Malum, Suriye’nin kuzeyine yönelik Fırat’ın doğusundaki öz yönetim bölgesini hedef alacak bir operasyon ihtimali gündemde.
Operasyona ilişkin kesinleşmiş, netleşmiş veri/bilgi yok henüz. Bütün değerlendirmeleri ‘sızdırılan’ kısıtlı veriler üzerinden yapmak gerekiyor. Gerçi uzunca bir süredir Türk dış politikasının öngörülemez olduğu malum. Haliyle Türkiye’nin yarınlarını da ipotek altına alan birçok gelişmeyi saha gerçekleriyle, diplomatik esaslarla ve yöntemlerle velhasıl mantıklı çıkarımlarla yorumlamak epeydir pek mümkün değil.
Biz yine de sızdırılan sınırlı bilgi ve sahadaki durum gibi veriler üzerinden ancak sorularla devam edelim.
Türkiye, Suriye’ye operasyon yapar mı?
Yapabilir, her şey mümkün. Bu soruya bizzat operasyonu yönetmekle sorumlu komutanların bile net yanıt verebilmesi mümkün değil.
Türkiye, niye operasyon yapmak istiyor?
Resmi söylemlerde, Suriye’nin kuzeyinde, Fırat’ın doğusundan Irak sınırına kadar olan bölgede varlık gösteren öz yönetimin Türkiye’ye tehdit olması sebebiyle operasyonun gerekli olduğu vurgulanıyor. Her ne kadar siyasi, askeri ve polis güçleri de olan öz yönetim içinde bölgedeki diğer etnik ve dini unsurlar olsa da Türkiye, öz yönetimi topyekün Kürtlerden müteşekkil bir yapı olarak görüyor. Ki, bu değerlendirmenin doğruluk payı yadsınamaz. Ayrıca öz yönetim bölgesinin PKK ile bağı da Türkiye’nin kırmızı çizgisi.
Türkiye’nin askeri operasyonu neyi değiştirecek?
Yine resmi söylemlere göre, Fırat’ın doğusundan Irak sınırına oradan da Irak içine açılan öz yönetimin merkezi durumundaki Kamışlı, IŞİD ile mücadele döneminde Kürt silahlı güçlerin uluslararası platformda tanınmasını ve destek görmesini sağlayan yer olan Kobani, Fırat’ın batısına açılmalarını sağlayan Menbiç çevresi ve birkaç stratejik noktanın ‘temizlenmesi’ gerekiyor. Bu bölgelerde Türkiye’nin aktif varlık gösterdiği Afrin, El Bab ve diğer bölgelerde olduğu gibi demografinin değiştirilmesine girişilmesi, Türkiye’nin askeri, sivil, istihbarat ve ticaret desteği ile Türkiye’ye yakın bölgeler oluşturulması niyetleri de sır değil.
Türkiye’ye göre, Suriye’nin kuzeyindeki öz yönetim bağımsız devlet kurmak niyetinde ve Türkiye’deki Kürt nüfusun yoğun olduğu bölge ile aralarında sadece bir sınır var! Bu nedenle, Suriye’nin kuzeyinde, özellikle de PKK dahil Irak’taki silahlı ve sivil yapılarla birleşebilecek bir yapıya müsamaha gösterilemez!
Yani, Fırat’ın doğusuna yönelik operasyon iddiaları ile birlikte Türkiye-Suriye sınırına Hatay’dan Irak sınırına kadar şimdilerde adı Milli Ordu olan ÖSO’nun yerleştirilmesi ve bizzat Türkiye’den maaş, eğitim, emir alan Sünni bir kuşak oluşturulması girişimleri bir kez daha gündeme gelmiş oluyor.
Öz yönetim bu kadar tehlikeliyse Türkiye bu konuda bir şey yaptı mı?
Yaptı. Mesela, öz yönetim bölgesindeki Arap aşiretleri örgütlemeye, yerel Kürt siyasi hareketlerden Erbil’e yakın olan grupları yine Erbil üzerinden güçlendirmeye çalışmak dahil bir çok girişimi oldu.
Sınırlı Barış Pınarı harekatı bu yöndeki girişimlerin en önemlisi elbette. Ancak sonuçları itibariyle operasyonun etkili olmadığı söylenebilir. Nitekim, operasyondan sonra öz yönetimin ABD ve Rusya başta olmak üzere birçok ülke ile ilişkileri birçok açıdan daha da geliştiği gibi operasyonun yapılacağı günlerde Rusya’nın devreye girmesi ile bazı bölgelerden Suriye Demokratik Güçleri çekilmiş, Suriye ordusu yerleşmişti. Sınırlı birkaç bölgede Türk-Rus ortak devriyesine çıkılması, sınıra duvar çekilmesi gibi sahayı doğrudan etkilemeyen uygulamalar devam ediyor.
Türkiye’nin askeri operasyon dahil girişimleri neden radikal etkiler yaratmıyor?
