(08.02.13) - FONTANA işçisi ile örgütlenme ve TİS süreçleri üzerine konuştuk...
- Bize Fontana'da yaşanan sendikalaşma sürecinden ve gelişmelerden bahseder misiniz?
Fontana işçisi: İşçilerin harekete geçmesini sağlayan iki unsur var. Birincisi ücretlerdeki artışın reel ücretlere göre düşmesi, geri çekilmesi. İkincisi işyerinde çalışanlara onur kırıcı davranışlarda bulunulması. Yani yukarıdan, tepeden görme davranışlar işçileri çok etkiledi. Bunun sonucunda tabii 6 ya da 7 ay önce sendikada örgütlenme süreci başladı.
İşveren sürekli baskı yapıyor, sendikalaşma durumunu anlamaya çalışıyor. İşverene ispiyonlama durumları oluyor. Tabii öncü arkadaşlar işten atılıyor. Bunun sonucunda işten atılan arkadaşlar direnişe başlıyor. Direniş yaklaşık 1 ay sürdü. İçerideki işçiler de, çadırda direnişte olan arkadaşlarının yanında olduğunu gösteren eylemlerde bulundu.
Tabii sendikalaşma sürecinde çok az kişi dışında çoğu işçi sendika üyesi yapıldı. İyi bir başarı sağlandı. Her şey işçilerin lehine ilerlerken kapı önündeki direniş bir anda sonlandırıldı. Bir arkadaşın hastane işi oluyor, bir arkadaş memleketine gidiyor, biri bayramdan dolayı memleketine gidiyor vb... Yani böyle anlamsız gerekçeler ile bahane üretildi. Tabii sendika bu süreçte şöyle diyor: “Burda kapıdaki direniş bitmiştir, ama irademiz sürüyor, bunu farklı şekillerde devam ettireceğiz, gerekirse tekrar çadır kuracağız.” Ondan sonra işçilerde bir “ne oluyor?” sorusu sorulmaya başlandı. Sonra işveren ataklar yapmaya başladı, haftada bir, iki haftada bir toplantılar yapmaya, ikna odaları kurmaya başladılar. "Tabii sendikalı olabilirsiniz ama, sendika sizden günlük şu kadar para kesecek, halbuki buna gerek yok, gelin beraber oturalım konuşalım" gibi ikna odaları kurdular. Ama işten atmayı da düşündüler. Bunu göze alamadıklarını düşünüyorum. Çünkü işten atmalar başlasaydı eğer o süreçte gelişmeler de farklı olurdu. İşten atmalarda sendikaya sahip çıkma daha da artıyor. İkna odaları, işten çıkarmalar, sendikalaşma sürecini engelleyemedi. Bu kez yıldırma politikaları uygulanmaya, faturalar kesilmeye başlandı. Personel müdürü işten çıkarıldı. Yani onur kırıcılardan biri olan personel müdürü işçilerin sendikalaşmasını engelleyemedi. İşçilere baskı uygulayanlar geri çekildi. İşçilerle teması ortaklardan birisinin kurmasını sağlıyorlar. Bir taraftan da sendika çalışma bakanlığına yetki için başvurdu. Yetki sürecine işveren itiraz ediyor ve bu itiraz sürecinde işveren MESS'e üye oluyor. Daha önce MESS'e üye değil. Sözleşme için MESS'i gösteriyor. Toplu sözleşmeye oturmak istemiyor. Kendine zaman kazandırmaya çalışıyor. Sendika da bu duruma karşı alternatifler gerçekleştiriyor, yemek boykotu yapıyor. Yemek boykotundan sonra işveren ile bir toplantı yapılıyor. İşverenin o kadar zoruna gitmiş ki yemek boykotu, “bari yemekleri yemediniz önceden haber verseydiniz ihtiyacı olan birine verirdik” diyor.
Öbür taraftan 15.00 girişinde bir yürüyüş olmuştu, toplu halde. İşveren “benim işçilerim orada burada yürüyemez” gibi şeylerden bahsediyor, işçilerin haklarını alması için irade koymaları işverenin çok zoruna gidiyormuş. İşveren işçilerle konuşmak için vardiya çıkışına geliyor, işçi arkadaşlar da toplu bir şekilde alkışlarla işvereni dinlemiyorlar. İşçiler “sen ne dersen de bizim yerimiz belli, biz buradayız” diyorlar. Şu anda süreç öyle gidiyor, ama işten atılan işçi arkadaşlarla bir kopukluk oldu, onların süreçleri hakkında çok bir bilgim yok. Aslında onların durumları hakkında sürekli bilgimiz olmalı. İşe iade davası açılmıştır ama, işveren kabul etmez, gelişmelerden bilgimiz olmalı, kopukluk olmamalı. Tazminatlarını alırlar ama bu sadece tazminat meselesi değil birbirimize her zaman sahip çıkmalıyız.
