Ukrayna krizi epeydir dünyanın gündeminde. Diplomatik temaslar, ikna turları, ara yol bulma çabaları, tansiyonu düşürme girişimleri vs vs…
Dünyanın geri kalanında bunlar olurken bölge özellikle de körfez ülkeleri gelişmeleri yakından takip ediyordu. Sonuçta ağır bir Arap Ayaklanması döneminden sonra daha da ağır ekonomik, siyasi, diplomatik belirsizlikler dönemi yaşanıyor bölgede.
Ancak Ukrayna krizi büyüdükçe, durum ciddileştikçe bölge ülkeleri de “Rusya, Ukrayna’ya askeri müdahaleyi gerçekleştirirse bu durum bizi nasıl etkiler?” sorusunu sormaya başladı.
Mevcut duruma göre, Ukrayna krizinin daha da ciddileşmesi bölge ülkelerine hem büyük fırsatlar hem de büyük krizler getirebilir.
Bu nedenle, Ukrayna meselesi bölge ülkeleri açısından iki ucu keskin bıçağa dönüşebilir.
Bu durumun şimdilik tek istisnası Katar. Geçtiğimiz hafta Katar emirinin ABD ziyaretini ve ABD Başkanı Joe Biden’ın Katar’ı NATO üyesi olmayan müttefik olarak görmek istediğine dair açıklamasını ve ABD’nin olası bir enerji krizinde devreye Katar’ın girmesi için attığı adımları bu köşede aktarmıştım. Son bir hafta içinde Katar cephesinde bu konuda önemli gelişmeler de yaşandı. Katar, Avrupa’nın Rusya’ya enerji bağımlılığının kırılması için ABD’nin cesaretlendirmesi ile birlikte kolları sıvamış görünüyor. Bu çerçevede, zaten dünyanın en büyük LNG (sıvılaştırılmış gaz) ihracatçılarından olan Katar, LNG işleme ve depolama tesislerini büyütmek için 28 milyar dolarlık bir proje başlattığını duyurdu. Projeye göre, bu tesislerin 2024 yılından itibaren kısmen 2027 yılında ise tam kapasite çalışması öngörülüyor. Bu arada bu projede Katar’ın ortakları Exxon Mobil, Shell, Total gibi dünya enerji devleri…
Ancak durum Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır gibi bölge ülkeleri açısından Katar’ın durumu kadar net görünmüyor.
Ukrayna krizinde AB ülkeleri açısından en önemli zayıf nokta enerji konusunda Rusya’ya olan bağımlılık. Sonuçta Rusya, tek başına Avrupa’nın enerji ihtiyacının yüzde 40’ını karşılıyor.
Krizin büyümesi veya sıcak çatışmalara dönüşmesi durumunda Rusya’dan sağlanan enerjinin güvenliğini sağlamak oldukça zor olacak. Ayrıca Rusya’nın vanaları kısması olasılığı gibi Rusya’ya yaptırım amacıyla Avrupa ve ABD’de de enerji alımı konusunda çeşitli girişimlerde bulunması da söz konusu.
Rusya’ya enerji bağımlılığının azaltılması ve haliyle Rusya’nın elindeki enerji kartının zayıflatılması açısından Suudi Arabistan, Mısır hatta Cezayir gibi bölge ülkeleri ciddi fırsatlar yakalayabilir. Muhtemelen yeni enerji hatları, güzergahları ve tesisleri gibi ihtiyaçlar da ortaya çıkacaktır ancak her halükarda Rusya’nın azalan pazar payı bu ülkelerin lehine dönüşebilir.
Ancak bir ‘Ukrayna savaşı’ bölge ülkelerinin hepsinde olmasa da Mısır başta olmak üzere bir kısmında gıda krizini tetikleyebilir.
Mısır ve bölge basınında yer alan bazı değerlendirmelerde, buğday başta olmak üzere tahılın önemli bir kısmının Ukrayna’dan temin edildiğine dikkat çekiliyor. Bu değerlendirmelerde yer alan bilgilere göre, ürettiği buğdayın yüzde 95’ini ihraç eden Ukrayna’nın en büyük müşterisi Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkeleri. Ukrayna tahıl ihracatının yüzde 50’sini bölge ülkelerine yapıyor. Bu ülkelerin başında da Mısır geliyor.
