YÖK, yeni taslağı MEB’e sundu ama! (2) – Abbas Güçlü

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 16 Ocak 2013
  • 05:55

Yeni YÖK yasa tasarısının neler getirdiğini dün sizlerle paylaştım. Bugün ise tasarıyla ilgili detaylara girmek istiyoruz. Örneğin yasallaşır mı? Örneğin amacı ne? Örneğin ihtiyaca cevap veriyor mu?..

Öncelikle en son söyleyeceğimiz sözü en başta söyleyelim. Bu tasarının çıkma ihtimali yüzde bir bile değil. Çünkü böyle bir istek, hükümetten gelmediği için, sahiplenmeleri ve bunu TBMM’ye getirmeleri çok zor bir ihtimal.

Anayasa değişikliği şart!

Bu konuyu hem YÖK Başkanı Çetinsaya’ya hem de Milli Eğitim Bakanı Dinçer’e bizzat sordum. Ne Çetinsaya, evet hükümetten böyle bir istek geldi dedi ne de Bakan Dinçer, biz istedik dedi!

Farz edelim ki, madem böyle bir taslak geldi, üzerinde çalışalım denilsin. İşte o zaman da, anayasa değişikliği gündeme geliyor. Yani anayasa değişmeden, YÖK yasasını değiştirmek mümkün değil. Özellikle de tasarıda öngörülen değişiklikleri.
Peki bu konuda bir anayasa değişikliği mümkün mü?
Çok zor.

Tüm siyasi partilerin katılımıyla oluşturulan Anayasa Değişikliği Komisyonu, anayasanın tümü üzerinde bir değişiklik öngörüyor. Yani YÖK ya da herhangi bir konu için anayasa değişikliğine gidilmesi çok zor görünüyor. Kaldı ki, böyle bir değişikliğe iktidar evet dese bile muhalefet partilerinin evet demesi çok zor. Yani YÖK aylardır boşuna kürek çekiyor!..

Amacı ne?

YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya, YÖK Başkanlığı’na, Kayseri kontenjanından paraşütle geldi. Bunu herkes gibi kendisi de biliyor.

Hatta bu yüzden hükümet kanadından tepki aldığı da dillerde dolaşıyor. İşte bu yüzden, hükümetin hoşuna gidecek icraat arayışı içerisine girdi. Türbanı serbest bıraktı, katsayıları kaldırdı, hükümet ne istediyse fazlasını yaptı. Özel üniversite ve üniversitede türban serbestliğini yasal zemine oturtmak için de, çıkmayacağını bile bile lades dedi. Çünkü hükümete şirin gözükmek istiyor...

Hangi bürokrat aynı şeyi yapmıyor ki diyenleriniz mutlaka çıkacaktır. Yapsın ona da diyeceğimiz bir şey yok. Çünkü para musluğu iktidarların elinde. Ama hiç olmazsa, üniversiteler, hocalar ve öğrenciler için de daha fazlasını isteyebilirdi. Onu yapmadı. Keşke tasarıyı, en fazla alkışlayanlar öğrenci, öğretim elemanları ve ilime, bilime, eğitime inananlar olsaydı!..

Yeterli mi?

YÖK yasa tasarısı aylardır tartışılıyor. YÖK Başkanı Çetinsaya neredeyse tüm kurumları dolaşıp yasanın içeriğini tek tek anlattı. Üniversiteler de tek tek görüş bildirdi. Hocalar ve öğrenciler de internet üzerinden, YÖK sitesindeki tartışmaya katıldı. Ama görünen o ki, bu görüşler çok fazla dikkate alınmamış. Özellikle de akademik yükseltmelerde yabancı dil barajı konusunda.
İdari ve mali özerklik konularında da hala üniversiteye güven söz konusu değil.
YÖK, yine YÖK olarak kalıyor. Her ne kadar yapısı değişse de.

Ama esas önemli olan YÖK ve Üniversitelerarası Kurul’un yeniden yapılandırılırken, en az 250 üniversiteye göre düşünülmesi ve icra organlarının ona göre öngörülmesiydi. O da pas geçilmiş.

Çok eksikleri var. Daha detaylı hazırlansaydı da değişen bir şey olmayacaktı yine eksikleri olacaktı.

Bu yüzden belki de birkaç maddelik bir yasa çıkartıp, üniversitelerin kendi misyon ve vizyonları doğrultusunda gelişmelerinin önü açılabilirdi.

Ama bu arada akreditasyon gibi kaliteyi denetleyecek ve artıracak maddeler de yok değil...

Bu kaçıncı taslak?

YÖK yasası çıktığı günden beri eleştiriliyor. Hiçbir yasa yok ki, bu kadar antipatik olsun ve değiştirilmek istensin.

Son 30 yıldır hiç istisnasız tüm siyasi partilerin seçim beyannamelerinde YÖK yasasının değiştirileceğine ya da tümden kaldırılacağına ilişkin maddeler vardı. Ama hangi parti iktidara gelse, YÖK’ü kaldırma yerine, bu gücü kendi lehine kullanma yolunu seçti. Bu dünden bugüne hiç değişmedi.

YÖK’ü en fazla eleştirenlerin başında Ak Parti geliyordu. 10 yılda isteseydi on defa değiştirirdi. Referanduma giderken, YÖK’ü de, o paketin içerisine koyabilirdi. Ama hiç istemedi. Bundan sonra da isteyeceğini sanmıyoruz. Çünkü, onlar ne isterse, YÖK zaten fazlasını yapıyor!..

Özetin özeti: Özerk ve üretken üniversiteler olmadan, ne bilim toplumu olabiliriz ne de dünya birinci liginde oynayabiliriz. Eğer hepimiz bunu gerçekten istiyorsak, hoşa gidecek taslaklarla vakit kaybetme yerine bir an önce gerçek yasalar çıkartmalıyız...

Milliyet / 16.01.13