İşsizlik yüzde 12 mi, yüzde 52 mi? - Mustafa Sönmez

Geniş tanımlı işsizliğin pandemi öncesindeki yüzde 22 oranına dönmesi kolay değil. İşsizliğin dolayısıyla yoksullaşmanın gerilimi, ekonomi kadar siyaseti de en çok sarsan dip dalga olmayı sürdürecek.

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 18 Temmuz 2020
  • 11:25

COVID-19 pandemisi ile birlikte tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de işsizlik tırmandı, istihdam azaldı. Ama ne kadar? Mesele ölçmeye gelince hiçbiri tek başına yanlış olmayan sayılar var. Mesele tanımlarda. 

Kısa adı TÜİK olan Türkiye İstatistik Enstitüsü, dünyaca geçerli tanımlardan en yaygını olan “dar tanımlı işsizlik” şablonunu kullanıyor. Bu şablonla anket uyguladığı deneklerden “işsizim” diyenlere, son 4 hafta içinde iş arayıp aramadıklarını soruyor, eğer aramamışlarsa onları işgücü de saymıyor, işsiz de. Ancak iş arayıp bulamayanlar, işsiz sayılıyor. 

Denekler, özellikle pandemi döneminde, iş bulma ihtimalinin çok düşük olacağını düşünerek iş aramadıklarını söyleseler de TÜİK için bu, bir anlam ifade etmiyor. TÜİK "dar tanımlı işsizlik" şablonu ile işgücü, istihdam, işsiz sayılarını üretiyor ve ekonominin muhtemelen en az yüzde 10 küçüldüğü bir dönemde işsizliğin artış değil, azalış gösterdiğini açıklamak zorunda kalıyor.

Bu, mizahi bir durum. Ama TÜİK'in de kendi içinde tutarlı bir savunması var. Onlara dar tanımlı işsizlik şablonunu kullanma görevi verilmiş, daha ötesi, yani umutsuz, iş aramayanları da dikkate alan “geniş tanımlı işsizlik” verisini üretme, görev tanımları içinde değil. 

Yine de TÜİK, umutsuz, iş aramaya çıkmamışların datasını vermiyor değil. Veriyor, ama bunları "işgücüne dâhil olmayanlar” olarak kodluyor. İsteyen, TÜİK'in yapmadığını yapıp, umutsuzları dikkate alarak “geniş tanımlı işgücü-işsiz” sayılarına ulaşabilir. Nitekim bu yapıldığında Nisan 2020 için dar olanı yüzde 12,8 olarak açıklanan işsizliğin, geniş anlamda yüzde 24,6’ya ulaştığı görülüyor. 

Ama bitmiyor. Pandemi ile birlikte işverenlere işçi çıkarma yasaklandı ve onlara işçilere ücretsiz izin verebilecekleri söylendi. İş sözleşmeleri korunan, yani istihdamda görünen bu “geçici işsizlere” devlet, İşsizlik Sigortası Fonu'ndan harçlık-ödenek ödüyor ve bunların sayısı toplamda 5 milyonu bulunca, bu “harçlıklı işsizleri” de geniş tanımlı işsizlere eklemek gerekiyor. Hatta istihdamda olanlar pandemi öncesinde haftada 44 saat çalışırlarken nisanda bu süre 39 saate düştü. Yani önemli istihdam kaybı yaşandı. 

İşte bunlar da eklenip hesaplamalar yeniden yapıldığında TÜİK'in yüzde 12,8 olarak açıkladığı işsizlik yüzde 52.2'ye kadar çıkıyor. Yüzde 12 mi, yüzde 52 mi? Aradaki 40 puan fark, dudak uçuklatıcı. Türkiye’de hiçbir dönemde işsizliğin boyutlarının ifadesi konusunda 40 puana varan bir ayrışma yaşanmamıştı. 

Özünde, işsizliğin dar anlamda yüzde 12,8’e düştüğünü iddia eden TÜİK’in de, onun bağlı olduğu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı Hazine ve Maliye Bakanı’nın da, geniş tanımlı işsizliğin yaklaşık yüzde 25’e ulaştığı savına bir itirazları olmadı. Olamaz da, çünkü geniş tanımlı işsizlik hesabı da yine TÜİK’in veri seti kullanılarak bulunuyor. 