Bu sorunun cevabı başlı başına birkaç yazı konusu ancak kısaca;
-Türkiye’nin yaptığı operasyonların ve girişimlerin çerçevesi, hedefi ve zamanlaması ile resmi söylemlerde öne çıkarılan milli güvenlik vurguları örtüşmüyor. Yani, Barış Pınarı operasyonu ile sahanın radikal bir şekilde değişmeyeceği ya da Kamışlı merkezli öz yönetimin toparlanamayacak şekilde yara almayacağı açıktı.
-Suriye’ye yönelik askeri operasyonların tamamında Rusya ve ABD arasında konjonktürel açıkları değerlendiren Ankara’nın orta ve uzun vadeli hedeflerinin belirsizliği haliyle operasyonların sonuçlarını da dış etkilere açık hale getiriyor.
-Suriye Kürtleri Suriye’nin yerel halkı. Yerel destekleri, politik geçmişleri, yerel bağları var. Suriye’de ayaklanma döneminde Şam ile inişli çıkışlı ilişkiler yaşıyor olsalar da taraflar birbirlerine kapıyı kapatmadı ve müzakere süreçleri devam etti.
-Türkiye’nin hem Suriye’nin yerel halkı olan Kürtleri ve birlikte hareket ettikleri Arapları ve diğerlerini hem de Şam’ı göz ardı ederek kendi tehdit algısı üzerinden hareket etmesi çoğunlukla ‘sahayı dizayn hevesi’ olarak görülüyor.
Peki Türkiye Suriye’ye bir operasyon düzenlerse ne olur?
Bu sorunun cevabı da belirsiz ancak genel olarak öz yönetim ve özellikle Kürtler ve de Şam ile Rusya cephesindeki yorumlara ve gelişmelere bakarsak;
-Rusya operasyona kesinlikle karşı. Daha önce Türkiye’nin Afrin operasyonuna göz yummuş, Barış Pınarı operasyonunda Türkiye’nin Suriye’ye girmesini sağlayan ancak istediğini almasına da engel olan ara formül bulmuştu. Ancak o dönemlerde sahada ABD ve Trump yönetiminin IŞİD ile mücadele üzerinden Suriye Demokratik Güçlerine ve öz yönetime açık desteği vardı. Şimdi Biden yönetimi var ve öz yönetim/Kürtler ABD’den Trump dönemindeki gibi açık destek alamayacak gibi görünüyor. Ayrıca Rusya, yine diplomatik ve sahadaki duruma bağlı şartların değişiyor olması sebebiyle Türkiye’nin İdlip ve El Bab gibi bölgelerdeki varlığını sona erdirmesi gerektiğini açıkça ve daha sık dile getiriyor. Rusya’nın Türkiye’nin yeni bir askeri operasyonuna yeşil ışık yakması için çok ama çok büyük bir şey ‘alması’ gerekiyor gibi görünüyor.
-Şam’a göre, Türkiye’nin yeni bir askeri operasyon söylemlerinin arkasında Türkiye içindeki ekonomik kriz, seçim söylemleri gibi sebepler var. Yine Şam, bir operasyonun hemen değil seçimden hemen önce olabileceği görüşünde.
-Kürtler açısından Türkiye’nin tehdit algıları en başından beri yersiz. Öz yönetim içinden birçok isim neredeyse her açıklamasında “Türkiye’ye şimdiye kadar saldırmadık. Sorunumuzu Suriye’nin toprak bütünlüğü çerçevesinde Şam ile çözmek istiyoruz” diyor. Ancak Trump döneminde Şam ile ilişkileri önemli ölçüde gerilen öz yönetimin müzakere süreçlerini de askıda tuttuğu biliniyor.
Türkiye operasyon yapar mı? Yaparsa sonucu ne olur bilinmez ancak kesin olan operasyon ihtimalinin Şam ile Kürtleri bir kez daha yaklaştırdığı.
Şam kaynakları, öz yönetim bölgesinden heyetlerin ardı ardına Şam’a gittiğini söylüyor. Ne konuşuyorlar, neyin pazarlığını yapıyorlar henüz belirsiz ancak son olarak Suriye Parlamentosunda milletvekilliği de yapmış olan Kürt Milletvekili Ömer Usi, “Türkiye’nin operasyon ihtimali ile birlikte Şam ile Kürtler arasındaki sorunların çözümünü sağlamak amacıyla” bir girişim başlattığını duyurdu. Bu amaçla bir de yol haritası hazırlanmış ve zaman zaman yerel güçlerin çatışmalarına da dönüşen birçok sorunun da yer aldığı uzun bir müzakere listesi iki tarafa ulaştırılmış.
Ayrıca Rusya’nın da Şam’daki Uzlaştırma Merkezinden yapılan “Olası saldırı durumlarında Şam ile SDG’nin (öz yönetimin) birlikte hareket etmesini sağlama yönünde” girişimlere dair açıklamasını da göz ardı etmemek gerek. Bu açıklamada, birlikte hareketin detaylarına dair bilgi yoktu ancak Suriye ordusunun SDG’nin bölgesine konuşlandırılması gibi seçeneklerin kastedildiği biliniyor.
Evrensel / 04.11.21