Tekelci Alman devleti neo-nazilerle içiçe / Enternasyonal-Info

  • Arşiv
  • |
  • Makaleler/Yazarlar
  • |
  • 29 Aralık 2012
  • 10:20

Yakın zamanda iç istihbarat teşkilatında neo-nazilere ilişkin önemli belgelerin imha edilmesi, Federal Anayasayı Koruma Teşkilatı BND’nin Başkanı Heinz Fromm'un istifasına yol açmıştı. Neo-nazi cinayet örgütlerinden biri olan NSU (Nationalsozialistischer Untergrund-Nasyonal Sosyalist Yeraltı örgütü) ve onun işlediği cinayetlerle bağlantılı olarak, Thüringen Eyaleti Anayasayı Koruma Teşkilatı Başkanı Thomas Sippel, Saksonya Eyaleti Anayasayı Koruma Teşkilatı Başkanı Reinhardt Boos ve Saksonya Anhalt Eyaleti Anayasayı Koruma Teşkilatı Başkanı Volker Limburg'da deşifre olmalarının sonucu olarak, koltuklarından olmuşlardı. Faşist çetelerle yaptığı işbirliği açığa çıkan Berlin Eyaleti'nin iç istihbarat teşkilatı başkanı Claudia Schmid de, 12 yıldır sürdürdüğü görevinden ayrılmak zorunda kalmıştı.

Claudia Schmid’in başında olduğu Berlin Eyaleti Anayasa Koruma Teşkilatı'nda bu yaz aylarında imha edilen belgelerin, Neonazi gruplardan “Kan ve Onur” adlı terör şebekesine ait olduğu açığa çıktı. Görevinden istifa etmek zorunda kalan C. Schmid’in istifasını kabul eden Berlin İçişleri Senatörü Frank Henkel, bu skandal nitelikte gelişmelere rağmen, yaptığı açıklamada, bugüne kadar yaptığı hizmetlerden ötürü Schmid'e teşekkür etti.

Berlin İçişleri Senatörü Frank Henkel’in hizmetleri karşlığında teşekkür ettiği C. Scmid’in istihbarat teşkilatı tarafından açıklanmak zorunda kalınan bir bilgiye göre 10 insanı katleden cinayet örgütü NSU’ya bomba yapımında kullanılan kimyasallar ve TNT taşıdığı ortaya çıkmıştı. Bununla birlikte, 2001-2005 yılları arasında Berlin Polis Teşkilatı’nın, NSU üçlüsünün gizlendiği yerle ilgili bilgilere sahip olmasına karşın, bu bilgileri gizleyerek cinayet örgütünü koruma yoluna gittiği de anlaşılmıştı. Demek oluyor ki, Neonazi cinayet şebekelerini kollayıp korumanın ötesinde onlara, bomba yapımında kullanılan patlayıcı madeleri sağlayan Berlin Eyaleti Anayasa Koruma Teşkilatı’nın başındaki Claudia Schmid’in görevinden ayrılmasından sonra, Berlin İçişleri Senatörü Frank Henkel’in kendisine ''teşekkür ederek'' sergilediği politik tavır tesadüfi değildir. Gerçek şu ki, istihbarat veya polis teşkilatının, arkalarında devlet desteği olmadan bu kadar pervasız davranabilmesi mümkün değildir.

Zira Alman emperyalist devletinin aygıtları öteden beri neonazilerle doldurulmuştur. Her şey bir yana, yukarda sunulan sınırlı bilgiler bu gerçekliği yeterince kanıtlamaktadır.

Kanlı geçmiş, kirli ilişkiler ve gizlenen gerçekler

Neonazi terör şebekelerinin katlettiği insanların katillerinin bulunup açığa çıkartılmamasının arkasında gerici burjuva devlet aygıtı vardır. Göçmenlere yönelik poitik cinayetleri araştırıp, katillerini açığa çıkartmakla görevli polis teşkilatının ve istihbarat servislerinin köşebaşları neonazi ideolojiye bağlı kişiler tarafından tutulmuştur. Haliyle, neo-nazi kalıntısı bu insanlardan neo-nazilerin işlediği cineyetleri ortaya çıkarmaları beklenemez. Kriminal dairenin bu cinayetleri araştırırken göz önüne aldığı kriterler, bu konuda oldukça açıklayıcıdır.