- FONTANA MESS'e üye oldu. Toplu sözleşme görüşmeleri de başladı. Sürecin fabrikaya yansımaları nasıl oluyor?
Birleşik Metal-İş-İş taslağını Gebze'de açıkladı. %19 zam istiyoruz, saat başına şu kadar ücret istiyoruz tarzında. Tabii ki bizim işyerinde bu olay çok konuşulmadı. Çok bir yansıması olmadı. Bunu şöyle yapabilirlerdi. Taslağın küçük bir halini dağıtabilirlerdi. İstekleri bilince sokmak gerekir ama bunu yapmadılar. Sendika başkanı şu ana kadar işyerine gelmedi zaten, Bostancı'da bir konuşma yapmış. Şube başkanları düzenli olarak fabrikamıza geliyorlar. Gelişmeler hakkında bilgiler alıyoruz o kadar.
- Bu süreçte Türk Metal ve Birleşik Metal sendikalarının tutumları hakkında ne düşünüyorsun?
- Birincisi, artık işyeri MESS e üye olduğu için ilk kapsayıcı görüşmeleri yapan Türk Metal çetesi oluyor. İlk görüşmeleri onlar yürütecek, işyerindeki sendikal örgütlülüğü Birleşik Metal-İş-İş aldığı için Birleşik Metal-İş-İş ayrı da bir toplu sözleşme yapabilir.
Türk Metal tarihinde ilk kez bir taslak hazırladı. Genelde Birleşik Metal-İş açıkladıktan sonra onlar açıklıyordu. Bu yaptıkları Türk Metal'in tarihinde görülmemiş bir şey. Taslak açıklanınca Türk Metal'in örgütlü olduğu yerlerde tepkisel eylemler gerçekleştirdiler. Taslak hiçbir şekilde sendikalı işçilere sorulmadan üst kademenin hazırladığı belli. En büyük tepki Arçelik'te yaşandı diyelim. İşçiler oradan sendikaya yürüyor, Türk Metal Sendikası başkanları ile işveren anlaşarak işçileri işten çıkartıyor. Burada Birleşik Metal-İş'in tavrı ne oluyor? Ne oraya ne buraya bir tavrı var. Türk Metal'e tepki gösteren işçilerle bir dayanışması olmuyor. Bu Arçelik işçilerinde görüldü. Birleşik Metal-İş kendi sözleşmesini açıkladı ve bekleyişe girdi. Neyi bekliyor? Türk Metal ile MESS görüşmesinin sonuçlarını mı bekliyor. Bir anlaşma çıkacak, Birleşik Metal-İş buna karşı bir şey örgütleyecek ama bu süreç daha önce örgütlenen süreçten daha tepkisel geçecek. Bundan önceki süreçlerde grev süreçleri oldu, direniş süreçleri oldu ama şimdi böyle bir hava yok. Gelişecek tepkilere karşı hazırlığı da yok. Birleşik Metal-İş bekleyişte.
- Yakın zamanda sendikalı işçilerin istatislikleri yayınlandı, sendikalı bir işçi olarak bu durumu nasıl değerlendiriyorsun?
- Şimdi bunlara karşı şöyle bakabiliriz. Bence sermaye sınıfının temsilcisi AKP hükümeti saldırıları bir bir gerçekleştiriyor. Torba yasayla gelen saldırıyla birlikte işkollarının azaltılması ve bu sayede mücadeleci sendikaların önüne geçilmesi, barajlar ile birlikte sendikalı işçilerin sayısının azaltılması gibi bir hedefi var. Sendikalar arasında rekabet yaratıyor, bu da bizim istediğimiz mücadeleci militan sendikalar değil bürokratik sendikaların oluşmasına neden oluyor. Bu da var olduğu yeri tutmaya çalışan sendikalardan başka bir şey olmuyor. İstatislikler bize şunu gösteriyor, sendikal örgütlülük çok az.
Kızıl Bayrak / Tuzla