Türkiye ekonomisinde hem üretim ve ihracat hem de istihdam yönünden en önemli yere sahip olan giyim-tekstil sanayisi, pandemi ile birlikte en ağır darbeyi alan sanayi sektörü oldu.
Giyim ve onun tamamlayıcısı tekstil sanayisi, pandemi de hane halkının tüketiminden kolayca vazgeçtiği, dolayısıyla tüm dünyada talebi en hızlı düşen birkaç sektör arasında. Küresel düzeyde giyim-tekstil zincirinde sorunlar yaşanıyor. Pamuktan, her tür elyaftan mağazalara uzanan zincirin her halkasında telaş ve endişe var.
Giyim-tekstilin küresel iş bölümünde sanayiler, çoğu Asya’da olmak üzere çevre ülkelere terk edilmiş, tüketiciler ise ağırlıkla zengin merkez ülkeler.
Çin, Hindistan, Pakistan, Endonezya ve Bangladeş, tekstil ve hazır giyimin önde giden üretici ülkeleri. Türkiye, dünyada tekstilde altıncı, hazır giyimde sekizinci büyük ihracatçı ülke. Avrupa Birliği hazır giyim pazarında Çin ve Bangladeş ilk iki sırayı alırlarken Türkiye üçüncü sırada. Türkiye, AB tekstil pazarında ise Çin’den sonra ikinci ülke.
Dünyadaki talep daralması, özellikle Asya’daki üreticileri, sektördeki yüz binlerce işçiyi işsizlikle burun buruna getirmiş durumda. Bangladeş, Hindistan, Pakistan ve Myanmar’daki fabrikalarda çalışanlar ücretlerinin ödenememesine protesto eylemleriyle tepki verirken işverenler de iptal edilen siparişlerle birlikte ödemelerini nasıl yapacaklarını kara kara düşünüyorlar.
Türkiye’nin en köklü ve geleneksel üretim dalı olan giyim-tekstil sektörü hem 83 milyonluk nüfusun iç talebi hem de dünya pazarlarından, özellikle Avrupa pazarından gelen dış talep ile gelişip büyümüş bir üretim dalı.
Pandemi ile birlikte sert bir iç ve dış talep daralması yaşayan giyim-tekstilde kayıt dışı çalışanlar ile birlikte 1,3 milyon kişi üretim sahasında, ama bir o kadar işgücü de ürünlerin dağıtımı ve pazarlanması sahasında istihdam ediliyor. Sayıları azalsa da pamuk üreticileri, işçileri önemli bir tarım nüfusuna karşılık geliyor. Dolayısıyla sektördeki sert düşüş, tahminlerin çok ötesinde bir nüfusu ilgilendiriyor.
Özellikle giyim-konfeksiyonun kalbi olan İstanbul’da pandeminin perişan ettiği hizmet işyerlerinin ardından en ağır darbeyi yiyen yine giyim sektörü oldu.
Pandeminin başladığı mart ayı ortalarından itibaren kabuğuna çekilen tüketicinin, tüm dünyada olduğu gibi tüketim sepetinden en kolay çıkardığı ürünlerin arasında giyim var. Banka kredi kartı ile yapılan harcamaların haftalık verileri, pandemi sonrası sekiz haftada tüketicinin kartla yaptığı toplam harcamaların, pandemi öncesi sekiz haftaya göre yüzde 30 dolayında azaldığını ortaya koydu. Bekleneceği gibi gıda, sağlık, temizlik ürünlerine talep artarak devam ederken, aralarında giyimin de olduğu birçok ürün ve hizmetin harcaması azaldı. Kartla yapılan giyim harcamaları, pandemi sonrası sekiz haftada pandemi öncesi sekiz haftaya göre yüzde 64 geriledi. Pandemi öncesi harcamalarda giyimin payı yüzde 7,5 iken sonrasında yüzde 3,5’a kadar düştü.
İç pazardaki bu daralma ihracatta da yaşandı.
Türkiye ihracatında tekstil ile birlikte giyim sektörünün payı yüzde 15’i bulur ve otomotiv ihracatı ile başa baş. Otomotiv, ithalatta yüzde 8 pay sahibi iken giyim-tekstilin ithalattaki payı yüzde 3 dolayında. Dolayısıyla, sektör, Türkiye’nin gıda ile birlikte net ihracatçı birkaç sektörü arasında. Son yıllarda ithalata yönelmiş olsa da ham maddesi pamuğun bir kısmını da içeriden temin eden giyim-tekstil, bu anlamda “kökleri Türkiye’de olan” bir sanayi sayılır. Bütün bu nedenlerle yaşadığı sarsıntı çok geniş kesimleri kapsar.