Ukrayna’da olası bir savaş hali sadece Ukrayna’dan değil Karadeniz’in kuzeyindeki ülkelerden nakliyatı da etkileyebilir. Muhtemelen böyle bir olumsuz etkinin ilk yansıması hızla yükselen gıda fiyatları olur.
Bölgedeki her bir ülkeyi (farklı derecelerde de olsa) etkileyen Arap Ayaklanması’nın ve ardından gelen Covid salgınının iyice sarstığı ekonomik durumun küçüklü-büyüklü krizlere dönüştüğü biliniyor.
Buğday gibi temel gıda maddelerinin fiyatlarının daha da yükselmesi zaten iyice yükselmiş olan yoksullaşma oranlarının daha da tırmanmasını tetikleyebilir.
Bir diğer konu Rusya’ya yaptırım uygulanması halinde bölge ülkelerine hangi boyutlarda yansıyacağı.
Malum, Arap Ayaklanması döneminde Rusya bölge ülkelerine yönelik açılımlar yapmış, ekonomi ve turizm başta olmak üzere çok sayıda ortak projeye imzalar atılmış, Rus enerji devleri Doğu Akdeniz’deki enerji çalışmalarına, konsorsiyumlara katılarak dahil olmuştu.
Rusya’ya yönelik kapsamlı yaptırımlar bu projelerin bekasını tehlikeye düşürdüğü gibi Rusya ile diplomatik ilişkileri de etkileyebilir.
Ukrayna krizinin iyice ısınması Rusya ile yakınlaşan bölge ülkelerinin en azından bazı konularda Rusya-ABD, Rusya-Avrupa arasında tercih yapmasına kadar gidebilir.
İşin bir de Çin boyutu var. Daha birkaç hafta önce Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin başını çektiği bir dizi resmi ziyaret ve temas gerçekleştirilmişti. O temaslar devasa enerji ihtiyacı ile bölge ülkeleri açısından büyük ve kârlı bir pazara açılma olarak değerlendirilmiş ve bölgede heyecan da yaratmıştı.
Kaldı ki Rusya’nın en büyük diplomatik kozlardan biri olan enerji kartının bölge ülkeleri tarafından aşındırılmasına nasıl tepki vereceği de belirsiz.
Elbette Rusya, Mısır Avrupa’ya daha fazla enerji satıyor diye Kahire’yi vuracak değil ancak Rusya’nın Suriye limanlarındaki askeri varlığını da göz önüne almak gerek.
Bir başka önemli ve boyutları kestirilemeyen risk ise mülteci akınları ve yardıma muhtaç insan sayısının artması.
Arap Ayaklanmasının vekalet savaşlarına ve nihayetinde kaosa dönüşmesi dönemi ile birlikte dünya genelinde yiyecek-eğitim-sağlık-barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamayan ve yardıma muhtaç olan insan sayısının 80 milyondan fazla olduğu tahmin ediliyor.
Bu sayının giderek artması her ülkenin dünya genelinde yardımlara ayırdığı bütçenin artması da demek. Ayrıca, Ukrayna’daki savaşın fiyatlara yansımaları Ukrayna’dan binlerce km ötedeki ülkelerde toplumsal huzursuzlukları, göçleri tetikleyebilir.
Yardıma muhtaç insan sayısının artması BM başta olmak üzere çeşitli uluslararası kuruluşlar üzerinden yardım alan ülkelerin paylarına düşen miktarın azalmasına yol açabilir. Bu da sıcak çatışma bölgelerinden çok uzak coğrafyalarda huzursuzluk, göçmen akını ve bunların etkisiyle daha da sertleşen güvenlikçi politikalar, ırkçılığın ve göçmen karşıtlığının artışı dahil kitleleri etkileyebilir.
Velhasıl Ukrayna meselesi ciddileştikçe bölge ülkelerinin endişeleri de büyüyor. Bu çerçevede bölgedeki her bir ülke Rusya ile ilişkileri üzerinden Putin’i ikna etmeye girişmiş durumda.
Evrensel / 10.02.22