Brüksel'de dün NATO Dışişleri Bakanları toplantısı yapıldı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un "NATO'nun beyin ölümü gerçekleşti" sözleriyle alevlenen NATO tartışmalarının gölgesinde gerçekleşen toplantıda dışişleri bakanları birlik mesajları verirken, ittifakın sorunlarını elbirliğiyle çözmenin yolları arandı.
Reutlinger General-Anzeiger Macron'un NATO'ya yönelik eleştirilerinin kaynağında hayal kırıklıklarının yattığı yorumunu yapıyor:
"Macron, etrafa sataşarak, eski Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle'nin tarzına uydu. Böylece Amerikalılar, Türkler, Almanlar, NATO ve AB'ye dair hayal kırıklıklarını da açığa çıkarmış oldu. Kürsüde bir öğretmen gibi konuştu. Bunun üzerine kısa ve utanç verici bir sessizlik oldu, ta ki Alman Savunma Bakanı 'O zaman bir komisyon kuralım' diye bir fikir ortaya atana kadar. NATO gerçekten bir krizde, ama beyin ölümü gerçekleşmedi. Fransa Cumhurbaşkanı'nın niyeti Batılı savunma ittifakını ortadan kaldırmak değil, onu sarsmak. Bazı Avrupalı partnerlerine göre başarılı oldu da."
Kölner Stadt-Anzeiger gazetesi NATO ile ilgili sıkıntıların başlıca nedeni olarak Trump ve Erdoğan'ın kural tanımayan tutumlarını gösteriyor:
"Mesele NATO'da kural eksiklikleri değil. NATO'nun sorunu kural eksikliklerinden ziyade üye ülkelerin hükümet ve devlet başkanlarının kuralları umursamamaları. Eğer ABD Başkanı Trump NATO'ya güvenseydi Amerikan askerlerini Suriye'nin kuzeyinden tek başına çekmezdi. Ve eğer Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı NATO'nun başarısı ilgilendirmiş olsaydı Suriye'nin kuzeyine zorla girmezdi. İşte bu kişiler 70 yıl önce kurulan NATO'yu kurulduğu günden bu yana gördüğü en ağır anlam krizine götürdüler. Uzmanlardan oluşan bir heyetin sorunu çözmesi neredeyse imkansız."
Yeni Avrupa Parlamentosu ve yeni Avrupa Komisyonu'nun 1 Aralık'ta göreve başlaması bekleniyor. Mannheimer Morgen gazetesi bunun Avrupa Birliği içindeki sorunların giderilmesi için bir fırsat olabileceği yorumunu yapıyor:
"Huzursuzluk elle tutulur hale geldi. AB'nin önemli birimleri çok yavaş işliyor. Ursula von der Leyen, parlamentoda yaptığı adaylık konuşmasında bir reform konferansı yapılacağının sözünü vermişti. Her şey gözden geçirilmeli ve eğer Avrupa sözleşmelerinin değiştirilmesi gerekecekse de bundan çekinilmemeli. Şimdi en doğru zaman. Zira kısa süre sonra büyük ölçüde yeni üyelerden oluşan parlamento çalışmalarına başlayacak, yeni bir komisyon işe koyulacak."
Almanya'da ilkokul öğrencisi Müslüman kızlara başörtüsü yasağı tartışmalarına Ludwigsburger Kreiszeitung gazetesi yorum köşesinde yer veriyor:
"Yasaklama ahlaki olarak meşru olabilir. Peki, bir Hristiyan çocuğu haç kolyesi takarsa, yasalar önünde herkesin eşit olduğu ilkesine ne olacak? Gerçi haç kolyesi başörtüsü ile kıyaslanamaz çünkü çok bariz görülecek şekilde taşınmaz ve cinsiyetçi özelliği de bulunmaz. Buna karşın idari birimler eğer bir sorun yaşanırsa bunları da yasaklama imkanına sahip olmalılar. Çok az sayıda Müslüman ebeveyn, uyum sağlamış modern Müslümanları baskı altına alabilmek için, çocuklarını sözde gerçek İslam'ı yaymak amacıyla küçük misyonerler olarak istismar ediyor. Bu duruma müsamaha göstermek liberallik değildir. Bu tür kişilere ancak, 'Bizim burada bu olmaz' denebilir.
DW Türkçe / 21.11.19