Uygarlık intihar ediyor! - Ergin Yıldızoğlu

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 16 Ocak 2013
  • 05:53

Fransa Mali’yi bombalıyor, Pakistan’da bombalar patlamaya, ABD “Dronları” terörist avında sivilleri öldürmeye devam ediyor. Suriye’de iç savaş var. Paris’te “beklenmedik” bir suikast kafaları karıştırıyor. ABD’de okul katliamları silah lobisinin inadını azaltmıyor. Sonu gelmeyen bir ekonomik mali kriz Avrupa’da faşist akımların yeniden canlanmasına zemin hazırlıyor. Büyük güçler yükselirken aynı hızla silahlanıyorlar. Kimi yazarlar 1913 yılını anımsıyor. Ortadoğu’da Müslüman ve Musevi radikal dinci akımlar güçlenmeye devam ediyor.

Bu listeyi genişletmek olanaklı ama ben bunları kastetmiyorum. Bu tür tarihin hızlandığı dönemler geçmişte de oldu; uygarlık büyük fiyatlar ödese de bunların hepsini aştı, yaşamaya devam etti. Ama bu kez farklı.

Tüm bu kargaşa içinde, ABD’nin Ulusal İklim Değerlendirmesi adlı kurumunun 240 bilim insanının 60’tan fazla bağımsız araştırmacıyla birlikte hazırladığı raporun cuma günü yayımlanan taslağı, küresel ısınmanın ve iklim değişikliğinin artık bir kriz noktasına ulaştığını yadsınamaz biçimde ortaya koydu. Ama medyada, uygarlığın kaderini, tüm insanlığın geleceğini, ilgilendiren bu bulgulara değinen birkaç yorum, günlük olayların haber dalgasının içinde boğuldu gitti.

Gerçek inatçıdır

Ama gerçek inatçıdır ve sorunun boyutlarını görebilmek için “300+” bilim insanının hazırladığı rapora da gerek yoktur, haberleri dikkatle izlemek yeter:

Brezilya ve Avustralya, tarihlerinin en sıcak yılını yaşıyor. Geçen yıl, ABD’de sıcaklıklar kayıtlardaki en yüksek düzeye ulaştı. İngiltere’de, İtalya’da, Ortadoğu’da birçok bölge görülmemiş düzeyde yağmurlardan, su baskınlarından büyük zarar gördü. Avustralya’da sıcak dalgası, yangınlar, tarihin en yağışlı aylarının arkasından geldi. Bu sırada Rusya, Kuzey Avrupa, Çin, Moğolistan kayıtlar başladığından bu yana görülen en büyük soğukları, kar yağışını yaşıyor. Çin’de kar kalınlığı bazı yerlerde evlerin çökmesine neden oldu. Doğu Rusya’da, Çin’de termometreler “eksi 45 / eksi 50” gibi düzeyleri gösteriyor.

ABD’nin Ulusal İklim Değerlendirmesi adlı kurumunun raporuna göre, insanların etkinlikleri ve esas olarak fosil yakıt (kömür, petrol, doğalgaz) kullanımı atmosferdeki karbondioksit gazı oranlarını artırıyor, sıcaklık artıyor, bunu kaos izliyor, fırtınalar sıklaşıyor... Hava kirliliği, yangınlar, böceklerin bulaştırdığı hastalıklar, su hakları alanında çatışmalar artıyor. Gezegen kapitalist uygarlığı, giderek yaşamı taşıyamaz noktaya geliyor. Bu konuda, bu uygarlık önlem almak yerine sorunu yadsımayı seçtiğine göre adeta intihar ediyor...

Aslında bu yadsıma anlaşılabilir bir tutum. Küresel ısınma, iklim değişikliği sorununa her yaklaşıldığında iki tatsız gerçek kendini gösteriyor. Birincisi, bugün uygarlığın yaşam biçiminin zeminini oluşturan kapitalist üretim tarzıyla küresel ısınma arasında güçlü nedensellik ilişkisi var. Karbondioksit üretiminin tarihsel gelişmesine bakınca atmosferdeki karbondioksit oranlarının sanayi devrimiyle birlikte artmaya başladığı, son 60 yılda artışın hızlandığı, son 30 yılda baş döndürücü bir düzeye ulaştığı, ufak da olsa ilk gerilemenin krizin kapitalist üretimi, tüketimi yavaşlattığı 2009 yılında yaşandığı görülüyor.

Kapitalizmin yapısal krizine bir çözüm olarak 1980’lerden bu yana gündeme gelen hızlandırılmış tüketimle birlikte küresel ısınmaya neden olan etkenlerin güçlenmesi bir rastlantı değil. Kapitalistleşmesi hızlandıkça Çin’in, bu haftaki haberlerin gösterdiği gibi önde gelen kentlerinde hava kirlenmesinin dayanılmaz düzeylere ulaşması da.

İkincisi, soruna çözüm aramaya başlayınca karşımıza kâr maksimizasyonu ve birikim (ekonomik büyüme) sorunu çıkıyor. Piyasa mekanizması bu küresel ısınma sorunu karşısında tümüyle etkisiz kalıyor. Çözümlerin hepsi yüksek maliyetleri kabul ederek kârlardan, ekonomik büyümeden fedakârlık edilmesini, tüketicinin de hazlarını hemen şimdi tatmin etme alışkanlığından vazgeçmesini gerektiriyor.

Toplumsal çıkar, planlama yerine özel mülkiyete, bireysel çıkara; dayanışma yerine rekabete dayanan bir üretim tarzında bu soruna çözüm bulmak olanaksız. En iyisi sorunun varlığını yadsımaya devam etmek...

Cumhuriyet / 16.01.13