Vicdan Nöbeti’nde adalet talebi

  • Arşiv
  • |
  • Sınıf Hareketi
  • |
  • 06 Ocak 2013
  • 18:01

(06.01.13) - Vicdan ve Adalet Nöbeti'nin 14. eyleminde iş cinayetlerinde ölenlerin yakınları bir kez daha hesap sordu. İş cinayetleri davalarında gerçeklerin örtbas edildiği ve hukukun işini yapmadığı belirtildi. bugün yine Galatasaray Lisesi önündeydi.

Bu hafta “Arka Sıradakiler” adlı dizinin setinde çalışırken yaşamını kaybeden Selim Erdem ve Van depreminde Bayram Otel'de yaşamını yitiren DHA muhabiri Cem Emir'in dosyaları işlendi. Ayrıca meslek hastalığına yakalanmış, sağlıklarına kavuşabilmek ve çalışma yaşamlarını sürdürebilmek için mücadele eden işçilerle konuşuldu.

İş cinayetlerinde yaşamlarını yitirenlerin aileleri adına basın açıklamasını Cem Emir'in ağabeyi Tuncer Emir okudu.

Yeni yılın başında İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin işçi ölümlerine ilişkin açıkladığı rapora değinen Emir, 2012 yılında 878 işçinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiğini aktardı. “İş cinayetleri azgınlaşmış bir şekilde devam ediyor... Biz de adalet arayışımıza ve nöbetimize devam ediyoruz” diyen Emir şunları ifade etti: “Yıllardır diyoruz ki, adı iş kazası olan ve işçi ölümlerine, sakat kalmalarına, yaralanmalarına, meslek hastalıklarına neden olan ‘işçi güvenliğini önemsizleştiren işverenin para hırsı ve yetkili kurumların denetimsizliği’dir”

Emir yaşananların “iş kazası değil cinayet” olduğunu ifade etmeye ısrar ettiklerini belirterek sözlerini sürdürdü.

Yakınlarını kaybeden ailelerin bütün sorumluların yargılanması talebine onlarca engel çıkarıldığı aktarılarak adalet istedikleri yinelendi.

Emir açıklamayı şu ifadelerle bitirdi: “Vicdan sahibi, adalet duygusunu yitirmemeşi herkes ‘bu vahşeti’ anlayarak davranmalı diyoruz. ‘İş cinayetlerine dur diyebilmek için vicdan ve adalet nöbetine’ başladık ve sürdürüyoruz. Ve biz en çok canı yananlar, geride kalanlar için, başka canlar yanmasın diye iş cinayetlerine dur demek, gerekli önlemlerin alınması ve çalışma hayatının daha güvenli / güvenceli hale gelmesi içi.. Bütün sorumluların yargılanması için, geride kalanlar için... Adalet istemeye devam ediyoruz”

Emir, bir sonraki Vicdan Nöbeti’nin 3 Şubat Pazar günü yapılacağı iade edildikten sonra söz Radikal gazetesinden Elif İnce’ye verildi. İnce işçi aileleriyle röportaj yaptı.

Sette çekim sonrası trafik kazası sonucu yaşamını yitiren Selim Erdem'in babası Musa Erdem çok duygulandığı için konuşamadı. Annesi Hacer Erdem ise Selin Erdem'in film şirketine yemek getiren Catering firmasının şoförünün yaptığı kaza sonucu yaşamını yitirdiğini fakat bunun bir iş kazası değil sıradan bir trafik kazası gibi gösterildiğini belirtti. Aracın şoförünün Catering firmasında sigortasız olarak çalışan bir eleman olduğuna dikkat çeken Hacer Erdem, “Bizim derdimiz şoförle değil ki, ne film şirketinden ne de yemek şirketinden kimse sorumlu tutulmadı, haklarında soruşturma dahi açılmadı” dedi. Selin Erdem'in Sinema Emekçileri Sendikası'na üye olduğunu, sendika avukatının kendilerine yardımcı olmak istediğini fakat sendika avukatının müdahil olma yönündeki başvurusunun kabul edilmediğini belirtti.

