Bir anonim şirket olarak 2016’da kurulan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yönetim kurulu başkanı, damadı Hazine Bakanı Berat Albayrak'ın da yardımcısı olduğu Türkiye Varlık Fonu (TVF), en büyük operasyonunu GSM şirketi Turkcell’i satın alarak yaptı ve yeni hâkim grup sıfatıyla gündeme oturdu. Öyle görünüyor ki TVF, pandemi ile pekişen krizde, önümüzdeki günlerde yeni satın almalarla adından daha çok söz ettirecek. TVF'nin, kriz koşullarında yüzdürülemez durumda olan başka şirketleri de çatısı altına alacağından söz ediliyor.
Örneği petrol üreticisi ülkelerde görülen gerçek varlık fonlarından çok Hazine’ye paralel bir bütçe özelliği gösteren TVF, hesap vermezliği ile öne çıkıyor. Gerçek varlık fonları biriktirilmiş sermayelerine, servetlerine yatırım alanları ararken, TVF borçla kaynak bulma peşinde. TVF, Hazine garantili 1 milyar avro borçlanmasının ardından yönetimini ele geçirdiği Turkcell için yine bono ihracı ile borçlanmaya gidecek.
TVF'nin özellikle "mega proje" diye adlandırılan İstanbul Havalimanı, köprü, otoyol, şehir hastaneleri gibi büyük batık projeleri "garaja çekmesi" de ihtimal dâhilinde.
Örnekleri daha çok petrol üreticisi ülkelerde görülen ve elde birikmiş serveti verimli yatırım alanlarında değerlendirmek üzere kurulmuş varlık fonlarına sadece ismi benzeyen “sermayesiz-servetsiz” TVF, kurulduğu 2016 yılından bu yana ne olacağına pek karar veremezken son zamanlarda şirket kurtarma operasyonları ile dikkat çekti.
Önceki hafta, Türkiye’nin en büyük GSM şirketini, ayağına dolanmış bazı bağlardan koparan da TVF oldu. TVF, operasyona, çatısı altında tuttuğu Ziraat Bankası üstünden girdi. Ziraat, TVF aktifindeki bir kamu bankası. Banka’nın Turkcell’de hisseleri var, ayrıca Turkcell’in diğer ortağı Çukurova’dan kredi alacakları var. Fon, bankanın bir anlamda sahibi olarak operasyona dâhil oldu. Şirketten ayrılmak isteyen İskandinav Telia şirketinin hisselerini satın aldı, diğer kurucu ortak Çukurova’dan hisseler satın aldı, sonra da bu hisselerin bir kısmını bir Rus şirketine sattı. Bütün bu karışık ve anlaşılması bir hayli yorucu işlemlerden sonra TVF, şirkette yüzde 26 dolayında hisse ile hâkim ortak durumuna geliyor.
Turkcell’in yönetiminde yaklaşık 15 yıldır, karmaşık ortaklık yapısı ve hisse oranlarının getirdiği hukuki uzlaşmazlıklar nedeniyle kaos vardı. AKP iktidarı, hisse oranlarıyla ile ilgili hukuki kaosu kullanarak zaten Turkcell yönetiminde söz sahibiydi. Bu operasyondan sonra dokuz kişilik yönetim kurulunun beş üyesini TVF atayacak duruma geldi.
Yabancı ortak Telia, Türkiye’nin dâhil olduğu bölgeden çekilme kararı almış ve bir an önce hisselerini devretme arayışındaydı. TVF, Ziraat üstünden operasyona dâhil oldu ve yürüttü. Telia yüzde 24’lük hissesini ucuz fiyata, 530 milyon dolara satarak Türkiye’den çıktı. Turkcell’in kurucusu Mehmet Emin Karamehmet’in Çukurova Grubu ise Ziraat Bankası’na olan borcuna mahsuben tüm hisselerini, Ziraat’ın de sahibi olan Varlık Fonu’na devredecek. Ziraat Bankası da artık tahsil edilemez duruma gelen 1.6 milyar dolarlık Çukurova kredisini bu yolla tahsil edeceği için rahatlatılmış olacak. Satın almalarla hisse oranını yüzde 13.2'den yüzde 24.8’e çıkaran Rus şirketi LetterOne da kârlı bir iş yapmış sayılıyor.
