Almanya'nın doğusundaki Thüringen eyaletinde yapılan parlamento seçimlerinde sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) oyların yüzde 23,4'ünü alarak sandıktan ikinci parti olarak çıktı. Partinin aşırı sağcı kanadının önde gelen isimlerinden Björn Hacke'nin liste başı aday olduğu seçimlerin sonuçları Ludwigshafen'da yayımlanan Die Rheinpfalz gazetesinde şu sözlerle değerlendiriliyor:
"Şimdi Thüringen’de yüzde 23’ün üzerinde oy alan AfD’nin oyları sadece ‘protesto seçimi' olarak nitelendirilemez. Burada radikal bir aşırı milliyetçilik iyice yer ediniyor. Björn Hacke'nin tüm iktidarı ele geçirme fantezileri ürkütmüyor, tam tersine belli ki seçmenleri çekiyor. Ve AfD'ye rağbet bu kadar büyük olmasaydı, (Doğu'da artık eski olan) kitle partileri bu kadar zayıf olmayacaktı.”
Nürnberger Nachrichten gazetesi Thüringen eyaletindeki AfD seçmenini analiz ediyor:
"Demokratik depresyondan çıkmanın ilk adımı seçimlerle ilgili araştırmalarda elde edilen sayıların analizi olabilir. Burada ortaya çıkan sonuç, Thüringen'de yaygın kanının aksine sağ popülistleri tercih edenler yaşlılar değil. Tam tersine 18 ile 59 yaş arasındaki seçmenin yüzde 24 ile 28'i AfD'yi tercih ederken, bu oran 60 yaş üzerindekilerde sadece yüzde 16. Irkçı saiklerle oy veren ‘kızgın, yaşlı, beyaz adam' gibi bu ideolojiye karşı adeta otomatik olarak bağışıklığı bulunan genç, dünyaya açık insanlar klişesinin de yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Buna sürekli ve zahmetli bir demokrasi eğitimi ile karşı koyulabilir. Okullar ve girişimlerin, açık ve liberal bir toplumda yaşam ve azınlıkların korunması konularında nihayet aydınlatıcı bir konuma gelmesi gerekiyor.”
Koblenz'de yayımlanan Rhein-Zeitung'daki yorum Thüringen eyaletindeki seçimleri Bodo Ramelow liderliğindeki Sol Parti'nin kazanmasının, Alman siyaseti açısından ne anlama geldiğini inceliyor:
"Bodo Ramelow gibi siyasetçiler, Berlin siyasetine ayna tutuyor. Öncelikle artık yerleşik olduğu düşünülen Hristiyan Birlik, Sosyal Demokrat Parti ve Hür Demokrat Parti'de inandırıcı ve karizmatik liderlerin eksikliğinin altını çiziyorlar. İkinci olarak da özellikle kırsal kesimde yaşayan insanları, -ki Almanların çoğu buralarda yaşıyor- iklim korunması veya sosyal alanda, ulaşım politikasındaki radikal değişikliklerle nasıl baş edecekleri konusundaki anlayış eksikliğine işaret ediyorlar. Seçmen de akıllı bir canlı. Durumu tersine çevirdi ve sürekli yenilikler ortaya koyan siyasetçilerin şimdi kendilerini dönüştürmesi gerekiyor. Kim iktidara gelmek istiyorsa, sadece ideolojik nedenlerle bazı koalisyonlara karşı olmaya son vermesi gerekiyor. Seçmenin verdiği mesaj son derece açık: Harekete geçin ve birlikte çalışın! Bu da şu anda Berlin'de olanın tam tersi.”
Süddeutsche Zeitung'da ABD Başkanı Donald Trump'ın IŞİD lideri Ebubekir El Bağdadi'nin öldürüldüğünü açıklayış tarzı ele alınıyor:
"Trump ve tuhaf gösterisi onaylanmayabilir. Ama El Kaide lideri bin Ladin'in öldürülmesinin ardından Barack Obama'nın da temkinli tarzı, eşsiz zerafeti ve hitabetindeki üstünlüğü ile iyi seçilen sözcüklerin yerini kanlı bir eyleme bıraktığını kabul etmek gerekiyor. Kızıp bağıran Trump'ı küçümseyerek onunla birlikte Suriye savaşının kirli gerçekliğini reddetmek kolay. Ancak bu savaş ve yarattığı korkunçluk söz konusu olduğunda artık uzun zamandır zarif insanlarla birlikte değiliz."
DW Türkçe / 29.10.19