Serêkaniyê: Sükuneti yıkıma çevirdiler… - Dildar Aryen

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 10 Aralık 2012
  • 12:11

Batı Kürdistan’ın Serêkaniyê (Ras el-Ayn) kentinde 15 gün boyunca şiddetli çatışmalar yaşandı. Üzerinden haftalar geçmesine rağmen kent halen çatışmaların izlerini taşıyor. Bu süre içerisinde kentte neler oldu, kim ne amaçlıyordu? Kendin durumu nedir? Halk hangi sorunlarla boğuşuyor ve bunlara karşı ne tür çözümler geliştiriyor?

Serêkaniyê (Türkçesi: Çeşme Başı) ya da tarihsel adıyla Waş Kani. Bu küçük ve güzel kentin tarihi 1500 yıl öncesine kadar gidiyor. Tel Xelef (Tal Halaf) köyü insanlık tarihi için önemli bir yere sahip. Üç kilometresi Batı Kürdistan içlerine giriyor. Renkler ve seslerin kaynağı olarak kabul edilen Tel Xelef kültürü burada başlıyor ve halen de bu özelliğini koruyor. Nitekim, bu şirin kasabada Kürt, Arap, Ermeni, Asuri, Süryani, Çerkez ve Çaçanlar birlikte yaşıyorlar. Batı Kürdistan’ın en büyük kenti Qamişlo’ya 110 km uzaklıkta bulunan Serêkaniyê, Mittani uygarlığına başkentlik yapmış.

1923’teki Lozan Anlaşması ile birlikte Serêkaniyê de Kürdistan’ın parçalanmasından payını alarak ikiye bölündü: Serêkaniya Serxet (Ceylanpınar) ve Binxet (Serêkaniyê-Ras el-Ayn). Kent sakinleri buğday, arpa, pamuk ve nohut ekimi yapıyor. İsminden anlaşılacağı üzere kent aynı zamanda çeşmeleri ile de tanınıyor. Kentin nüfusu 40 binin üzerinde.

Batı Kürdistan’ın diğer bölgelerinde olduğu gibi, Baas Rejimi Araplaştırma politikaları çerçevesinde başka alanlardan yüzlerce Arap aileyi bu kentte getirirken, Kürt aileleri de göçe zorladı. Bu ırkçı çabalara rağmen Serêkaniyê’deki Kürt halkı diğer halklarla ortak bir yaşam geliştirerek barış içinde yaşamayı bildi.

Diğer taraftan Kürdistan’ın sömürgesi altında tutan işgalci güçler kili politikalarını sürdürmeye devam etti. Mart 2011’de Suriye’de başlayan ayaklanma ile birlikte rejime karşı Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) adıyla bir silahlı muhalefet Türkiye’de kuruluşunu ilan etti. Böylece ayaklanma kısa sürede silahlı çatışmalara dönüştü. Daha sonra onlarca silahlı grup daha ortaya çıktı. Türkiye, körfez ülkeleri ve Batılı devletlerin desteğini alan silahlı gruplar, Suriye’yi kurtarma iddiasıyla yoğun savaş suçları da işlediler. Rejim ise bu sürede yoğun katliamlara girişti. Onbinlerce insanın ölümünden bahsediliyor.

Silahlı gruplar arasında Türkiye tarafından Batı Kürdistan’daki kazanımlara karşı kullanıldığı belirtilen bazı Kürt çevreler de var.10 Nisan’da Halep’teki Kürt mahallesi Şêx Meqsûd (Şeyh Maksut)’a yönelik saldırıda bulundular. Yine 26 Ekim’de El Nusra Cephesi ile Azadi Partisi’ne yakınlığı ile bilinen Selahaddin Eyyubi Taburu adı verilen grup Halep’teki Eşrefiye mahallesine saldırıda bulundu, 13 sivil hayatını kaybetti. Halep’teki iki Kürt mahallesinde 600 bin dolayında Kürt yaşıyor. 27 Ekim’de bu kez Türkmen grup Emmar Dadiki isimli çete mensupları Afrin’deki Qestel Cendo köyüne saldırı düzenledi, Kürt güçlerinin direnişi karşısında geri çekilmek zorunda kaldılar.

