Son günlerde iktidar yanlısı basın ABD aleyhtarı kampanyayı yeni boyutlara taşıdı. Manşetleri süsleyen iddialara göre, ABD Suriye’de PKK güdümünde ve ta Irak sınırından Akdeniz’e uzanacak bir Kürt devleti kurmak istiyor.
Planın ilk etabında IŞİD bahane edildi. Şimdi ise El Kaide. ABD’nin yolladığı yüzlerce TIR dolusu silah, IŞİD’e karşı kullanması için değil bu sinsi planı hayata geçirebilmesi için YPG’ye veriliyor. Bunların arasında tank da var, helikopter de. Hatta ABD, YPG’lilere helikopter eğitimi de veriyor.
ABD’nin YPG’ye ne tank ne de helikopter verdiği var. Ne de Suriye’de Kürt devleti kurma planı.
Karşımızda Irak Kürdistan’ında 25 Eylül’de yapılması öngörülen bağımsızlık referandumuna ‘dur’ diyen ve YPG’nin tüm gayretlerine inat ilişkileri siyasi düzeye taşımaya yanaşmayan, YPG’yle işbirliğinin Türkiye’yle ilişkilerde yarattığı tahribatı her geçen gün daha fazla sorgulayan bir ABD var.
Ancak iktidarın durmadan körüklediği ABD karşıtlığı bu arayışlara set çekiyor. Mesela Anadolu Ajansı’nın geçtiğimiz günlerde harita eşliğinde yayınladığı ‘aha işte terör sevici ABD özel kuvvetleri Suriye’nin şurasında burasında sayıları da bu kadar, hepsini biliyoruz’ tonundaki ‘haberi’.
Ne var ki Türkiye’yle ilişkilerinin tamir edilmesi gerektiğini ve Türkiye’nin Erdoğan’dan ibaret olmadığını savunan birçok üst düzey yetkili var.
Bunlardan biri de önümüzdeki günlerde Türkiye’ye gelecek olan Savunma bakanı Jim Mattis. Kendisine eşlik edecek bir Pentagon yetkilisinin şu ifadesi son derece çarpıcıydı: “YPG’yle işbirliğimiz Erdoğan’a malzeme oluyor. Amerikan karşıtlığı üzerinden oy devşiriyor.”
Epeydir ABD dışişleri bakanlığı tarafından teslim edilen YPG ile PKK arasındaki bağlar şimdi Pentagon çevrelerinde dahi dillendirilmeye başlandı. Örneğin YPG’deki başlıca muhatapları General Mazlum’un ‘Şahin Cilo’ koduyla PKK saflarında yer aldığı gizlenmiyor artık. Kimileri YPG’yi PKK’dan nasıl ‘kopartılır’ ve ‘devşirilir’ üzerinde kafa yoruyor. Kimileri bunun mümkün olmadığını savunuyor. Kafalar karışık.
Buradan yola çıkarak “Yaşasın, ABD Kürtleri satacak” diye heveslenenler esas meseleyi ıskalıyor. Birincisi, Trump ABD’sinde neyin ne zaman olacağını, yönetimdeki en üst düzey yetkililer dahil hiç kimse kestiremiyor. IŞİD tehdidi bertaraf edilene dek ABD, YPG ile ilişkilerini sürdürmeye mutlaka isteyecektir.
Ancak YPG’nin tavrı da önemli. Ve şu ana kadar son derece stratejik davranmayı başardı. Suriyeli Kürtler an itibarıyla, üç en önemli barajı ve petrol kuyuları dahil olmak üzere Suriye’nin beşte birini kontrolü altında tutuyor.
Aynı şeyi Türkiye için söylemek ne yazık ki mümkün değil. Milli menfaat adına yapılanlar ülkeyi uçurumun kenarına her gün daha fazla itiyor.
Bir zamanlar iktidarın da teslim ettiği üzere PKK bir sonuç, bir sebep değil. İktidar şimdi ise PKK’nın varoluşuna zemin hazırlayan inkar ve baskı politikaları yeniden hortlatıyor. Her iki tarafın da galibiyetinin asla sözkonusu olmadığı savaş yeniden alevleniyor. Analar yeniden ağlıyor. Azımsanmayacak sayıda Kürt genci, Türkiye’yle ortak bir gelecek fikrini artık reddediyor. Suriyeli Kürtlere el uzatarak bir nebze de olsa buzlar eritilebilir.
Çünkü, kalpler ve gönüller bir. Kobane krizinde bu net olarak görüldü. Kaldı ki PKK’yı desteklemeyen birçok Kürt de Rojava’yı kendinden görüyor.
En basitinden, sınır kapılarının birini açarak insani yardımın geçişine izin vermek minik de olsa bir ilk adım olabilir. Üstelik Kürt denetimindeki bölgede an itibarıyla yardıma muhtaç onbinlerce Arap sığınmacı da var. Varılan noktada, PKK’yla YPG’nin kesinlikle farklı olduğu muhayyelatına inanıyormuş gibi davranmaya en fazla Türkiye’nin ihtiyacı var.
TSK’nın YPG’yle Sülyeman Şah türbesi operasyonu düzenlendiği günlerde olduğu gibi. Kürtlerle kalıcı barışın henüz hayal edilebildiği günlerde olduğu gibi…
Diken / 06.08.17