Gazze’de kesinlikle soykırım boyutlarına ulaşmış olan insanlık faciasını suskunlukla geçiştirmek giderek imkânsızlaşıyor. Ölçüsüz ve en ilkel yöntemlerle uygulanan soykırımın nicel bilançosu ağırlaşıyor. Üstelik bu bilanço, giderek çeşitlenen yapay zekâ programlarından da yararlanmaktadır.
Son gelişmeleri aktaralım.
Soykırımın son nicel bilançosu
7 Ekim 2023 tarihli Hamas saldırısından sonra ilkel bir “intikam dürtüsü” ile de tetiklenen İsrail silahlı kuvvetleri, Gazze halkına karşı kapsamlı bir bombardıman kampanyası başlattı. Bu kampanya kent ve kasabalarda sığınmacıların biriktiği kampları, hastane, cami, okul gibi mekânları hedefleyen bir dizi kara harekâtı ile bütünleşti.
Bu operasyonlardaki kayıplar kesintisiz ağırlaşıyor; Gazze Sağlık Bakanlığı’na göre 29 Nisan 2024 tarihinde 34 bin 596 ölü ve 77 bin 816 yaralıya ulaşmıştı. Kurbanların yüzde 70’i kadın ve çocuklardır. 10 bin civarında insan enkaz altında kalmıştır; kimlikleri belirlenene kadar ölü sayısına eklenmemektedir. Tahrip edilen Şifa ve Nasser hastanelerindeki ölü sayısı belirsizdir; İsrail ordusunun çevrede açtığı toplu mezarlıklardan hâlâ cesetler çıkarılmaktadır.
Yedi ayı kapsayan yukarıdaki sayılara bir İsrail bombasının tahrip ettiği Gazze Al Basma Tüp Bebek Kliniği’nde saklanan 4 bin döllenmiş embriyo ile korunmakta olan 1000’i aşkın sperm ve yumurtayı da ekleyebilirsiniz. 25 yıl önce kliniği kuran Dr. Bahattin Galayani’yi aktaralım: “5 bin hayat ve potansiyel hayat yok oldu. Ana-babaları ve gelecek için ne anlama geldiğini derinden hissediyoruz” (Reuters, 17 Nisan 2024).
Bu “kayıplar bilançosunun” boyutunu, sadece “belirlenmiş ölüm sayıları” ile değerlendirelim. Yedi ayda 34 bin 596 ölüm, Gazze’nin tahminî 2023 nüfusu olan 2,1 milyonun yüzde 1,65’idir. Felaketin hacmini kavrayabilmek için Türkiye’nin 2023 nüfusu ile karşılaştıralım: Ülkemizde 1 milyon 400 bini aşkın “fazladan ölüme” tekabül etmektedir.
Soykırımın hukukî tanımında kullanılan diğer ölçütleri hiç dikkate almayalım. İsrail saldırılarının şimdiden yol açtığı ölüm sayılarının Gazze halkı üzerindeki göreli boyutu soykırımın varlığını kanıtlamaktadır.
'Yapay zekâ' devreye giriyor
soL Haber’de konuya 8 Aralık 2023’de “Gazze’de İsrail: Kitlesel bir cinayet fabrikası” başlıklı yazı ile girmiştim. O yazıyı tetikleyen kaynak İsrail’li gazeteci Yuval Abraham’ın solcu bir dergide (+972 Magazine) yayımlanan makalesi olmuştu: Gazze’de kitlesel ölümlere yol açan İsrail bombardımanlarındaki bina (konut, sosyal tesis, kamu kurumları) hedeflerinin Habsora adlı bir yapay zekâ programı tarafından belirlendiğini açıklıyordu.
Amaç, Gazze’yi yaşanmaz hale getirerek Filistinlileri Mısır’a yönlendirmektir. Kitlevî etnik temizliği hızlandıracak maksimum can kayıpları da bilinçli olarak istenmektedir...
Yuval Abraham’ın “iflah olmaz bir gazeteci” olduğu anlaşılıyor. Bu sefer Gazze saldırılarında İsrail’in Lavender adlı ikinci bir “yapay zekâ programını” da kullandığını keşfetmiş. Programı, “İsrail’in Gazze’deki bombardıman çılgınlığını yönlendiren akıllı makine” olarak betimliyor. Bu kez hedefler doğrudan doğruya “sakıncalı kişiler” olmaktadır. Aynı program, bir de “Baban Nerede?” (“Where’s Daddy?) adında bir ek sistem içeriyormuş. Sonucu garantilemek için “hedefin evine girdiğini” doğrulayan bir eklenti…
Aşağıda aktaracağım Yuval’ın bulguları, önce ayrıntılı bir rapor olarak, sonra da tartışılarak dergisinin iki sayısında yayımlandı (+972 Magazine, 3 Nisan ve 5 Nisan 2024).
Lavender’in nihaî hedefi: 37 bin eylemcinin öldürülmesi
Yuval Abraham, Lavender’i “İsrail saldırılarını yönlendiren akıllı makine” olarak ifşa edince, İsrail’li yetkililer programın varlığını inkâr edememiş; “istihbarat kaynaklarında çapraz denetimi sağlayan bir veri-tabanıdır; o kadar…” açıklaması yapmış. (I. Tharoor, Washington Post, 5 Nisan, 2024).