Türkiye için 2020 yılının ilk iki ayında, yani pandemi öncesi aylarda döviz fiyatının yukarıya seyrinin rüzgârını da arkalarına alan giyim ihracatı, dış pazarlara 3 milyar dolarlık ürün sattılar. Ancak, özellikle temel pazar Avrupa’da salgının yükseldiği mart ve nisan aylarında, Türkiye’nin toplam giyim ihracatı iki ayda 1,8 milyar dolara indi. Bu, yüzde 40 gibi acı bir ihracat düşüşü demek.
İç ve dış talebin kesilmesi tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de giyim mağazalarının kapanmasına yol açtı. Hem çalışanlarının sağlığının riskte oluşu hem de düşen talepler karşısında Nike, Inditex, Adidas, GAP, H&M, Macy’s, Sephora, Under Armour gibi dünyanın bilinen büyük markaları birçok ülkede mağazalarını geçici olarak kapatma kararı aldı. Bu markaların büyük hazır giyim şirketlerinin çoğunun hisseleri, şubat ayı sonundan başlayarak mart ayı ortasına kadar neredeyse yüzde 50 değer kaybetti ve bu düşüş henüz sonlanmış değil!
Türkiye’de de çoğu alışveriş merkezinde yer alan ve aralarında Boyner, Mavi, Vakko, Yargıcı, İpekyol, Mudo, Roman, Altınyıldız gibi birçok popüler markanın olduğu mağazalar kepenklerini indirip çalışanlarını “ücretsiz izinli” olarak evlerine gönderdi. Bir kısmı da satışlarını fazla umutlanmadan online yapmaya yöneldiler. Satışlardaki sert düşüşler, kısa sürede üretime yansıdı ve fabrikalarda, atölyelerde üretim azaltıldı, kimisi geçici kapama kararları aldı.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) aylık sanayi üretim endeksleri, pandeminin ilk ayı martta imalat sanayii üretiminde şubata göre azalmanın ortalama yüzde 7,5 olduğunu bildirirken giyimdeki düşüşün yüzde 20’yi, tekstildeki düşüşün ise yüzde 14’ü bulduğunu gösterdi. Düşüşün mayıs ayında sürdüğü, haziran için de çok ümitvar olmamak gerektiği bildiriliyor.
AVM’lerin 11 Mayıs’ta açılması kararı AVM sahiplerini sevindirirken kiracı giyim mağazaları pek de iyimser olamadı. Hem turist girişinin sert bir şekilde azalması hem de iç talebin uykuda olması mağazaları umutlandıramadı ve AVM kiracıları, ciro üstünden kira ödemek şartını pazarlık masasına çıkardı.
Sağlık Bakanlığı’nın yayınladığı sınırlı bilgilere göre COVID-19 vakalarının yüzde 60’ına sahip olan İstanbul salgının merkezi ama ekonominin de merkezi. Ülke ulusal gelirinin yüzde 31'i İstanbul'da üretiliyor ve giyim sektörü İstanbul’daki sanayi ve ticaretin omurgasını oluşturuyor. Türkiye’nin giyim işyerlerinin yüzde 68’i, giyim işçilerinin de yüzde 49’u İstanbul’da bulunuyor. Tekstil işyerlerinin de yüzde 39’u, işçilerin yüzde 16’sı yine İstanbul’da. Giyim ve tekstilin toptan ve perakende ticaretinin merkezi de İstanbul ve bu ticaret faaliyetinde yüz binlerce çalışan var. Sigortalı yani kayıtlı istihdamın yanı sıra, sayıları yüz binleri bulan kayıt dışı, kimi göçmen ve kaçak yabancı işgücü de giyim sektöründen çok düşük ücretlerle de olsa ekmeğini kazanmaya çalışıyordu. Şimdi çoğu işsiz. Dolayısıyla giyimin hem üretim hem pazarlama halkalarında yaşanan daralma, İstanbul’daki istihdamı ağır bir biçimde vurmuş durumda.
İç talebin ve ihracatın yanı sıra dışarıdan gelen yıllık 52 milyona yakın ziyaretçinin de giyim talebiyle büyüyen sektör, turizmdeki sert duraklamanın da bunalımını yaşıyor ve bu kadar geniş bir yer tutan sektörün “eski normal”ine dönmesi uzun zaman alacağa benziyor.
AL-MONITOR / 20.05.20