İsrail, 16 yıl önce Gazze’den çıktığından bu yana altı büyük çatışma yaşandı. En uzunu dört ay (2006) en kısası 72 saat (2019) süren çatışmaların ilk beşinden sonra taraflar, “statükoya” (“Oslo Barış Süreci Çerçevesi”, iki devletli, çözüm umudu) geri döndüler. Cuma günü ateşkes ilan edilen altıncı çatışmadan sonra, bu kez durum farklı görünüyor.
İlk izlenim yanıltıcı
Son çatışmaları değerlendirince, Hamas daha da güçlendi, Netanyahu can çekişen siyasi yaşamını biraz daha uzatma olanağı buldu. FKÖ ve Filistin yönetiminin silikleşme süreci devam ediyor. Arap ülkelerinde ve Türkiye’de Filistin’e sahip çıktığını iddia eden sesler, sık sık Yahudi düşmanlığı da sergileyen sesler olarak kaldılar. ABD yönetimi ve Avrupa devletleri “İsrail kendini koruma hakkına sahiptir”, “bir an evvel ateş kesilsin” gibi genellemelerle yetindiler.
Kısacası ilk bakışta “ortada farklı bir durum yok” denebilir. Ancak daha dikkatli bakınca kimi önemli değişimlerin işaretlerini görmek olanaklı. Örneğin, “Oslo barış süreci çerçevesinin”, “iki devletli çözüm” seçeneğinin artık öldüğü rahatlıkla söylenebilir. Diğer taraftan, İsrail ve Filistin halkları arasında güvensizlik, düşmanlık, hatta nefretin bugünkü düzeyi tek bir demokratik İsrail içinde Filistinlilere eşit haklar ve özgürlükler getirecek bir çözüm olasılığına izin vermiyor.
Netanyahu, iktidarda kalmaya çalışırken ırkçı, dinci, fanatik Yahudi akımların güçlenmesini, hatta silahlanmasını teşvik etti. Geçen hafta silah ruhsatı almak için başvuranların sayısı haftalık ortalamaların yedi katına fırlamış. Buna karşılık İsrailli Arapların da yaygın biçimde silahlandığı bilinmeyen bir şey değil. Bu yüzden son çatışmalar boyunca sık sık ve ilk kez, bir “iç savaş” riskinden söz ediliyordu.
İç savaş iklimi
Bu yeni durum, önce Şeyh Cerrah Mahallesi’nde fanatik Yahudi gruplarından gençlerin Arap gençlere saldırmaya, onların da cevap vermeye başlamasıyla bilinçlere çıktı ve hızla İsrail’in diğer kentlerine yayıldı. Bu durumun yeni olan yanını bir yorumcu şöyle betimliyordu: “Düne kadar Filistin orada bir yerde (Gazze’de, Batı Yakasında) bir sorun olarak görülüyordu. Şimdi aniden İsrail’de her yerde olduğu ortaya çıktı”. Genel grev çağrısı, Gazze’de, Batı Yakası’nda Filistinliler ve İsrailli Araplar birlikte davranarak tek bir Filistin halkının varlığını bir kez daha kanıtladılar. Hamas ve FKÖ’den bağımsız, kendiliğinden hareket eden bir gençlik (proletarya) dalgasının şekillenmeye başladığı da söyleniyor.
Ancak bu Filistin halkının kendi devletine ya da bir devlet içinde eşit haklara, özgürlüklere ulaşmasının önünde aşılması çok zor iki engel var. Bu devlet hangi topraklar üzerinde olacak? Yerleşimcilerin el koyduğu toprakların alanı 1990’dan bu yana 9 kat artmış. Batı Yakası, Gazze ve birçok küçük yerleşimden, tek bir devlet toprağı çıkarmak olanaklı değil. Buna karşılık, Şeyh Cerrah’ta yaşananlar, yerleşimci sömürgeciliğin fiziki ve yasal bir sınıra dayandığını gösterdi. Şeyh Cerrah’ta olduğu gibi Filistinlileri evlerinden, yasal yollarla, “burası eskiden bizimdi” gerekçesiyle çıkarmak da Filistin halkına, 1948’de ellerinden alınan evler için, “burası eskiden bizimdi” diyerek İsrail hukuk sistemi içinde dava açma olanağı getiriyor (bu nedenle mahkeme bir türlü karar veremiyor). İkincisi, İsrail siyasi ikliminde, adeta bir “süreç olarak faşizm” hızla güçleniyor. Ancak, cumartesi günü Tel Aviv’de binlerce insanın katılımıyla gerçekleşen ve “Barış içinde birlikte yaşama” çağrısı yapan eylem, bir başka damarın varlığına da işaret ediyor.
Bu son olaylar, bir taraftan, ABD’de ve Avrupa’da “Siyah yaşamlar önemlidir” hareketinin, ırkçılığa, köleci mirasa karşı yükselen tepkinin, diğer taraftan “süreç olarak faşizmin” körüklediği Yahudi düşmanlığının ikliminde yaşandı. Filistin sorunu artık dünyada “Filistinli yaşamlar önlemlidir” sloganıyla yankılanıyor. Yahudi düşmanlığı da halk arasında yaşamaya devam eden İsrail karşıtı eğilimleri güçlendirdi. Sağda Jarusalem Post, solda Haaretz yazarları, bu uluslararası iklimin İsrail’in meşruiyetini sorgulattığını, Batılı destekçileriyle ilişkilerini zayıflattığını, son çatışmalar boyunca sık sık vurguladılar.
Bu kez farklı gibi. Bakalım yedinci savaştan sonra nerede olacağız!
Cumhuriyet / 24.05.21