarmalara neden olacak. Bazı işletmeler bu tür adımlara rağmen iflas riskini bertaraf edemeyebilir.
Al-Monitor / 17.02.22