2019’da “dünyanın hali” nasıl seyretti? Yıl sonunda bu köşede gözden geçirdim: Sermaye tahakkümü altında bunalan halk sınıfları kalkışmakta; emperyalist saldırılar sürmekte; iktidarlar sarsılmakta; faşizm hortlamakta; “popülizm” yaftası sayesinde saygınlık kazanmaktadır.
Kapitalist dünya sistemi kargaşa içindedir; siyasal istikrarını, ekonomik dinamizmini yitirmiştir. Kargaşa, sermaye çevrelerinde tedirginliği yaygınlaştırmıştır. Öyle ki, dev şirketlerin patronları ile burjuvazinin beyin takımı, “kapitalizmin geleceği var mı?” sorusunu tartışmaya başlamıştır. Arkadaşımız Ergin Yıldızoğlu bu tartışmalardan bazılarını Cumhuriyet’te aktardı.
IMF, kapitalist dünya ekonomisinin düzenleyici kurumlarından biridir; bu tartışmalarda suskun kalması beklenemez. Geçen yıl içinde Dünya Bankası yönetim kadrosundan Kristalina Georgieva, IMF başkanlığını devralmıştı. Yeni başkan Ocak ortasında sermaye çevrelerinin iyi bilinen düşünce kuruluşlarından Peterson Institute of International Economics’te 2020’li yıllara göz atan bir konuşma yapmış.
Gözden geçirelim.
IMF’nin yeni başkanı dünyaya nasıl bakıyor?
Yeni IMF başkanı, konuşmasına “önümüzdeki on yıl için daha kucaklayıcı bir sistem” başlığını koymuş ve günümüzde “artan belirsizlikleri” vurgulayan olumsuz bir tablo çizerek başlamış: Jeopolitik gerilimler; milyonlarca insanın, sağlık, geçim güçlükleri; ülkelerin pek çoğunda artan huzursuzluklar…
Kristalina Georgieva’nın daha sonra vurguladığı tespitleri de sıralıyorum: Aşırı eşitsizlikler büyümeyi köstekler; popülizmi ve siyasal kargaşayı besler. Bu nedenlerle toplumsal huzursuzluklar içindeyiz. Finansal sektörün uzun dönemde eşitsizlikler üzerinde olumlu veya olumsuz kalıcı etkilerini çoğu kez ihmal ediyoruz.
Bu ifadeler “malûmu ilan”dır; 2008 krizi sonrasındaki bazı eleştirel söylem ve tespitlerin “evcilleştirilmiş ve yavan” tekrarlarından ibarettir.
Politika önerilerine gelince Georgieva, IMF’nin ülke uzmanlarının Kamboçya’dan, Endonezya’dan, hatta İsveç’ten yanıltıcı örneklerini genelleştiriyor: Yoksul nüfusun da banka mevduatına ulaşması; kadınlara dönük mikro-krediler; gezici bankalar; küçük işletmelerin tahvil piyasasına yönelmesi…
IMF Başkanı, eşitsizliklere deva olarak “bir kucaklayıcı sistem” önermişti. Bunu yaratacak kritik bir anahtar ise, Üçüncü Dünya emekçilerinin finans kapital ile bütünleşmesi olacakmış…
Ne diyelim? IMF yönetimi, Davos’ta kapitalizmin geleceği tartışmalarını kaçırmış görünüyor. Fark etmez; zira uzunca bir süreden beri öğrenme yeteneğini de yitirmiştir.
2019’un ekonomik bilançosu: Büyüme öngörüleri aşağı çekildi
Yeni yıl başlarken dünya ekonomisinin 2019 bilançosunu çıkaran yayınlar arttı. En güncel “yeniden değerlendirme” de IMF’ye aittir: Ocak 2020 tarihli World Economic Outlook Update.
Bu belge, IMF tarafından Ekim 2019’da yayımlanan kapsamlı Ekonomik Rapor’un 2019 istatistiklerini düzeltiyor; 2020-2021 öngörülerini yeniliyor; revizyonların gerekçelerini açıklıyor. Göz atalım.
Belgenin alt başlığı, IMF’nin uluslararası ekonomik ortama ilişkin ana teşhisini de içeriyor: Aldatıcı istikrar, halsiz düzelme… İkincisi, yani “halsiz düzelme” bulguları üzerinde duracağım.
Belge, 2019’da dünya ekonomisinin %2,9 oranında büyüdüğünü tahmin ediyor. IMF’nin üç ay önceki Ekonomik Raporu’nda 2019’un büyüme öngörüsü yüzde 3’tü. Ocak 2020 tarihli belgenin alt başlığındaki “halsiz düzelme” de 2019’a ilişkin yeni tespitten kaynaklanıyor.
2019’daki “halsizlik” nasıl açıklanabilir? Bu soruyu IMF belgesi, “2019’da bazı yükselen piyasa ekonomilerinde meydana gelen olumsuz ekonomik sürprizlere” işaret ederek yanıtlıyor; o kadar... Demek oluyor ki dünya ekonomisinin geçen yıl durgunlaşması “Güney” coğrafyasından kaynaklanmıştır.