Örneğin, Baden-Württemberg Eyalet Kriminal Dairesi’nin neonazi cinayetlerle ile ilgili analizinde şöyle deniyor; “Bizim kültür dairemizde insanların öldürülmesi büyük bir tabu olduğu gerçeğinden çıkarılacak sonuç, katilin buradaki norm ve değerler sisteminin çok çok dışında aranması gerektiği yönündedir.” 30.1.2007 tarihli (Operative Fallanalyse) muhtemel katillerle ilgili olarak (sayfa 162-163) yapılan analizde, Alman polis teşkiletının söylediği kısaca şudur; ari ırkına mensup yüksek kültürel değerlere sahip kimseler cinayet işlemez. Birazcık tarihsel bilgiye sahip olan herkes bilir ki Avrupa burjuva uygarlık tarihnin geçmişi ve bugünü emekçilerin dökülen kanlarıyla yazılmıştır. Alman emperyalist burjuvazisinin tarihi de mazlum halkların kanlarıyla yazılmıştır. Bugünkü ekonomik zenginlik ve teknik üstünlüklerinin arkasında bu kanlı geçmiş vardır.

Uzak geçmişi bir yana bırakalım, sadece son 20 yıl (1990-2009) içerisinde, Almanya’da ırkçı saldırılar sonucunda 149 kişi yaşamını yitirdi. Bu 149 insanın katilleri neonazi çetelerdir.

77 anti-faşisti katleden Oslo kasabı Breivik’de Avrupanın burjuva kültürüne ait bir katildir. Bu katillerin kendilerine protip olarak seçtikleri Hitler de, yine aynı burjuva kültürün karanlıklarında yetişen bir canidir.

Bitmedi, dahası var; 2006’nın Nisan ayında Halit Yozgat’ın Kassel’de, çalıştırdığı internet cafe’de öldürülmesinden birkaç dakika önce Alman Anayasa Koruma gizli servisi ajanlarından birinin olay mahallinde olduğu ortaya çıkmıştı. Ona karşı yürütülen soruşturmada doğal olarak bugüne kadar bir sonuca ulaştırılmadı. Ajan suçsuz olduğunu iddia ederek, “Yanlış zamanda yanlış yerde” olduğunu söylüyor. Oysa polislerin evini aradığında ortaya iki tabanca, bir revolver, birçok av tüfeği fişekleri ve ayrıca Hitler’in “Mein Kampf” adlı otobiyografisinin el yazılı kopyası çıkmıştı. Burjuva devletlerin gözetiminde işlenen faşist cinayetlerin ortak özelliklerine burada da tanık oluyoruz.

Alman emperyalist devletinin istihbarat ve polis teşkilatı ve her biri aynı zamanda birer polis devleti olan Avrupa’nın burjuva devletleri, gerçekleri karartarak, bu cinayetlerdeki sorumluluklarını gizlemek için ırkcı analizlerle toplumu manüpüle etmeye çalışıyorlar.

Faşizm, burjuvazinin sınır tanımaz bir vahşete dayalı kanlı diktatörlüğüdür. Faşizmin arkasında tarihsel deneylerden de biliyoruz ki, her yerde ve her zaman, kapitalist tekeller durmaktadır. Özellikle kriz dönemlerinde bu iç içeliği görmek daha bir mümkündür. Kapitalizm, günümüzde bir kez daha gitgide derinleşen bir krizin içindedir. Ve bu krizin oluşturduğu bataklıkta bir kez daha ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve faşizm üremektedir. Faşist saldırganlık, günümüz Avrupası'nda yeniden bir büyük tehlike haline gelmiştir. Avrupa’nın birer polis devlet olan devletleri kendi sefil çıkarlarını sağlama almak için, bu tehlikeyi büyütmek için tüm imkanlarını seferber etmektedir. Bir cinayet örgütü olan neo-nazi Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü (NSU) gibi örgütleri beslemekte ve korumaktadır. NPD gibi faşist partilerin arkasında da onlar vardır. Onlar kurdurmakta ve onlar yaşatmaktadır. Avrupa burjuva devletleri neo-nazilerle iç içedirler, sayısız kirli ilişkilerle bir birine bağlıdırlar ve kanlı icraatların ortağıdırlar. Tam da bu nedenlerledir ki, bu partileri kapatamamaktadırlar, kapatamazlar.

Enternasyonal-Info

http://www.tagesspiegel.de/politik/rechtsextremismus/toedlicher-hass-149-todesopfer-rechter-gewalt/1934424.html

Bu linki tıklarsanız, karşınıza son yirmi yılda faşist terör sonucunda yaşamını yitirenlerin listesi çıkacaktır.