‘Terörizm’ - Ergin Yıldızoğlu

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 23 Ocak 2013
  • 05:51

Mali ve Cezayir’deki gelişmeleri izlerken “terörizm” kavramının çeşitli faydalarının ayırdına varmaya başlıyoruz.

ABD hegemonyasının gerilemesi hızlanır, Avrupa Birliği projesinin temeli sarsılırken, kapitalizmin Batı merkezli küresel ekonomik siyasi “düzeninin” geleceği üzerinde soru işaretleri oluşuyor. Bu koşullarda Batı’nın ekonomik, siyasi, kültürel üstünlüğünün sürdürülmesi, ABD’nin, Avrupa ülkelerinin liderlerinin, güvenlik bürokrasilerinin, üniversite kürsülerinin, düşünce kuruluşlarının, medya kompleksinin en önemli ilgi alanı oluyor.

Kapitalist dünya sisteminin Batı merkezli düzeninin korunabilmesi için iki tehdidin iyi yönetilmesi gerekiyor: Yükselmeye başlayan güçlerin kendi çıkarlarını düzene entegre etme çabalarının basıncı (sistem içi tehdit) karşısında, stratejik mineral, maden ve enerji kaynakları, su, gıda havzaları üzerinde denetimi sürdürmek. İkincisi, “sistem karşıtı” güçlerin tehdit edici bir noktaya gelecek kadar güçlenmesini engellemek.

Dökülecek kanı, yaratılacak yıkımı dünya halklarına anlatmaya uygun bir söylemin geliştirilmesi de gerekiyor. Bu söylem, hem sistem içi basınca karşı alınacak önlemlerin uygulanacağı coğrafyaları tanımlamanın, buralara müdahale etmenin gerekçelerini oluşturmalı, hem de sisteme dışarıdan gelecek tepkilerin, sistem karşıtı projeleri düşünmesini önlemeli. Bu söylem, böylece sistem karşıtı düşünceleri bastıran “simgesel şiddeti” üretirken aynı anda, fiziki şiddet uygulamalarının gerekçelerini de sunmalı.

Şu gözlemler üzerinde düşünmeyi sürdürebiliriz. Amiral Moeller, “Africacom’un (ABD’nin Afrika ordusu) görevi doğal kaynakların Afrika’dan dünya piyasalarına serbestçe akmasını sağlamaktır” diyor. “Enerji akımının aksaması olasılığının, Çin’in artan etkisinin ABD çıkarlarını tehdit ettiğini” düşünüyor (Allafrica.com, 14/08/2009).

Batı’nın ‘yeni sınavı’

İngiltere Başbakanı Cameron, ABD Savunma Bakanı Panetta ile görüştükten sonra “Kuzey Afrika’da terörizme karşı mücadele onlarca yıl sürebilir” demiş (The Guardian, 20/01/2013). New York Times’a göre, “Kuzey Afrika yeni bir sınav”. Financial Times, “Batı bu tehdidi savuşturmak için yerel güçlerle birlikte çalışmalıdır” diyor. “ABD Dışişleri Bakanı Clinton Cezayir’i, Kuzey Mali’ye müdahale etmesi için ikna etmeye çalışmış”. (New York Times)

Karşımızda, onlarca yıl bölgesel, yerel işbirlikçilerle birlikte sürdürülecek bir savaş var. Kime karşı? Terörizme karşı.

Dün küreselleşmecilik egemenken emperyalizme, Batı’nın çıkarlarına karşı çıkan herkes ulusalcılıkla suçlanıyordu. Küreselleşme krize girince, emperyalizme, Batı’nın çıkarlarına karşı çıkanlar terörizmle suçlanır oldu. Emperyalizme karşı dinci popülist itirazlar ise hemen El Kaide olarak damgalanıyor. Bunlar, yıllardır fidye için insan kaçırma, sigara, uyuşturucu kaçakçılığı filan da yapıyorlarmış.

Gördüğünüz gibi “terörizm” bize hem müdahale edilecek coğrafyayı, hem müdahale sürecinin özelliklerini tanımlıyor. Bununla da kalmıyor, aynı anda bir grup insanın etkinliğini “El Kaide” ve “adi suçlu” damgasıyla siyasi bağlamından soyutluyor. Böylece neye karşı, nerede mücadele edileceği saptanıyor. Bu mücadele edilecek şeyin “orada” ne aradığını konuşanı bulmak ise çok zor.

Ama şunları biliyoruz: Karşımızda, bölgenin gençlerinin bir demokratik isyanı (Arap uyanışı), bir de gençleri son derecede riskli silahlı eylemlere katılmaya ikna edebilen bir siyasi akım var. Bölgenin gençleri neden bu ikinci akıma da ilgi gösteriyor? Sakın bu ilginin arkasında, işsizlik, geleceğe ilişkin umutsuzluk, emperyalist güçler ve kültür tarafından horlanmışlık duygusu, yaşamlarına yön verecek radikal bir düşünce, sadakat arayışı gibi etkenler olmasın? Bir yorumcu diyor ki, bu akımlar dinin çok çarpık bir biçimini savunuyorlar. Bu akımlar aslında, “Yüzyıllardır yaptığınız yorumlar bizi bir yere götürmedi. Kitapta yazanlar Allah’ın kelamı olduğuna göre, bunlar hiç yorumlanmadan uygulanmalıdır” diyor. Sakın bu keskinlik, kesinlik, gençler tarafından yaşamlarını bağlayabilecekleri bir sadakat kaynağı sunuyor olmasın?

“Terörizm” kavramının iki işlevi daha var. Emperyalizmle, kapitalizm bağlantısını kurmadan savaşmaya çalışan dinci popülizmi ilgi çekici kılıyor. Terörizme karşı ılımlı (sadakatinden uzaklaşmış, işbirlikçi) İslamın desteklenmesi, demokrasi mücadelesi, adına liberal solun öne çıkmasını kolaylaşıyor.

Cumhuriyet / 23.01.13