Vitrinlere konan işte benim ombudsman – Özgür Mumcu

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 03 Aralık 2012
  • 05:44

Kamu başdenetçimiz, yeni ombudsmanımız, kamunun eylem ve işlemlerini tarafsız bir şekilde insan haklarına dayalı adalet anlayışıyla inceleyecek olan Nihat Ömeroğlu, yeni mevkiine seçildikten sonra ilk açıklamasını yaptı ve mealen dedi ki “Ben Hrant Dink’in Hrant Dink olduğunu bilmiyordum.”

İzah etmeye çalışayım. Sayın ombudsman, ombudsman olmazdan evvel Dink’in meşhur TCK 301 davasında aldığı mahkûmiyeti onayan Yargıtay Genel Kurulu üyelerinden biriydi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi altında Ömeroğlu’nun da imzası bulunduğu kararın ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar verdi. Bununla da kalmadı, bu dava sürecinde Dink’in bir hedef haline getirildiğini ve devletin onu koruma görevini yerine getirmediğini de açıkladı. Birçok kişi de AİHM’nin bu kararına konu olan bir karara imza atmış birinin insan haklarına dayalı adalet anlayışına sahip olamayacağını söyledi.

Ömeroğlu’nun bu eleştirilere ilk cevabı ise işte bu oldu: Ben Dink’in Dink olduğunu bilmiyordum! Ben yeterince iyi özetleyemedim, açıklamayı sahibinin sesinden dinleyelim:

“Dosya üzerinden rutin işlem yaptık. Hrant Dink’i ulusalcıların tepkilerinden, medyadan biliyordum ama dosyadaki ismin Hrant Dink olduğunun farkına bile varmadım. Zaten isim Hrant bile değildi. Fırat Dink diye yazıyordu. Dosya üzerinden vicdani kanaatimize göre karar verdik.”

Şimdi bütün memleketin takip ettiği ve haberdar olduğu bir davada sanığın kim olduğunu bilmiyor belli ki Sayın Ömeroğlu. Koca hâkim yalan söylemeyeceğine göre ya çok dikkatsiz ya gündemi hiç takip etmemiş ya da hakkında karar verdiği dosyada ne olduğuyla pek ilgilenmiyor. Neticede dosyayı okuması değil, kararın altına imza atması önemli.

Şimdi koca hâkim, çiçeği burnunda ombudsman Ömeroğlu yalan söylemeyeceğine göre Dink’in avukatı Fethiye Çetin’in şu anlattıklarını nasıl anlamalı?

“Dosyadaki hemen bütün belgelerde, Şişli Asliye Ceza Mahkemesi kararında ve diğer kararlarda sanık ismi olarak ‘Fırat (Hrant) Dink’ geçiyordu. ‘Dosyadaki sekiz yazıyı da okudum’ demiş Başdenetçi. Okuduysa eğer, bu sekiz yazının sekizinin de Fırat değil Hrant Dink tarafından yazılmış olduğunu anlamış olması gerekirdi. Hrant Dink, Agos’ta bütün yazılarını Hrant Dink ismiyle yazıyordu.”

Şöyle anlamalı: Sayın Ömeroğlu çok ciddi bir şekilde dikkat bozukluğundan mustarip. Bir dediğinin bir dediğini tutmamasının sebebi okuduğunu unutması sonra da unuttuğunu unutması. Bence bu özellik bir kamu denetçisinde en başta aranması gereken özelliktir. İsabet!

Bu açıklama bize Sayın Ömeroğlu hakkında başka bir şey daha anlatıyor. Şayet zihni dikkatsizlik ve unutkanlıkla yorulmamış olsa kendisi için sanıkların kim olduğu çok önemli. Belli Dink’in Dink olduğunu fark edemediği için Dink hakkında o kararı vermiş. Söylediklerinden anlaşılıyor ki Dink’in Dink olduğunu bilse başka karar verecek. Adamına göre işlem yapmak da bir kamu denetçisinde aranması gereken başka bir özellik. Bu da isabetli olmuş.

Kendisi hakkında itirazlarımı geri alıyorum. Çok güzel bir seçim yapmış Meclisimiz. Ne demişti Erdoğan medya patronlarına bazı köşe yazarlarını atsınlar diye çağrı yaparken: Çünkü herkes vitrinine layık olanı koyar.
Bu vitrine de koyan koyacağını koymuş belli ki. Hayırlara vesile olsun.

Not: Sayın Ömeroğlu, “Özgürlükçü kararlarıma da baksınlar” demiş. Kimse bakmasa ben bakarım. Ama Yargıtay’a gitsem o kararları bana vermezler. Bir zahmet gazeteye gönderebilirse o özgürlükçü kararları okuyup, bu köşede paylaşacağımı da belirtmek isterim. Maksat vitrinin önünü kapatmayalım.

Radikal / 03.12.12