Diplomatın itirafı: 'Kötülük Batı'dadır'- Korkut Boratav

Olgular ortadadır; geçerlidir. Emekli diplomatın yargısına katılırsınız ya da onu reddedersiniz. Eklenecek fazla bir şey yok galiba…

  • Haber
  • |
  • Basın derleme
  • |
  • 27 Eylül 2024
  • 11:30

Başlıkta kastedilen “itirafçı”, Birleşik Krallık diplomatı Craig Murray’dir: Özbekistan’da büyükelçi iken görevden alınmış; bir disiplin soruşturması sonunda 2005’te erken (47 yaşında) emekli edilmiştir. Hakkındaki disiplin soruşturması, Tony Blair hükümetinin dış siyasetinin Özbekistan’a yansıyan uzantılarına itirazlarından kaynaklanmıştır. Bu anılarını 2006’da Murder in Samarkand başlıklı kitapta yayımlamıştır.

2007’de mezun olduğu Dundee Üniveritesi’ndeki Rektörlük seçimini Craig Murray kazanmış; üç yıl bu görevi üstlenmiştir. Murray’in, sonraki yıllarda İşçi ve Muhafazakâr hükümetlere muhalefet eden sosyalist ve liberal partiler içinde siyaset yaptığını; 2024’te Workers Party adayı olarak Blackburn’de milletvekili seçimine katıldığını; ancak seçilemediğini öğreniyoruz.

Craig Murray, 18 Eylül’de kişisel blog’unda İşçi Partisi’nin solunda yer alan yeni bir partinin Jeremy Corbyn liderliğinde oluşmasını savunan bir çağrı yayımladı (“A New Left Party in the UK”).

Batı’nın son yıllarda izlediği kolektif politikalara karşı Murray, “diplomatik” sınırları aşan bir saldırı da yayımladı (“We Are The Bad Guys”, Craig Murray Blog, 12 Ağustos 2028). Orta Doğu, özellikle Gazze ve Ukrayna’ya ilişkin gözlem ve tepkilerinin ilginç ve geçerli olduğunu düşünüyorum. Kısaltarak, değerlendirerek aktarıyorum.

'Semerkant’ta Cinayet': Batı Asya, Orta Doğu ve Gazze

“Teröre Karşı Savaş vesilesiyle işkence uyguladığımızı, Özbekistan Büyükelçisi olarak fark edince bu işlemleri bakanlığa ve yetkililere duyurdum. Bu yasa-dışı uygulamalara son verileceğini umuyordum. Tam aksine, işkence yoluyla istihbaratın Başbakan ve Dışişleri Bakanlığı tarafından onaylandığı bana resmî olarak açıklandı. Afganistan ve Asya’da askerî operasyonları meşrulaştırmak için işkenceyle elde edilen düzmece istihbaratın El Kaide tehdidini abartmak için kullanıldığını böylece fark ettim. Dünya görüşüm sarsıldı.”

Murray’in bu açıklaması, 2001’i izleyen yıllarda ABD (CIA) ve Britanya (MI6) ajanlarının İslam dünyasından “olası militanları” derdest etmeleri ve Polonya’dan Pakistan’a uzanan bir coğrafyada işbirliği sunan ülkelerde işkenceden geçirmeleri ile ilgilidir. Murray’ın açıklaması Özbekistan’ın da işbirlikçi ülkeler arasında yer aldığını gösteriyor. Anılarında büyükelçilik görevlilerinin katkıları herhalde açıklanıyordur.

Bu operasyonlardan geçenlerin sonraki durağı ABD’nin Guantanamo (Küba) Üssü’ndeki zindanlar olmaktaydı. TC vatandaşı Murat Kurnaz’ın da bu çarktan geçtiğini; yargılanmadan üç yıl Guantanamo’da kaldığını daha önce öğrenmiştik.

Murray devam ediyor: 

“Bir süre bu tespitlerimi İkiz Kuleler saldırılarına abartılı bir tepkinin ve Tony Blair’e özgü bir kötülüğün sonucu olarak geçiştirdim. Batı askerî güçlerinin Irak, Libya ve Afganistan’daki korkunç kıyımları, canlı gözlemlere değil, ikinci-el, edinilmiş bilgilere dayanmaktaydı. Irak’ta, özellikle Musul ve Felluce halkında cep telefonları olsaydı, bizler de ağır bir vahşete tanık olabilecektik. Toplam kurbanların Irak’taki sayısı Gazze’dekileri defalarca katlamıştı”.1

“Gazze herkes için çok önemli bir uyarıcı oldu. Teknoloji bize Gazze soykırımını tiksindirici ayrıntılarıyla aktarmaktadır: Biraz önce 75 kiloluk beden parçalarından oluşan bir torbanın, kayıplarını arayan olası akrabalarına cenaze olarak verildiğini gözledim.”

