Libya krizi İhvancı dış politikanın ürünü – İbrahim Varlı

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 02 Temmuz 2019
  • 10:27

Suriye bitmeden Yemen, Yemen bitmeden Mısır, Mısır bitmeden Suudi Arabistan başlıyor. Ve şimdi de Libya. Siyasi iktidarın İhvan sevgisi kriz üstüne kriz üretiyor. 2011’deki NATO müdahalesine dahil olan, Kaddafi’nin linç edilerek öldürülmesiyle parçalanan Libya’daki savaşın müessiblerinden Yeni Osmanlıcılar, o günden bugüne Kuzey Afrika’nın bu petrol zengini ama yoksul ülkesinden elini çekmedi. Önce ülkenin işgal edilmesine ardından da Trablus’taki İslamcı yönetime destek verdi.

Uzunca bir süredir ülkenin doğusunu kontrol eden General Halife Hafter yönetimi ile yaşanan gerilim Hafter’e bağlı Libya Ulusal Ordusu’nun kontrolündeki Giryan kasabasının İslamcıların kontrolündeki Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne bağlı güçlerin eline geçmesiyle patlak verdi. Hafter güçleri başkent Trablus yolundaki stratejik kentin ele geçirilmesinde Türkiye’nin parmağı olduğu iddiasında.

Türk uçak ve gemilerinin düşman hedefler olarak görülerek vurulacağını duyuran Ulusal Ordu Sözcüsü Ahmed el-Mismari, “Türkiye ve Katar, Trablus’ta militanların lehine müdahale ediyor. Türkiye’nin, Trablus savaşına denizden, havadan ve karadan müdahalesi var” ifadeleriyle bu durumdan duydukları rahatsızlığı dile getirdi.

İhvan eksenli cepheleşme

Libya çok aktörlü bir nüfuz savaşanın arenası. Ülke fiili olarak üçe bölünmüş durumda. Batısında İslamcılar, doğusunda milliyetçi seküler güçler, güneyde ise IŞİD ve benzeri radikal İslamcılar bulunuyor. Her bir grup bir uluslararası veya bölgesel aktöre yaslanarak, alan tutma arayışında. Petrol zengini ülke üçlü iktidar yapısı nedeniyle kırılgan bir yönetime sahip.

İçeride gerilim uluslararası resme de yansırken, Afrika’nın en büyük petrol rezervlerine sahip ülkesinde uluslararası güçler de birbiriyle yarış halinde. Hafter yönetimi İhvan’ı terörist olarak gören BAE, Mısır ve Suudi Arabistan’ın desteğini alırken, Trablus merkezli hükümet Müslüman Kardeşler (İhvan) hamisi Katar ve Türkiye’nin desteğini arkasına almış durumda. UMH içinde İhvancı güçler baskın.

ABD de Hafter yönetimine yeşil ışık yakmaya başlarken, Rusya ve diğer Batılı aktörler milliyetçi, ulusal, seküler güçleri etrafında toplayan Hafter’in arkasında. İhvan’ın bölgedeki hamiliğine soyunan Katar-Türkiye ikilisi bu alanda da yalnız. Erdoğan bizzat kendisi  Türkiye’nin desteğinin Trablus hükümetinin, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır tarafından desteklenen Hafter’e karşı mücadelesinde sahada ‘denge oluşturduğunu’ ifade etmişti.

Kasım ayında Libya’nın yeniden dizaynına yönelik İtalya’nın güneyindeki Palermo kentinde yapılan Uluslararası Libya Konferansı’nda bu anlaşmazlık en çıplak haliyle gün yüzüne çıkmıştı. Konferansa Türkiye’yi temsilen katılan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Türkiye’nin karar alma sürecinden dışlandığını ifade ederek, derin bir hayal kırıklığı yaşadıklarını belirterek toplantıdan çekilişti.

Hafter liderliğindeki Tobruk merkezli yönetim, başkent Trablus merkezli İslamcı hükümete karşı nisan ayında yeniden harekete geçmişti. Libya Ulusal Ordusu (LUO), İslamcıların kontrolündeki Trablus’taki Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne karşı (UMH) önemli mevziler kazanmış durumda.

Ne işi var Türkiye’nin Libya çöllerinde?

Türkiye’nin Afrika içlerinde, Kuzey Afrika’nın ve Ortadoğu’nun dehlizlerinde ne işi var? Yanıtı basit; çünkü İhvan sevdalısı Yeni Osmanlıcılar hegemonik bir tahakküm peşinde. Eski Osmanlı hinterlandında nüfuz peşinde olan İhvancı dış politika sadece Libya’da değil, Somali’den Nijerya’ya, Yemen’den Mali’ye kadar birçok bölgede bu nedenle çatışmalara taraf. Fetihçi hevesler, mezhepsel bakış açısıyla birleşince Yeni Osmanlıcılar hata üstüne hata yapıyor. Atılan her adım yeni bir kriz doğuruyor. Haliyle Suriye gibi Libya’daki kriz de Türkiye’yi her geçen gün daha fazla içine çekiyor.

BirGün / 02.07.19