İktisatçı Mahfi Eğilmez, “umutsuz vb.” diye tanımlanan iş aramaktan uzaklaşmış 4,6 milyon işsiz, iş arayan ama bulamayan resmi 3,8 milyon işsize eklendiğinde işsizlerin sayısının 8,4 milyona ulaştığını ve geniş tanımlı işsizlik oranının yüzde 24,6’ya çıktığını birçok iktisatçı gibi belirttikten sonra şöyle diyor: “İşte Türkiye’nin gerçeğe en yakın işsizlik oranı budur. Son dönemde resmi işsizlik oranıyla geniş işsizlik oranı arasındaki ilişkinin iyice kopmasının nedenleri arasında ekonominin büyüyememesi nedeniyle işsizlerin iş bulma umudunu kaybetmesi, resmi kanallar yerine özel ilişkileri devreye sokmaya yönelmeleri gibi nedenler sayılabilir. Son 2 aydaki büyük kopuşun bir nedeni COVID-19 pandemisinin yarattığı sağlık endişesiyle işsizlerin iş bulmak için başvuru yapmaya gitmekten çekinmeleridir”.

Pandemi ile ortaya çıkan bu durumu Prof. Dr. Seyfettin Gürsel ise şöyle ifade etti: “5 ay gibi kısa bir süre içinde milyonlarca insanımız işgücü piyasasını terk etmiş bulunuyor. İşgücüne katılım oranı tam 8 yıl geriye gitmiş durumda. Ağustos 2012’de bu oran yine yüzde 47,5’ti. İşgücüne katılım oranı özellikle son yıllarda işgücüne hızla katılmakta olan kadınların sayesinde iyi bir yükseliş trendi yakalamışken 8 yıl öncesine geri döndük.”

İşsizliğin boyutları ile ilgili hesap, burada bitmiyor. İşgücündeki sert düşüş, 8 yıl öncesine gidiş, geniş tanımla 8,5 milyon işsiz ve yüzde 25’e yaklaşan işsizlik oranı tamam ama bir de istihdamda görünenlerin barındırdığı “işsizler” var. 2019 Nisan’ında çalışanların sayısı, 2020 Nisan’ına gelindiğinde 12 ayda 2,6 milyon azaldı. Bu kaybın yarısı hizmetler sektöründen. Ama bir de istihdamda görünüp de fiilen çalışmayanlar var. Bunların bir kısmının sayıları aslında İşsizlik Sigortası Fonu verilerinde görülüyor. Fon’un “nakdi yardım” ve “kısmi çalışma ödeneği” ödediği, iş sözleşmeleri iptal edilmeyen, pandeminin 3, bazı durumlarda 6 ayı boyunca devletten yardım alan, alacak olan ücretli sayısı 5 milyonun üstünde. Bunlara işsiz denilmiyor ama fiilen çalışmıyorlar, işsizler. İstihdamda görünmelerine karşın destek alamayan, işsiz görünmeyen başka çalışanlar da var. 

Örneğin TÜİK, birçok küçük üreticinin, esnafın, tüm işyerlerinde çalışanların pandemi öncesinde haftada 45 saat çalışırlarken, pandemi döneminde işlerin durması, zorunlu önlemler vb. nedenlerle haftada 39 saat çalıştıklarını saptadı. Bunlar da iş kaybı, bir anlamda pandeminin yarattığı istihdamda iş kaybı ve işsizliktir. Kısa adı Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu olan DİSK’in araştırma kuruluşu DİSK-AR, istihdamın içindeki işsizleri ve haftalık çalışma saatlerindeki kayıpları da dikkate alan hesabı sonucunda fiilen genişletilmiş işsiz ve yaşanan iş kayıplarının, işgücüne oranını yüzde 52, en geniş anlamda işsiz olanların sayısını da 17,7 milyon olarak ifade ediyor. 

Yüzde 50’lerle ifade edilen bu işsizlik savı dudak uçuklatıcı ve elbette nisan ayına ait bu veri, bir ölçüde pandemi şartları ile ilgili. Önümüzdeki aylarda bu boyutta kalmayacağı tahmin ediliyor. Belki mayıs verisi de benzer boyutlarda gelebilir ama hazirandan itibaren, pandemiye rağmen ekonomi açıldı. Toplam talep ve arz görece arttı. “İş bulamam” ya da “dışarısı tehlikeli” diye iş aramayanlar iş aramaya çıktı, bir kısmı da iş buldu, eski işlerine döndü. Belki istihdam içindeki işsizler, eskisi kadar kabarık kalmayacak, bazı umutsuzlar iş bulacak; bunlar yüzde 50’lerdeki en geniş tanımlı işsizliği birkaç puan aşağı çekebilir. 

Ama yine de haziran itibariyle geniş tanımlı işsizliğin, pandemi öncesi orana (yüzde 22) dönmesi kolay değil. Çünkü yatırımlar kıpırdamıyor, talep eski haline dönmüyor, turizm “sıfırlanmış” durumda. Birçok hizmet sektörü ve sanayi dallarında önemli kapasite düşüşleri var.

İşsizliğin, dolayısıyla yoksullaşmanın gerilimi, uzun süre ekonomi kadar siyaseti de en çok sarsan dip dalga olmayı sürdürecek.

Al-Monitor / 16.07.20