Suriye'nin dostu olmak zor - Murat Yetkin

  • Arşiv
  • |
  • Kategori yok
  • |
  • 31 Mart 2012
  • 04:58

Suriye’nin Dostları toplantısının ikincisi 1 Nisan günü, yarın İstanbul’da 70’e yakın ülkeden diplomatların ve uluslararası kuruluş temsilcisi katılımıyla toplanıyor.

Türk Dışişleri bu toplantıdan Suriye’ye ilişkin söz değil, herhangi bir eylem planına dair bir karar çıkması için haftalardır var gücüyle çalışıyor. Yalnızca Dışişleri de değil. Bu konuyla artık şahsen ilgilenen Başbakan Tayyip Erdoğan görüştüğü bütün liderlere Suriye yönetiminin halkına muamelesine artık müdahale edilmesi gerektiğini söylüyor. Geçen hafta Güney Kore’de yapılan nükleer zirve sırasında ABD Başkanı Barack Obama ve ardından geçtiği İran’da Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad ile yaptığı görüşmelerde Suriye önemli konu başlıklarındandı.

İran nerede duruyor

Suriye’deki Beşar Esad yönetimine baskı uygulanması konusunda Erdoğan’ın Ahmedinecad’dan umduğu desteği alması zaten zordu. Neden mi? İlk olarak İran, Suriye’nin geleceğinin tartışılacağı ‘Suriye’nin Dostları’ toplantısına davetli değildi. İkincisi, Şii bir din devleti olan İran, laik de olsa din kuzeni sayılabilecek Nusayri yönetime sahip Suriye’yi ‘Siyonizme’, yani kendi lisanlarında İsrail’e karşı cephenin önemli müttefiki sayıyor. Üçüncüsü, Erdoğan her ne kadar Meşhed’de dini lider Ayetullah Ali Hamaney ile görüşmesi ardından İran’ın nükleer programına barışçı olması kaydıyla destek verdi ve Hamaney’in nükleer silahı haram gördüğü sözüne itibar ettiyse de, dün ABD yaptırımları uyarınca İran’dan petrol alımının yüzde 20 azaltılması için talimat verdi. Türkiye daha önce kendisini yalnızca BM yaptırımlarının başlayacağını açıklamıştı.

İran, evet Suriye siyasetinde bir sorun ama sorunların en büyüğü değil; sorunların en büyüğü Rusya.

Rusya da Suriye’yi Ortadoğu’daki en önemli müttefiki, hatta belki kalan tek müttefiki görüyor ve Beşar Esad rejiminin yıkılmasını istemiyor. Bu nedenle BM’den Esad’a müdahale etme ihtimali taşıyan herhangi bir karara geçit vermiyor. Çin fazla sorgulamadan onu izliyor. (Rusya’nın da Pasifik’te artan Amerikan varlığına karşı Çin ile ortak deniz tatbikatı düzenlemesi tesadüf sayılmamalı.) Rusya’nın, BM ve Arap Birliği’nin ortak temsilcisi Kofi Annan’ın planını kabul etmesi de muhtemelen Annan Planı’nın somut hiçbir sonuca istese de ulaşamayacak kadar sulandırılmış olmasından kaynaklanıyor.

Ankara memnun değil

Ankara, Annan Planı’na Arap Birliği’yle mutabakatı çerçevesinde destek verse de, bundan hiç hoşnut değil; Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bunu söyledi zaten. Ama şu anda Türkiye dışında açıkça müdahale isteyen taraf kalmadığı için Annan Planı’na açıktan cephe almak istemiyor.

Öte yandan ABD, gerek Rusya ile sonuç getirmeyecek bir çatışmaya girmek için uluslararası ortamı uygun bulmadığından, gerekse (büyük oranda) Türkiye’de üslenen Suriye muhalefetinin bir türlü kendi içinde birlik olamayışından kaynaklanan nedenlerle müdahale konusuna şimdilik mesafeli duruyor. Türkiye biraz da bu nedenle fazla öne çıkmış, hatta ofsayda düşmüş görünüyor. Ancak ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, İstanbul toplantısına yeni bir tutum ile gelirse, o başka…

Geçen perşembe günü Bağdat’ta ve beklenenden çok daha düşük katılımla toplanan Arap Birliği, Suriye konusunda yeni bir şey söyleyemedi.

Davutoğlu, İstanbul’da sözde kalmayacak bir sonuç için çabalıyor. Ama hem uluslar arası topluluk hem de Suriye muhalefetindeki bölünmüşlüğün sürdüğü mevcut koşullarda beklentileri fazla yükseltmemekte yarar var. Çünkü toplantıların üçüncüsünün Paris’te yapılacağı şimdiden belli gibi... Bu günlerde Suriye’nin gerçek dostu olmak gerçekten zor görünüyor.

Milliyet / 31.03.2012