Emekli diplomat görsel algılamanın önemini bence de abartmıyor. Nitekim, ekran izleyerek yetişmiş olan Amerikalı genç kuşak, Gazze soykırımını canlı görüntüleriyle izledikten sonra üniversite yerleşkelerini işgal ederek ülkedeki kitle muhalefetini canlandırmadı mı?

Murray’in aktardığı “75 kiloluk beden parçaları” haberini izleyen günlerde, Gazze Sağlık Bakanlığı, İsrail saldırılarında doğrudan doğruya öldürülmüş 34.000 kişinin kimliklerini içeren bir liste yayımladı. 649 sayfalık ölüler listesinin üçte biri çocuklara, ilk 14 sayfası ise sadece bebeklere ayrılmış (Common Dreams, 15 Eylül 2024). İsrail saldırılarının öldürdüğü insanlar son olarak 42,000’e çıkmış; sebep olduğu dolaylı ölümler ise (Lancet’te yayımlanan bir yönteme göre) 168,000’e (toplamda 210.000’e) ulaşmıştır.

Britanyalı emekli diplomat benzer gözlemlerini şöyle bağlıyor: “Bir süre, Batılı politikacıların Gazze’nin tümüyle imha edilmesine rıza göstermeyeceğini düşündüm. Yanılmışım. İnsanları yetiştiren inanç sisteminin yitirilmesi çok ağırdır. Hele benim gibi çocukluğundan beri mutlu bir hayatı olan; kamu görevinde de çok başarılı bir kişi için…”

“Artık bu konudaki yanılgılarımdan kurtuldum. İtiraf etmek zorundayım ki parçası olduğum sistemi, ister ‘Batı’ veya ‘liberal demokrasi’ diye adlandırın; isterseniz ‘Yeni Dünya Düzeni, neo-liberalizm, emperyalizm’ olsun… Ne derseniz deyin; bir kötülük kaynağıdır.”

Ukrayna gözlemleri ve Almanya’nın suç ortaklığı

Craig Murray, Ukrayna gözlemlerinden hareket ederek yukarıdakine benzer bir yargıya ulaşıyor:

“Ukraynalıların Kursk’a saldırısı da bende duygusal yansımalara yol açtı. II’nci Dünya Savaşı’ndaki Kursk meydan muharebesi, tarihin en büyük tanklar savaşıdır. Nazi Almanya yenilgisinde önemli yeri vardır. Ukrayna, bağımsızlık sonrasında bu katkıyı yapan Kızıl Ordu’ya ait bütün anıtları yıktı; savaş sırasında Nazi birliklerine katılmış olan Ukraynalıları da yüceltti.”

“Bugün Rusya’nın işgalinde Kursk’un, üstelik Alman silah ve cephanesi ile hedeflenmesi, sembolik önem taşımaktadır. Alman siyasetçilerin Rusya’ya saldırmada adeta önceki kuşaklardan devraldığı heveskârlık anlamlıdır. Almanya’nın Filistinlilere dönük soykırımın desteklemesinde ve Uluslararası Adalet Divanı’ndaki davada İsrail lehine tutum alması da keza… Merak ediyorum: Almanların geçmişte uyguladığı soykırımın kefareti için duydukları tutku Gazze’deki ölü sayısı 500 bine veya bir milyona çıkınca mı son bulacak?”

Emekli diplomat bu kez günahkârlar listesine Almanya’yı da katıyor ve önceki yargısını tekrarlıyor: “Batı’da iyilik yoktur. ‘Demokratik sistem’ olarak adlandırılan düzenimiz, soykırımı ve emperyalist dış siyaseti desteklemeyenlerin iktidara gelmelerini sağlayamıyor. Bu kötülüğe ya direneceğiz, ya da onu sahipleneceğiz. Sessiz kalmak suç ortaklığıdır.”

Olgular ortadadır; geçerlidir. Emekli diplomatın yargısına katılırsınız ya da onu reddedersiniz. Eklenecek fazla bir şey yok galiba…

***

1.Irak işgalinin yol açtığı toptan ölümlerin bir milyonu aştığını; ayrıca Felluce’deki ABD operasyonunun ayrıntıları ile sonraki kuşaklara taşınan ağır sonuçlarını açıklayan yazılarım bir derlemede de yayımlandı: Türkiye’nin Faşizmleri ve AKP, İMGE, Ankara 2021, ss. 274-280.

soL / 27.09.24