Türkiye için 'belalı' bir 'yeni yıl' mı? – Cengiz Çandar

  • Arşiv
  • |
  • Kürt Sorunu / Azınlıklar
  • |
  • 30 Aralık 2012
  • 05:38

2012 takvim yılı, 24 saat sonra son gününe girecek ve kapanacak. Her yılın son günlerinde arkada bırakılan yılın muhasebesini yapmak adettendir. Terk edilen yılın muhasebesi kadar, içine girilecek yeni yıla dair öngörüler yapmak da âdettendir.

2013 için en çarpıcı öngörülerden biri 27 Aralık tarihli Foreign Policy dergisinde Louise Arbour imzasıyla yayımlandı. “2013’de İzlenmesi Gereken 10 Çatışma”yı sıralamış yazar. İtibarlı ve güvenilir bir kuruluş olan Uluslararası Kriz Grubu’nun (ICG) değerlendirmelerine dayandırmış 2013’ün izlenmesi gereken 10 çatışmasını.

Bu 10 adet çatışma sıralamasında Türkiye de yer alıyor. “Türkiye/PKK” başlığı altında.

Diğer ülkeler, önem ve öncelik sıralaması olmaksızın Afganistan, Pakistan, Sudan, Kenya, Nijerya-Mali ve ötesi, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Orta Asya (özellikle Tajikistan, ikincil derecede Kırgızistan ve Özbekistan), Suriye-Lübnan ve Irak.

İyileşme ve ilerleme tahmini yapılan 3 de çatışma noktası var: Kolombiya, Filipinler ve Myanmar (Burma).

Netice itibariyle, bu, 2013’e ilişkin bir öngörü. Doğru da çıkabilir, yanlış da. Burada sıralanmamış ülkeler, 2013 sonuna gelindiğinede dahil edilmesi gerekenler olarak öne çıkabilir.

Ancak, “10 Conflicts to Watch in 2013 – From Turkey to Congo, next year’s wars threaten global security” (2013’te İzlenmesi Gereken 10 Çatışma- Türkiye’den Kongo’ya, gelecek yılın savaşları küresel güvenliği tehdit ediyor) başlıklı bir çalışmada, Türkiye’nin de adının zikredilmesi ve üstelik başlıkta yer alması göze de kulağa da hoş gelmiyor ve hayra alamet değil.

Dahası, Türkiye’nin yanı sıra sıralanan ülkelerin Afrika ve Asya ülkeleri ve Ortadoğu coğrafyasında yer alanlar olması, Türkiye’nin Avrupa’dan ve uluslararası demokratik ortamdan ne kadar uzaklaşmış olduğunun bir can sıkıcı göstergesi olarak da not edilebilir.

2013’e dair öngörü yazısının “Türkiye/PKK” arabaşlığı altındaki bölümü aynen şöyle:

“Bu sonbahar ve kış, dağlardaki dondurucu hava Türkiye’nin Kürdistan İşçi Partisi (PKK) tarafından on yıllardır yürütülmekte olan ayaklanmadaki savaşı yavaşlattı. Ama işaretler, 2013 ilkbaharı için kaygı veriyor. Şimdiden, PKK’nın saldırılarını yeniden başlattığı ve güvenlik güçlerinin anti-terör operasyonlarını canlandırdığı 2011 ortasından itiraben 870 kişi öldürüldü. Bu, 1990’lardan beri en kötü kayıp oranı.

Türkiye’de siyasi gerginlikler de, yasal Kürt hareketi, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) artan ölçüde PKK yanlısı bir çizgi benimsedikçe artıyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, o partinin milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırma tehdidinde bulundu ve devlet, birçoğu hiçbir şiddet eylemiyle suçlanmıyor olsalar da, PKK yanlısı terörizm iddialarıyla birkaç bin Kürt eylemcisini tutukladı. Türk hükümeti, PKK ile 2005-2011 arasında yürüttüğü gizli görüşmeleri de durdurdu ve nüfusun yüzde 20’sini oluşturan Türkiye’nin 12 ila 15 milyon Kürt’ünde daha büyük eşitlik ve adalet umutları uyandırmış olan ‘Demokratik Açılım’ı da büyük ölçüde ter ketti.

Hükümet, Türkiye’nin Kürtlerinin büyük çoğunu, bir dizi kapsamlı reform ilan ederek hâlâ kazanabilir. Bunlar, anadllde eğitim süreci sunmanın yanı sıra, seçmen barajı ve mali engelleri kaldırarak seçim yasasını değiştirmeyi, Türkiye’nin 81 vilayetinde ademi merkeziyetçi bir uygulamaya gitmeyi ve ülkenin anayasası ve yasalarında her türlü ayrımcılığa son vermeyi içeriyor. Aynı zamanda, bir ateşkes için çalışmalı, isyancıları saldırılarına son vermeye çağırmalı, hava bombardımanları dahil olmak üzere büyük çaplı askeri operasyonlardan vazgeçmeli, ve daha güçlü askeri karşılık verme baskılarına karşı durmalıdır.

Bununla birlikte, büyük bir U-dönüşü ihtimali zayıf görünüyor. Erdoğan’ın Türkiye’nin 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanma ihtirası olduğu anlaşılıyor. Bu nedenle, kendisini sağcı ve milliyetçi seçmenlere daha fazla bağlıyor. PKK’nın içindeki daha askeri hizipler, Suriye’deki müttefiklerinin başarılarından cesaret alarak, ağırlık kazanıyorlar ve 2013’te Güneydoğu’da alan tutma ve Türk devletinin sembollerine saldırmaya devam edeceğe benziyorlar.”

Louise Arbour’un yaptığı, bir buçuk yıldır yazdıklarımızın ve söylediklerimizin başarılı bir özetinden başka bir şey değil. Doğru bir fotoğraf çekimi.

Tabii, Türkiye’ye ilişkin öngörüleri, Suriye-Lübnan ve özellikle Irak’a ilişkin olanlarla ortak bir çerçeveye yerleştirerek okumakta yarar var.

Irak’ın “takvimi” de Türkiye’ninkini andırıyor. 2014’te parlamento seçimleri var ve Celal Talabani’nin bıraktığı boşlukta, Başbakan Maliki ile Kürtler ve Sünniler arasında açılan gediğin, hatta uçurumun tehlikeli bir yönde ilerlemesi kuvvetle muhtemel.

Maliki’nin, bir başka deyimle “Şii Bağdat”ın, kendisini Rusya-Çin-İran ve Suriye ile bir “ittifak manzumesi” içine yerleştirerek, bölgenin Türkiye’nin başı çekmeye itildiği “Sünni ekseni”nin kontrolü altına düşmesine engel olmaya çalışacağı seziliyor.

Bu da, “2014 yolunda”, 2013’ün Türkiye açısından gerilimli ve sıkıntılı geçebileceğinin bir başka “ek unsuru” ve “ön habercisi” niteliğinde.

2012’nin sona ermesine bir gün kala, “2013 gelmesin, 2012’yi tercih ederiz” diyebilmek mümkün olsaydı keşke…

Radikal / 30.12.12