Yeni denklem - Hüsnü Mahalli

  • Arşiv
  • |
  • Düzen cephesi
  • |
  • Kürt Sorunu / Azınlıklar
  • |
  • 29 Aralık 2012
  • 13:47

Türkiye'nin son dönem dış politikası bölgesel ve uluslararası alanda ilginç bir çizgi izlemektedir. Başta Kıbrıs olmak üzere AB ve PKK'ya destek konuları dahil, Batı ile birçok sorunu olan Ankara şimdi aynı Batı ve onun askeri kanadı NATO ile Suriye, Irak ve İran konularında birlikte hareket ediyor.
Ankara'nın bölgesel alanda birlikte hareket ettiği başkaları da var: Tarih boyunca Osmanlı'dan, Türklerden ve Türkiye'den nefret eden Vahabi Suudiler, Katarlılar ve bölgedeki diğer çağdışı Arap ülkelerinin yönetimleri. Bunlara bir de Mısır'ın Müslüman Kardeş lideri Muhammed Mursi ve Kuzey Irak'taki Kürt lider Mesut Barzani'yi de eklemek gerek. Birincisi ABD desteğiyle iktidara gelir gelmez devletin tüm kurumlarını ele geçirmiş ve İslamcı anayasayı hızlı bir oylamayla halka yüzde 20 ile kabul ettirmiştir. Diğeri ise Irak'ın işgaliyle sırtını uluslararası güçlere vererek konumunu güçlendirmiştir. Daha iki yıl öncesine kadar her gün Ankara'ya kafa tutan ve demeçleriyle Türkiye'nin sinirlerini bozan Barzani, şimdi Ankara'nın stratejik müttefiki. Basındaki tartışmaya bakılırsa, hükümet Barzani ile birlikte birçok plan yapmaktadır. Ama bölge basınına bakılırsa aynı Barzani benzer planları İsrail, ABD, Almanya ve başka ülkelerle de yapmaktadır.
Peki Ankara neyin peşinde? Suriye, Irak ve İran ile ilişkileri bozulan Başbakan Erdoğan'ın son dönem söylemleri giderek mezhepsel içerik kazanmaya başladığına göre durum karışıyor demektir. Bölgedeki tüm hesap, plan ve oyunların karışık olduğunu herkes bilir ve ona göre hesap yapar. O yüzden hesap, plan ve oyunlar giderek karışıyor.

DEVLET ŞARTI

Örneğin Türkiye'nin iki yıl öncesine kadar Suriye, Irak ve İran ile ilişkileri. Örneğin Türkiye'nin daha iki yıl öncesine kadar kendi Kürt sorunu ve dolayısıyla Iraklı Kürtlerle ilişkileri. Ankara'nın Barzani ile 'kader ortaklığına' anlam vermek çok zor. Baba-oğul Barzani'nin 80 yıllık mücadele tarihini iyi bilenler ve bu mücadeleyle bölgesel ve uluslararası güçler arasındaki açık ve gizli ilişkileri anlayanlar, Ankara'nın zor yolu seçtiğini anlar. Örneğin; Barzani kendisine bağımsız bir Kürt devletinin yolunu açmayacak hiçbir planda Ankara ile stratejik işbirliğine girişmez.
1996-1998'de PKK'ya karşı Türk ordusuyla birlikte silahlı mücadele veren Barzani Türkiye'deki Çekiç Güç'ün desteğiyle bugünkü durumun temellerini atmıştır. Bugün de Ankara'nın 'Gel Esad, Maliki ve Ahmedinecad'a karşı birlikte hareket edelim' dediği Barzani, Ankara'ya 'Sen de benim Kürt devletini kurma hayalimi gerçekleştirmek için yardımcı ol' diyecektir. Nasıl olsa bu coğrafyada 30 milyon Kürt var ve bunların yarısı Türkiye'de. Sorun da burada. Çünkü bu konu rahmetli Özal zamanında da çok tartışılmıştı. Hani şu Kuzey Irak'ı bir konfederasyon formülüyle Türkiye'ye bağlama konusu.

KAYPAK ZEMİN

Özetle bölgede işler giderek hem karışıyor hem de çok daha tehlikeli bir nitelik kazanıyor. Yani Ankara kendi hesapları doğrultusunda plan yapıp farklı denklem içinde farklı oyuncularla sahneye çıkarken, bölgesel ve uluslararası güçler de karşı plan yapıp aynı sahneye çıkıp başrol kapmaktadır. Bu coğrafyanın son 100 yıllık yakın tarihini iyi hatırlayanlar, rol kapma ve kaypak zeminde iş yapmanın ne denli temel bir özellik olduğunu göreceklerdir. Bu özellikler Barzani için de geçerlidir.
Kendi Kürt sorununu bir türlü çözemeyen Ankara, şimdi  çözümsüzlüğün temel nedenlerinden Barzani  ile çözüm aramaktadır. PKK'yı Kandil'de barındıran Barzani ise er ya da geç çözüm için Öcalan'ın serbest bırakılmasını isteyecektir. Sonrasına da Öcalan karar verecektir!

Akşam / 29.12.12