Bayram Otel'de yaşamını yitiren Cem Emir'in babası ve ağabeyleri de Vicdan ve Adalet Nöbeti'ndeydi. 17 yaşında muhabirliğe başlayan Cem Emir'in 26 yaşında sağlam raporu verilen bir otelde kaldığı için 26 yaşında yaşamını yitirdiği belirtildi. Depremin ardında haberini gönderdikten sonra sağlam olduğu iddia edilen kaldığı otelde yaşamını yitiren Cem Emir'in babası Mehmet Emir, açtıkları davalarda sadece Bayram Otel'in sahibinin yargılandığını, otele sağlam raporu veren AFAD yetkilileri ve Valilik hakkında ise soruşturma dahi açılmadığına dikkat çekti

Mehmet Emir, yürüttükleri mücadele için şunları söyledi: “bizler mücadele veriyoruz, uğraşıyoruz ama nereye kadar, bu konuda adaletin, hukukun işlemesi gerekir. Bizler aileler olarak birilerinin vicdanlarını sızlamadığını görüyoruz, o vicdanlar sızlayıncaya kadar da bu uğraşımızı sürdüreceğiz, biz başka acılar yaşanmasın diye mücadele edeceğiz”

İşçi ailelerinin ardından meslek hastalığına yakalanan işçiler söz aldı. Melsan Ofis Malzemeleri adlı firmada solvent ile daktilo şeritlerinin temizliğini yapan Hatice Karakuş, ‘83 yılından ’90 yılına kadar aynı işi yaptığını, solventteki asitten dolayı ellerinde morarmalar ve kemik erimesi olduğunu belirtti. Çalışmasında ciddi sorunlar oluşunca hastaneye giden Karakuş “Bana yüzde 80 çalışamaz raporu verildi. Bu raporla birlikte bana bu hastalıktan dolayı 16 yıl ömrüm kaldığı söylendi” dedi. Fakat sağlık raporunun birden bire 2010 yılında iptal edildiğini söyleyen Karakuş, ellerini kullanamadığını, bir kolunu kaldırmakta bile güçlük çektiğini buna rağmen malulen emekliliğinin iptal edildiğini söyledi.

Hatice Karakuş'un ardından 17 yaşında Lüleburgaz Şişe Cam fabrikasında çalışmaya başlayan ve Kas-İskelet sistemi hastalığına yakalanan Serkan Demiröz, yaşadıklarını aktardı.

2010 yılında başka bir rahatsızlığı nedeniyle gittiği hastanede tesadüfen doktorun meslek hastalıkları konusuyla ilgilenmesi üzerine hastalığını öğrendiğini söyledi. Demiröz, omzunda kas yırtılması ve bel fıtığı olduğuna dair raporu bulunduğu için bölümden alınıp daha hafif bir işe verilmesi gerektiğini söyledi.

İşyerine gidip yetkililere bölümünün değiştirilmesini talep ettiğindeyse raporun sahte olabileceği, parayla satın alınmış olabileceği iddialarıyla karşılaştığını aktaran Demiröz “Bir süre sonra bölüm değiştirmemi istediler, gönderdikleri bölümde bir sandalye verdiler bana, ama gönderildiğim bölümde yapmam gereken iş önceki bölümden çok daha ağır, bu şekilde çalışmaya devam ediyorum” dedi.

Demiröz, şu anda Eskişehir'e taşındığı için kapanacak olan Topkapı Şişe Cam fabrikası'ndaki işçilere destek verilmesini istedi.

İşçilerin ardından Dr. Ayfer Çalışkan, Hacer Karakuş ve Serkan Demiröz'ün yakalandıkları meslek hastalıklarına ve raporlarıyla ilgili süreçlere, çalışma yaşamındaki sorunlara ilişkin bilgi verdi.

Bir Umut Derneği avukatlarından Av. Erbay Yucak ise sürmekte olan iş cinayetleri davaları hakkında bilgi verdi.

Yucak’ın aktarımının ardından eylem bitirildi.