Zamanla birlikte biz de 'çürürken'- Nihal Kemaloğlu

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 01 Ocak 2013
  • 07:23

Mayaların 21 Aralık kıyamet kehanetini cılkını çıkarttığımız yetmezmiş gibi şimdi yeni yıl 'metafiziğine' bürünüp 'büyüsü çözülmüş köhne dünyanın' yeni bir zamana geçtiğine inanabiliriz.

Bütün gezegeni iki asırdır kendisine bedava kaynak olarak kullanıp geriye dönüşsüz tüketen kapitalist sistem, bu 'kıyamet' fırsatını kaçırmamış ama küresel kıyamet histerisinin ölçüsü kaçınca NASA yatıştırıcı açıklamalarda bulunmuştu.  

Kapitalist fantezilere tepeden tırnağa tamamen teslim varlığımızla kah korkutulan kah heyecanlandırılan ama mutlaka 'canı' zapping hızıyla sıkılan çocuksu kitleler olarak  yeni bir yılın bize vaatlerini bir köşede beklemeye başlamıştık.

Fanteziland dünya bakalım bizim için nasıl sürpriz hazırlıklarıyla meşgul ve kalabalık kitleleri nasıl tek bir hayalin peşinden sürükleyecek, 'hikayesi olmayan' hayatlarımızı hangi yeni marka/etkinlikle doldurup bizi güruhlaştıracak merak ediyorduk.

Ve kesinlikle bizler yani 'mitos' ve 'fark yaratma' endüstrisinin 'bağımlıları' 2013 model ürünlerine eriştikçe kendimizi 'geçici olarak iyi' hissedeceğimizden emindik.

Öyle değil mi yeni AVM'ler açılacak, bu büyüklere masal mekanları ağzımızın suyu akarak dolaşacak, büyük ışıklı vitrinlere yapışacaktık.

Kalabalıklarda 'tüketen gölgemizi' büyüttükçe varlığımıza kanaat edecek ama  tüketen gölgelerimizle birbirimizi algılamanın ve 'gerçeklerine' yaklaşmanın yollarını yine kaybedecektik.

Ama 'değişimi' tüketim alışkanlıklarıyla 'gelişimi' ego görünürlüğüyle kavradığımız hayatımızda 'her biten yılla biriktirdiğimiz' ahlaki-vicdani yüklerimizi arka bahçemize gömmeye kalkışınca 'zamanı bile çürüten' zulme ortak çıkan kimliğimizden kurtulamıyorduk.

ARKA BAHÇEMİZ BÜYÜRKEN

Bugünün 2013'ün ilk günü olarak Roboski katliamını resmi karanlığımıza ekleyen yılın ilk günü olduğu ve bir yıl önce çocuklarının hiç bulamadıkları parçalarıyla bedenlerini  bir araya getirme tecrübesi yaşayan anaların çoğalttığımız yasında uzun bir gün daha olduğunu hatırlar mıydık? Roboski'de 34 taze toprağa yanağını dayayan anaların istediği 'adaletin' onların ezeli ebedi hakları olduğu gerçeğini kim değiştirebilirdi?

Devlet bir yıldır katliamın sorumlularını ortaya çıkarmazken hangi ana devletin 'şefkat paketlerini' adaletle değiş tokuş edebilirdi ki?

Ya da en yakın tarihli devlet katliamımız en ağır gizem zırhıyla kaplanması, Ortadoğu'ya model,dünyanın en büyük muhalif siyasi tutuklu hapihanesi 'Büyüyen ve Sivilleşen Türkiye' imajının hatırına sineye mi çekilecek demekti...

Maraş katliamı anmasına 34 yıl sonra izin vermeyen, zamanaşımına uğrattığı Sivas katliamı anması için Madımak'ın önüne kortej sokmayan devletin gelecek yıl Roboski anmasına izin vereceğini nasıl emin olabilirdik? 17 yıldır Galatasaray Lisesi önünde toplanan oğulları, babaları geceye karışıp 'yok olan' cumartesi anneleri için 2013 yılı 'yeni bir zamanı mı' gösteriyordu? Ya da zamanın Başbakanı Tansu Çiller, Darbeleri Araştırma Komisyonu'nda söylediği üzere '1990'lı yıllarda devletin bir gecede kaybettiği binlerce Kürt vatandaşımız için ne çok ağlamış' ve 'neyi' yapmamıştı?

12 Eylül'ün paşalarını fiiliyatta 12 Eylül Anayasası eşliğinde yargılama girişimi daha baştan ağır hukuki maluliyetimiz olurken yaşlı paşalar 'ben kurucu iktidarım beni yargılayamazsınız' ifadelerini otuz yıl sonra bile dikta yapım tahakküm aygıtlarıyla düzenlenen zihnimiz, hayatımız, medya ve sermaye eğilerek onaylıyordu... Ne acıdır ki, hiç geçmeyen bir zamanı, ahlaki veballerini üstlenmeyip kilitli kaldığımız zamana kendimizi çürütme pahasına 'geçmiş' diyor ve yeni yılları kutluyorduk...

Akşam / 01.01.13