Bu yıl yayımlanan bir Pentagon raporunda (Strategic Multilayer Assessment) Çin ve Rusya’nın uluslararası gelişmeleri etkileme, yönlendirme kapasitesi artarken, diğer ülkelerin de kendilerini, ABD’ye değil, bu trene göre ayarlama eğilimlerinin güçlendiğine dikkat çekiliyordu.
Osaka’da gerçekleşen G20 toplantısı, ABD’nin dünyadaki gelişmeleri etkileme, yönlendirme gücünün çok zayıfladığını, Batı blokunda oluşan çatlakların derinleşmeye devam ettiğini gösteriyordu.
Pentagon’un Rusya kaygısı
Bu gelişmelerin Osaka toplantısındaki en çapıcı örneğini, Japonya ile Çin arasındaki yakınlaşma çabaları oluşturuyor. Rusya ve Çin, aralarındaki ekonomik teknolojik, askeri bağları, ABD’ye karşı güçlendirmeye devam ediyorlar. Trump yönetiminin Asya pasifik politikası, Japonya ile ABD arasındaki ekonomik askeri ilişkileri sorgulaması, Japonya’yı giderek ABD ile ilişkilerini gözden geçirmeye zorluyor. Böylece Çin, bu G20 toplantısında olduğu gibi, Japonya’yı yalnızca ekonomik olarak değil siyasi olarak da yanına çekmek için yeni fırsatlar yakalıyor.
Esas olarak Rusya üzerinde odaklanan, Pentagon Raporu, Rusya’nın “temel” (fundemental) bir savaş stratejisi izlediğine işaret ediyor; Rusya’nın uluslararası siyasi etkilerinin ABD’yi geride bıraktığını, Çin ile Rusya arasındaki yakınlaşmanın ABD’nin uluslararası ittifaklarını, liberal demokratik düzeni tehdit ettiğini ileri sürüyor. Rapor, ABD ve müttefiklerinin küresel çıkarlarını savunmak için geniş bir rekabetler yelpazesi içinde bu çıkarları tehdit eden etkinliklere karşı stratejiler geliştirmeleri gerektiğini savunuyor.
Rapora göre, ABD yönetimindeki (Başkan temsil edilen yönetim ile güvenlik kurumlarında temsil edilen yönetim arasındaki-EY) bölünmüşlüğün etkisiyle ABD’nin bu gelişmeler karşısında gereken önlemleri alamıyor.
ABD, dış politika çevrelerinde, birçok yorumcu, Trump’ın Osaka’da, ticaret savaşlarında Çin’e taviz verirken, Avrupa Birliği ekonomilerine özellikle otomotiv sektöründe yeni gümrük vergileri getirmeye hazırlandığına ilişkin açıklamalarını, Kuzey Kore toprağına ayak basmasını Putin ile toplantısına başlarken “sahte haber basını”, “Rusya’nın ABD seçimlerine müdahalesi” üzerine yaptığı şakaları şiddetle eleştiriyorlar.
Osaka toplantısı, belli bir liderlikten yoksun, çok parçalı bir dünya resmi sunuyor.
Paramparça politika...
Türkiye heyeti de farklı bir evrende yaşadığından olacak, G20’den toz pembe bir resimle döndüler, piyasalar da adeta rahatladılar. Ancak, bu rahatlama uzun sürmez.
AKP Türkiyesi’nde “Başkan = Devlet” olabilir ama ABD başka türlü bir “yaratık”. Trump’la el sıkışmak yeterli değil. ABD Kongresi’nin, ulusal güvenlik kurumlarının tutumu çok daha belirleyici.
Pentagon Raporu, G20 toplantısında ortaya çıkan resimdeki dengeler ve dinamikler, Amerikan devletinin, NATO ittifakının jeopolitik çıkarları açısından, Türkiye ile S-400 konusunda bir uzlaşmaya, salı günü Financial Times’ın başyazısında da vurgulandığı gibi, uygun bir zemin sunmuyor. German Marshall Fund’dan Nicholas Danford da, “Trump-Erdoğan görüşmeleri artık komik bir özellik kazandı: Trump karışık bir şey söylüyor. Erdoğan, zafer ilan ediyor. Aradan biraz zaman geçince hiçbir şeyin değişmediği görülüyor” diyordu (Al Monitor 29/06)
Bu sırada, Türkiye, bir taraftan ABD’nin stratejik ortağı olduğunu iddia ediyor. Diğer taraftan, “ABD – Çin yeni soğuk savaşından” söz edilen bir ortamda, Cumhurbaşkanı Erdoğan Çin’in Global Times gazetesinde yayımlanan makalesinde, bir Çin hegemonya projesi olan “tek kuşak tek yol projesine” katılmakta ne kadar hevesli olduğunu anlatıyor, “Çin ile aynı gelecek vizyonunu paylaştığını” söylüyor. NATO üyesi Türkiye, NATO’nun varlık nedeni olan Rusya’dan, “birlikte işlerlik” (interoperability) sorunlarını yok sayarak, S-400 füzeleri alabiliyor; Doğu Akdeniz’de Avrupa Birliği üyelerinin yanı sıra, İsrail’i ve Mısır’ı kapsayan bir koalisyonu karşısına alıyor.
Büyük güçler arası rekabet,
Avrasya’dan Kuzey Afrika’ya sertleşirken, AKP Türkiyesi’nin dış politikası G20 toplantısının “kırık aynasında”, paramparça, hatta “gerçeküstü” bir görüntü sunuyor.
Cumhuriyet / 04.07.19