Katar Emiri Şeyh Tamim Hamad Bin Tani 31 Ocak’ta Beyaz Saray’da ABD Başkanı Joe Biden ile görüştü.
Zamanlaması ve verilen mesajları dahil oldukça ‘manidar’ bir görüşme oldu.
Biden görüşmede, “ABD-Katar ilişkisini bir üst seviyeye taşımak” istediğini uzun süredir düşündüğünü söyledi. Ayrıca Katar’ı, “iyi dost, güvenilir ortak” ifadeleri ile tanımladı.
Ancak görüşmenin en çarpıcı kısmı elbette Biden’ın, “Katar’ın ABD’nin NATO üyesi olmayan müttefiki olarak tanınması” konusunda epeydir kafa yorduğunu ve bunu Kongreye taşıyacağını söylemesi oldu.
“Zaten Katar dahil körfez ülkelerinin ABD ile iyi ilişkileri yok muydu?” diye düşünmek mümkün.
Biden’ın bu vaadi ne kadar sürede resmileşir, resmileşse de Katar açısından somut getirilerinin boyutları ne olur; şimdiden kestirmek pek mümkün değil. Ancak ‘NATO üyesi olmayan müttefik’ olarak tanımlanmak Katar’a ekonomik ve askeri açıdan birçok ayrıcalığın kapısını açacak gibi görünüyor.
Peki Biden körfezde halihazırda bunca ülke varken, hepsiyle askeri, güvenlik, ekonomik ilişkileri varken Katar’a neden böyle oldukça cömert sayılabilecek bir vaatte bulundu?
Bunun birkaç sebebi olsa da bütün sebepler dönüp dolaşıp Ukrayna krizinde ve enerji meselesinde birleşiyor.
Rusya her ne kadar Ukrayna’ya askeri operasyon yapmayacağını söylese de sınıra yığdığı neredeyse 100 bin kişilik ordu sebebiyle ABD ve AB başta olmak üzere birçok ülke tedirgin.
ABD’ye göre, olası bir operasyondan vazgeçmesi için birçok ülkenin eş zamanlı ve kararlı duruş sergileyerek Rusya’ya baskı yapması gerekiyor. Ancak Rusya, Avrupa Birliği ülkelerinin enerji ihtiyacının neredeyse yüzde 40’ını tek başına sağlayan ülke.
AB ülkelerinin tedirgin olduğu iki nokta var;
-Rusya’nın enerji meselesini koz haline çevirmesi ki, Rusya’nın bunu yapmasına gerek kalmadan bir tedirginlik oluşmuş durumda.
-AB’ye ihtiyacı olan enerjiyi taşıyan hatların büyük kısmı Ukrayna’dan geçiyor. Ukrayna’da bir savaş hali güvenliği ve istikrarı, o da enerji nakliyatını doğrudan etkileyecek.
Bu nedenle, Almanya başta olmak üzere birçok ülke Rusya’nın Ukrayna’ya bir askeri operasyonundan tedirgin olsa da ABD’ye göre oldukça düşük düzeyli ve caydırıcılıktan uzak tepki gösteriyor.
ABD’nin Avrupalı müttefiklerini enerji güvenliği konusunda olmasa da enerjisiz kalmayacakları konusunda ikna etmesi gerekiyor.
Diğer taraftan Katar’ın doğrudan Avrupa’ya uzanan boru hatları yok ama dünyanın en büyük LNG (sıvılaştırılmış gaz) ihracatçılarından biri. Aslında halihazırda Avrupa’nın enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 5’ini karşılıyor. Elbette bu gazın taşınması, nakliyat maliyetleri, Avrupa içine dağıtımı gibi birçok sorun var ancak Biden, “Ukrayna’da savaş çıkarsa tamamen çaresiz kalmazsınız” mesajı veriyor.
Katar basını da henüz detaylarına ilişkin bilgi aktarılmasa da AB ülkelerinin gaz ihtiyacını karşılamaya hazır olduğunu duyurdu.
Biden-Bin Tani görüşmesinin ABD açısından önemi bu.
Katar açısından ise çok çok daha önemli. Çünkü Katar, 2017’de başlayıp yaklaşık 3.5 yıl süren ekonomik ve siyasi izolasyon altında kaldı. Bu dönemde Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri dahil bölgenin önemli ülkeleri Katar ile her türlü ilişkiyi kesti. Taraflar arasında geçtiğimiz yıl bir ‘barış’ anlaşması yapıldı ancak Katar, izolasyon altında geçirdiği o 3.5 yılda bölgedeki birçok gelişmeye dahil olamadı. Bu açıdan ABD’nin ‘NATO üyesi olmayan müttefiki’ olmak ve AB’nin baş tedarikçisi olması için temas kapılarının açılması Katar’ın 3.5 yıllık boşluğu hızlı bir şekilde kapatmasını sağlayacak fırsat olabilir.