Sözü geçen “olumsuz ekonomik sürprizlerin” Üçüncü Dünya içindeki adresleri nedir? IMF belgeleri dünya ekonomisi istatistiklerini ana bölgeler ve (Çin ve Hindistan gibi) birkaç büyük ülke için ayrı ayrı verir. “Güney” coğrafyası beş bölgeye ayrılır. 2018 ve 2019 büyüme verileri karşılaştırıldığında yükselen piyasa ekonomileri blokunu “halsizliğe” sürükleyen üç adres belirleniyor: Latin Amerika, Orta Doğu ve Hindistan…
“Olumsuz ekonomik sürprizleri” oluşturan bölgelerin ve ülkenin IMF belgesinde yer alan 2018-2019-2020 büyüme veri ve öngörülerini aktaralım:
Latin Amerika: %1,1 → %0,1 → 1,6
Orta Doğu: %1,9 → %0,8 → %2,8
Hindistan: %6,8 → %4,8 → %5,8…
“Halsizlik” tespiti, 2018 ve 2019’a ait önce gelen iki sayının karşılaştırılmasına bağlıdır. Son sayılar, 2020’de öngörülen (“umulan”) büyüme oranlarıdır.
“Halsiz Güney”in bilançosu: İki bölgesel kriz ve bir durgunlaşma
2019’da çevre ekonomilerinde “olumsuz ekonomik sürprizlerin” gözlendiği bu üç örnek üzerinde odaklanalım.
Önce, ortalama “sıfır büyüme” izleyen Latin Amerika ve Orta Doğu’ya göz atalım. Bu iki bölgede ortalama nüfus artış hızları, yüzde 0,1 ile 0,8 arasında seyreden büyüme oranlarının üstündedir. Demek ki bu iki büyük coğrafyada geçen yıl kişi başına millî gelir düşmüştür.
Ortalamalar “eksi” değerlere inmişse, bazı ülkelerde ağır ekonomik bunalımlar gerçekleşmiş olmalıdır. Dolayısıyla hem Latin Amerika, hem de Orta Doğu’nun tümü için, IMF’nin yeğlediği “halsiz düzelme” değil, “bölgesel kriz” nitelemesi geçerlidir.
IMF, 2019’da Latin Amerika’daki yoksullaşmanın, bunalımların ülkelere dökümü, nedenleri hakkında suskundur. “Toplumsal gerilimler”e değinilmektedir; o kadar… Bu gerilimlerin, kalkışmaların ülke yansımalarına ve neoliberal politikalar ile bağlantısına değil…
Bölgenin en büyük ekonomilerinden Arjantin’de IMF programı harfiyen uygulanırken patlak veren sert ekonomik kriz Ocak 2020 tarihli belgede suskunlukla geçiştirilmektedir. Nedeni açıktır: Son Arjantin bunalımı IMF siciline yeni bir “yüz karası” olarak geçecektir. 2019’da Ekvador’da yaşanan “toplumsal gerilimler”, doğrudan doğruya bu ülkedeki IMF programından kaynaklanmıştır. ABD-kaynaklı ambargoların, gerçekleşen veya girişilen darbelerin ekonomik sonuçları belirleyicidir; ama IMF belgesinde değil …
Bir büyük bölge olarak Orta Doğu’daki yoksullaşmanın arka planına Ocak 2020 belgesi, “yükselen jeopolitik gerilimler, toplumsal huzursuzluklar, çatışmalar” ifadeleri ile değiniyor. IMF, bu arka planın emperyalizmden kaynaklandığını elbette belirtemeyecektir.
Hindistan’da ise kriz ve yoksullaşma değil, bir durgunlaşma söz konusudur. Beş yıl önce finansal serbestleşme, tam dışa açılma ve özelleştirme programlarıyla iktidara gelen Narendra Modi, neoliberal çevrelerin gözde siyasetçilerindendir. Bu ülkenin Asya’da (yarı-devletçi ve planlamacı) Çin’e karşı alternatif, “piyasa dostu” bir model oluşturma beklentisi vardır.
Kaskatı bir Hindu faşisti olan Modi 2019 seçimlerini de kazandı. Ama IMF’yi hayal kırıklığına uğrattı: Büyüme hızı son dört yılda ilk kez Çin’in gerişinde kaldı. Üstelik, ekonominin yavaşlamasına (%6,8 → %4,8), kronik dış açığın yükselerek 58 milyar dolara tırmanması refakat etti.
Ocak 2020 tarihli IMF belgesi Hindistan’daki durgunlaşmayı “iç talebin ve kredilerin tahminleri aşan tempoda daralması ve finansal gerilimler” ile açıklıyor. Hindistan’dan Marksist meslektaşlarımız (P.Patnaik, J.Ghosh, C.P.Chandrasekhar), ekonomik durgunlaşmanın geçici olmadığı tespitinde birleşmektedir. Irkçı yasaların, solculara karşı baskıların ve neoliberal politikaların doğurduğu tepkilerin, artan dış kırılganlıkla birleşmesi vurgulanmaktadır.
Ocak 2020 tarihli IMF belgesi, üç ay önce yayımlanan kapsamlı ekonomik raporun nicel öngörülerini güncelliyor. Buna göre 2019’da dünya ekonomisini “halsiz kılan” üç coğrafya, 2020’den itibaren yeniden canlanacaktır. Latin Amerika ve Orta Doğu’da büyüme tempoları kriz arifesini (2018’i) bir yıl içinde aşacak; Hindistan’da ise yeniden Çin’e yaklaşacaktır.
Bunlar, “öngörü” değil, “iyimser beklenti”lerdir. IMF, 2019 kriz/durgunlaşma süreçlerinin nedenlerine girmemekte; bunları esrarengiz “olumsuz sürprizlere” bağlamaktadır.
Sermayenin sınırsız tahakkümünü, emperyalizmi, kapitalizmin ekonomik doğasını dikkate almayan kriz analizleri ciddiye alınamaz.
soL / 31.01.20