Operasyon ile ilgili olarak TVF Genel Müdürü Zafer Sönmez’in söyledikleri önemli. Şöyle konuştu Sönmez: “Turkcell, bugün artık bir mobil operatör değildir. Dijital dönüşümün lideri, bir ödeme sistemleri şirketi, bir telekomünikasyon altyapı şirketi, bir tüketici finansmanı şirketi, dijital hizmetler topluluğudur. Hisse sahipleri böyle bakarlarsa, Turkcell'in değerinin, şu an piyasada gördüğümüz yüzde 10'a yakın artışa rağmen çok düşük olduğunu düşünüyoruz. Bize inanan ve bizim gibi bakan LetterOne'ın hissesini iki katına kadar artırarak yüzde 24,8'e çıkarmasının ana sebebi budur."
Bütün bu hisse alım satımlarının resmileşmesi yıl sonunu bulacak. Çünkü şirket genel kurullarında kararların onaylanması gerekiyor. Asıl soru şu: Turkcell operasyonunu TVF hangi parayla yapıyor?
TVF,1.6 milyar dolar Ziraat Bankası’na, 530 milyon dolar Telia’ya ödeyecek. Hisselerin bir kısmını Rus şirketi LetterOne’a satsa bile, yaklaşık 2 milyar dolar ya da bunun TL karşılığını bulmak zorunda. Böyle bir para TVF kasasında yok. O nedenle yakın zamanda TVF, yüklü iç ve dış borçlanmalara çıkmak zorunda. Beklenen, çıkaracağı borç senetlerini TVF çatısı altındaki kamu bankalarının alması. Başta Ziraat olmak üzere kamu bankaları Halk ve Vakıflar Bankası, yakın zamanlarda Hazine tarafından yeniden sermayelendirildiler. Bu üç bankaya 21 milyar TL enjekte edildi. Konu TVF tarafından şöyle duyuruldu: “Söz konusu işlemin finansmanı, T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından ikrazen ihraç edilen devlet iç borçlanma senetlerinin piyasa rayicinden bankalara satışından elde edilecek nakitle karşılanacaktır. Söz konusu sermaye desteği ile finansal ve ekonomik istikrarın sağlanmasında kritik rol üstlenen kamu bankalarının COVID-19 salgınının ekonomi üzerindeki etkileri ve buna bağlı küresel piyasadaki dalgalanmalara karşı daha güçlü hale gelmeleriyle önümüzdeki dönem büyüme stratejilerini sürdürmeleri amaçlanmaktadır.”
TVF’den başka şirketler için kurtarma operasyonlarının eli kulağındadır. Bunu TVF Genel Müdürü Sönmez de her fırsatta söylemekte, özellikle stratejik özellikteki şirketlere destek vereceğini belirtmektedir. “Mega proje” olarak adlandırılan döviz riski yüksek işlerin altına girmiş şirketlerin TVF çatısı altına girmesi sürpriz sayılmayacaktır.
TVF, yakın zamanda bir dış borçlanmaya girerek de İstanbul Finans Merkezi’nin inşaatını üstlenen şirketleri kurtarmıştı. Al-Monitor okuyucularına Ekim 2019’da duyurduğumuz haberde Fon, Hazine’nin garantörlüğünde borçlanmıştı. Borçlanma sağlayan kreditörler Citibank N.A. London Branch ile Çin bankası ICBC liderliğindeki bir bankalar konsorsiyumuydu. 1 milyar avroluk kredi iki yıl vadeli verilmişti.
Kısa sürede bu kaynakla ne yapılmak istendiği de anlaşıldı. Fon, batık durumdaki İstanbul Finans Merkezi projesinin üstlenici inşaat firmalarından “yükümlülük” satın almaya karar vermişti. Hem de 1,7 milyar TL’ye yakın bir meblağ tutarında. Yükümlülükleri satın alınarak kurtarılan üç firma, adı AKP dönemi ile neredeyse özdeşleşen, hızla palazlandırılan Ağaoğlu İnşaat ile İntaş ve YDA idi.
Mekanizma, karmaşık görünse de görmek isteyen için pek de öyle değil. TVF, yapacakları kurtarma operasyonları için Hazine’nin yanı sıra kamu bankalarını kullanıyor. Kamu bankalarının buradan uğrayacakları kan kaybı, arada bir sermaye enjeksiyonları ile Hazine’den karşılanıyor. Hazine de buradan kaynaklanan ağır borç stoku ile bir kara delik olma yolunda, vergi mükelleflerinin boyunduruğu olmaya doğru ilerliyor.
Al-Monitor / 22.06.20