Açıklama yanlış değildir; ama eksiktir. Gerçekten de Lavender, İsrail istihbarat örgütünün Gazze’deki tüm Filistinlileri kapsayan çok zengin veri-tabanına dayanmaktadır. Hamas ve İslami Cihat (İC) eylemcilerini kapsayan 37 bin kişilik bir “öldürme listesi” istatistiksel çapraz denetim yöntemi ile belirlenmiştir.
Yuval, yöntemin öğelerini açıklıyor: Kişilikleri, sicilleri, hayat tarzları ayrıntılı olarak tespit edilen Hamas ve İC eylemcilerinin ortak özellikleri Gazze nüfusunun tümüne uygulanmaktadır. “İsrail karşıtı bir Whats App Grubu’nde yer almak; cep telefonunu, konutunu birkaç kere değiştirmiş olmak” gibi “masum” özellikler dahi 37 bin kişilik cinayet listesinde yer almak için yeterli olmuştur.
Bir sonraki aşama daha önemlidir: Liste belirlendikten sonra öldürme emri, yani “bombayı yollama komutu” otomatiktir; sadece “makine” (Lavender) tarafından verilebilir. Lavender kime, ne zaman uygulanacağını nöbetteki yetkiliye aktarır; ona 20 saniyelik bir süre tanınmıştır; sadece öldürülecek kişinin “erkek” olduğunu doğrulamak için… Arapça adlarda cinsiyet belirsizliği olabileceği anlaşılıyor.
Son akıllı programın özü: 'Kıra kıra tüketmek…'
Lavender programı ve onu tamamlayan “Baban Nerede?” sistemi, sakıncalı kişileri öncellikle konutlarında hedeflemektedir. Bu nedenle önceki Habora programına göre “sivil zayiatını” artırmaktadır. Üstelik, maliyeti düşürmek için tahrip gücü yüksek kaba, sağır-dilsiz (“dumb”) bomba türleri kullanılmaktadır (Washington Post, 7 Nisan 2024).
Sivil zayiat hiç mi dikkate alınmıyor? İsrailli yetkililere göre öngörüler var: Üst kadroda yer alan “yüksek rütbeli” her eylemci için 20, sıradan eylemciler için 5 kişilik “sivil ölüm” olağan karşılanmaktadır. Komşulardan, ailedeki çocuk ve kadınlardan oluşan bu sayıların fazlasıyla aşıldığı, herhangi bir yaptırımın ise uygulanmadığı bilinmektedir.
Öyle anlaşılıyor ki, İsrail savaş kabinesi ve komuta merkezi stratejik bir öngörü yapmıştır: Hamas ve İC’nin küçük-büyük 37 bin “eylemcisi” öldürüldüğü takdirde Gazze’deki Filistin sorunu çözülecektir. Sivil zayiat katsayısı 10 kabul edilirse, 370 bin Gazzeli… Bugünkü nüfusun yüzde 16-17’si yok edilirse, “problem” de yok olacaktır…
Sömürüye, vahşete, işgallere, adaletsizliğe karşı mağdurların tepkileri, sosyal mücadeleler tarihinin kanlı sayfalarında anlatılıyor. Öğrendiklerimiz, İsrail’in stratejik öngörüsünün yanlış olduğunu gösteriyor.
Niçin yanlış? Kapsamlı bir tarihsel gezinti yapamayız. İki hatırlatma ile yetinelim.
Birincisi Yahudi halkına ve devletine dönüktür. Yüzyılları fazlasıyla aşan, “pogromları” da içeren Yahudi soykırımlarının tarihsel bilançosu bu halkı yok edememiş; İsrail devletinin oluşumunu da önleyememiştir. Bugünkü İsrail devleti ise Gazze’de, Batı Şeria’da kendi halkının tarihine ihanet etmektedir.
İkinci hatırlatma Gazze’de direnen Filistinlilere hitap ediyor: Yüzyıllar öncesinde Osmanlı sarayına karşı ayaklanan Alevî kıyımı sonrasının “kılıç artıkları” boyun eğmemiş; şöyle konuşmuşlar:
Taşramızdan (dışımızdan) sormak ile, kimse bilmez sırlarımız.
Sayılmayız parmak ile, tükenmeyiz kırmak ile…
Bugün Gazze’deki işgalciler, varlıklarını korumak için direnen halkı “parmakla sayamamış”. Dışarıdan (“yapay zekâ programı” kullanarak) 37 bin isyankârı tespit etmiş; sırayla öldürmeye başlamış. Tüketebileceğini umuyor.
Durum, uzak geçmişin Anadolu’daki mağdurlarını andırıyor. Onlar, “tükenmeyiz kırmak ile…” diyerek meydan okumuş. Gazze mağdurlarına da aynı mesajı iletmiş oluyorlar: “Parmak ile sayılamıyorsanız, kıra kıra sizleri tüketemezler. Çoğalarak özgürlüğe yürüyeceksiniz.”
sol/ 10.05.24