Burada başka bir soru daha ortaya çıkıyor; Biden BAE veya Suudi Arabistan varken neden Katar’dan istedi böyle bir şeyi?
Birçok kişinin hatırlayacağı gibi BAE ve Suudi Arabistan Çin ile resmi temaslarda bulunmuş ve Çin’in devasa enerji ihtiyacının karşılanması için çeşitli anlaşmalar da yapmıştı.
Ayrıca bölgede yıldızı parlayan tek bir ülkenin mesela son dönemde BAE’nin öne çıkmasındansa birkaç ülkenin birbirini dengelemesi ABD gibi ülkeler açısından daha ‘verimli’ olabiliyor.
Burada BAE ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin Katar’ın aksine ABD-AB ile ilişkilerde Rusya ve Çin’i daha fazla göz önüne alarak hareket etmesini zorunlu kılan ticari ilişkileri de etkili.
Katar’ın Afganistan’dan tahliyeler konusunda ABD’ye epeyce yardımcı olduğu, ABD’nin tahliye etmek istediği on binlerce insanın Katar uçakları ile taşındığını hatırlamak gerek. Ayrıca Katar’ın İran ile yakın ilişkileri ve şu aralar tıkanma noktasına gelen nükleer anlaşma görüşmelerinde perde arkasında roller aldığı da biliniyor. Ancak Katar-İran ilişkilerinin ABD’yi rahatsız etmediği hatta zaman zaman ‘İşe yarayabileceği’ söylenebilir. Malum, Biden koltuğa oturur oturmaz İran ile müzakerelerin başlayacağını belirtmiş ve görüşmeler kısa sürede başlamıştı. Katar da ABD-İran arasındaki sorunların bölgenin selameti açısından diplomasi ile çözülmesi gerektiğini ve Trump döneminde ABD’nin tek taraflı çekildiği 2015 yılındaki anlaşmaya geri dönülmesi gerektiğini savunuyor.
Ayrıca Katar’ın ABD açısından bir başka dengeleyici/yatıştırıcı rolü Filistin meselesinde ortaya çıkıyor. İsrail ile BAE başta olmak üzere bazı bölge ülkelerinin normalleşme süreçlerini başlatması, Suudi Arabistan gibi bazı ülkelerin de diplomatik ilişkiler başlamasa da sürece yeşil ışık yakması Filistin meselesini yeni bir boyuta taşımıştı. Normalleşme süreçlerine şiddetle karşı çıkan Filistin direniş örgütleri terk edildiklerini düşünüyor. Aslında normalleşme süreçleri başlamadan çok önce, Trump koltuğa oturduğundan beri Filistinliler açısından gidişat kötüleşirken Gazze’deki abluka sebebiyle iyice katlanılmaz boyutlara ulaşmıştı.
Katar, Filistin meselesine hem bölgedeki yeni siyasi şartlar ve 3.5 yıllık izolasyon hem de büyük yatırım yaptığı Müslüman Kardeşler akımının başarısızlıkla sonuçlanması gibi sebeplerle bir süredir gidişatı değiştirebilecek kadar dahil değil. Ancak ABD açısından, Katar’ın Gazze’ye insani yardımlar gönderiyor olması tansiyonun az da olsa düşmesini sağlıyor. Ayrıca İran, Suriye ve Lübnan Hizbullah’ı üzerinden Filistinli grupların ihtiyaçlarını tedarik etmesi Filistin meselesinin iyice İran’a angaje hale gelebileceği tedirginliği de var. Bu açıdan ABD’ye göre Katar, hem Gazze’de yatıştırıcı rol üstleniyor hem de her ne kadar İran ile ilişkileri iyi olsa da İran-Suriye hattının Gazze ve Filistin konusundaki nüfuzlarını dengeliyor.
Velhasıl, Ukrayna krizi enerji güvenliği boyutuyla bölge ülkelerini doğrudan etkileyecek ve belki de siyasi açıdan taraf seçmeye zorlanacakları gelişmelerle zorlu bir eşiğe dönüşecek gibi görünüyor.
Evrensel / 03.02.22