ABD kuklası Kâbil rejiminin geleceği karanlık. Eğitimli kesim, profesyoneller, bilim insanları ve eğitimciler Afganistan’ı terk etmeye başladılar. Kuzey İttifakı’nın, kalıntısı kimi Tacik ve Hazara kökenli savaş lordlarının yeniden hareketlenmesi de Taliban’ı durduramayacak.
Diğer taraftan, savaşın içinde şekillenmiş Taliban barış getirecek, devlet inşa edecek, “ülke” kaynaklarını değerlendirecek personelden, kültürel-mali kaynaklardan yoksun. Liderliği de bunu itiraf ediyor; kaynak ve personel konusunda “yardımcı” olabilecek ülkelere “mavi boncuk dağıtmaya” başladı. Diğer bir deyişle Taliban, ABD Afganistan’dan çıktıktan sonra oluşan boşluğa girmek için sırada bekleyen büyük güçlere kapıları açıyor. Böylece Taliban rejimi, eğer oluşabilirse (!) “Yeni Afganistan’ın” emperyalizme bağımlı “ülke” olarak kalmasını da baştan kabulleniyor.
Taliban’ın projesi başarılı olursa, belki, Afgan halkı sürekli savaş içinde, ABD kuklası, hırsız bir rejimle yaşamaktan kurtulacak ama emperyalizme bağımlı, dinci bir rejimle yaşamaya başlayacak. Bu dönüşüm, belki, ekmek peynir ve barış içinde yaşama olasılığı açısından bir gelişme ama haklar ve özgürlükler açısından, özellikle kadınlar ve çocuklar için çok karanlık bir tablo. Aslında emperyalist sistemde sertleşmeye devam eden paylaşım rekabeti içinde, Taliban’ın bunu bile başarabilme şansı çok zayıf.
Karmaşık ve çelişkili ittifaklar yumağı
Afganistan, bugün kapitalizmin tarihinin özgün bir anında ve özgün bir coğrafyasında yeniden şekillenmeyi bekliyor. “An”, yeni bir “sermaye birikim rejimi” arayışıyla ilgili. Bu yeni rejim de büyük bir olasılıkla, finansallaşma yerine yeniden artık-değer üretimine, hidrokarbon enerjisinden daha çok ve giderek artan oranda dijitalleşmeye (dijitalleşmenin girdilerinin güvenliğine) dayanıyor olacak. “Coğrafya” ise bu yeni birikim rejiminin inşasında ve küreselleşme sürecinde belirleyici olmaya aday büyük güçlerin kaynak rekabetiyle ilgili.
Böylece karşımıza çok karmaşık, çelişkili bir ittifaklar yumağı çıkıyor. Öncelikle ABD ile bir teknolojik rekabet ve bir “yeni soğuk savaş” sürecine girmeye başlayan Çin’in bölgedeki Kemer-Yol İnisiyatifi bağlamında Pakistan ile ABD karşında küresel çapta konuşlanmak için Rusya ile olan ittifakları var. Pakistan, ekonomik diplomatik alanda giderek Çin’e daha fazla bağımlı hale gelirken, Taliban ile tarihsel ilişkilerini kullanarak Hindistan’a karşı “stratejik derinlik” kazanmaya çalışıyor. Rusya ile tarihsel bağları güçlü Hindistan, Pakistan’ın Afganistan’daki etkisinin kendisine yansımasını önlemeye, bölgede Çin’in KYİ karşısında kendine yer açmaya çalışıyor. Şii İran, Afganistan’da kurulacak radikal Sünni bir İslam devletinin, düşmanca ve istikrar bozcu etkilerinden, Şii nüfus üzerindeki basıncının yaratması olası göçmen dalgalarından korunmak için önlem almaya, Rusya ve Hindistan’la bu yönde işbirliği yapmaya çalışıyor. Afganistan’ın kuzey komşuları Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan’ın Afganistan’la etnik bağları var; olası bir Taliban rejiminin İslamcı terörist gruplara ev sahipliği yapmasından da korkuyor, bu korkuları paylaşan Rusya’dan liderlik bekliyorlar.
Bu birbiri içine girmiş ittifaklar içinde Çin, Rusya, İran, Hindistan Taliban ile ilişkilerini geliştirmekle meşguller. Bu ilişkileri aktaran kaynakların hep, “Taliban’ın, kendilerine yakın kesimleriyle” kavramını kullanması, Taliban’ın çok parçalı bir yapı olduğunu düşündürüyor. Son dönemde Taliban’ın Hazara ve Tacik grupları da içermeye ve hatta liderlik düzeyine taşımaya başlaması, karmaşıklığın artmakta olduğunu söylüyor.
Taliban, bu karmaşık, çelişkili ittifakların tüm bileşenleriyle ilişkilerini geliştirmeye, “değiştiğini” anlatmaya, güvence vermeye çalışıyor. İktidara yürürken korunması nispeten kolay olan bu çizgiyi korumanın, iktidarın nimetlerini bölüşmeye sıra gelince korunmasının, “büyük oyun” içinde “büyük ödül”e erişmek isteyecek güçlerin, hatta ABD’nin “dışarıdan dengeleme” taktiklerinin basıncı altında adeta olanaksız olacağını söylemek falcılık olmaz. Küresel jeopolitiğin merkezinin, “Kuşak-Yol İnisiyatifi” projesinin coğrafyasına kaydığını söylemek de... “Büyük ödüle” ulaşmanın maliyeti hızla artıyor!
Cumhuriyet / 15.07.21