8 KASIM VE SONRASI

Türkiye’de üsleri bulunan ve sınır hattında konumlanan grupların Kürtlere yönelik saldırıları son aylarda arttı. Saldırganlar arasında bazı Kürt gençlerinin olduğu da görüldü. Daha önce İstanbul’da kurulan Suriye Ulusal Meclisi’nin (SUK) başarısızlığı ardından 11 Kasım günü Katar’da Suriye Ulusal Koalisyonu kuruldu. Üç gün öncesinde, yani 8 Kasım’da Suriye, koalisyonda yer almayı reddeden El Kaide çizgisindeki Guraba el Şam ve El Nusra gruplarına kapıları açarak Serêkaniyê’ye yöneltti. Burada rejim güçleri ile yoğun çatışmalar yaşandı, her iki taraf da ağır kayıplar verdi.

KÜRTLER SALDIRIYI BEKLİYORDU

Temmuz ayında kurulan Kürt askeri gücü Halk Savunma Birlikleri (YPG)’nin Serêkaniyê’deki tugayı olan “Şehid Abid” komutanı Dijwar, 8 Kasım öncesinde bu grupların kente gireceği yönünde bilgi aldıklarını söyleyerek şunları ifade etti: “Kente girecekleri yönünde bilgi aldığımızda, bazı yolları tuttuk. Biz onlara karşı savaşmıyorduk. Zira sürekli YPG’nin rejim yanlısı olduğu iddia ediliyordu. Ancak biz onların kente girişini de istemiyorduk. Türkiye sınırlarını açmış ve tel örgüleri kaldırmıştı.”

Dijwar, bizzat kendisinin bu gruplarla irtibata geçerek Kürt bölgelerine girmemelerini istiyor. Gruplar ise, rejim karşıtı olduklarını söyleyerek YPG’den kendilerine yol vermelerini talep ediyor. Şehid Abid Tugay komutanı, herhangi bir tarafın yanında yer almayacaklarını tekrarlıyor. Dijwar, Haseki Askeri Meclisi, Guraba El Şam ve El Nusra ile yaptığı görüşmede Suriye devriminin bir parçası olduklarını, 2004’ten beri mücadele yürüttüklerini, Kürt halkı olarak devrime öncülük ettiklerini belirtiyor. Silahlı gruplar başlangıçta Kürt tarafının şartlarını kabul erek, Kürt mahallelerine girmiyor. Hatta Kürtler, ölü ve yaralılarını kaldırmaları için bu gruplara yardım ediyor.

SİLAHLI GRUPLARLA İŞBİRLİĞİ YAPAN BAZI KÜRT ÇEVRELER

Bu sırada Kürtlük adına hareket ettiklerini iddia eden ve Suriye Kürtleri Ulusal Meclisi (ENKS) içerisinde yer alan bazı çevreler, silahlı grup mensuplarını Kürt mahallelerinde bazı evlere getirdi. Kendilerini “Tensîqriyat” olarak tanıtan bu çevreler daha çok Azadi Partisi’ne yakınlıkları ile tanınıyor. Aynı çevreler, “ÖSO buralara gelecek” diyerek halk arasında korku yayarak, Kuzey Kürdistan’a (Türkiye tarafı) göçe sevk ettiler.

YPG tabur sorumlularından Osman, yeniden Guraba El Şam ve El Nusra isimli silahlı gruplarla görüştüğünde, bu gruplar ÖSO ile bir ilgilerinin olmadığını, Suriye devrimi bayrağını tanımadıklarını, bu nedenle verilen sözlerin bir öneminin olmadığını söyledi. YPG komutanı da “Devrimin bir ahlakı vardır, renklere saygı gösterilmeli” dediğinde, şu karşılığı aldı: “Kendinizi kandırmayın, biz istiklal bayrağı ile birlikte değiliz, bizim bayrağımızda ‘lailaheillallah’ yazıyor. Biz İslamcıyız”

ONLARA GÖRE YAĞMA VE HIRSIZLIK DEVRİM İÇİN!

Bu gruplardan sonra, sayıları en fazla 15 olan yeni gruplar ortaya çıktı. Tümünün amacı devrim değildi. Rejim güçlerini çıkardıktan sonra zenginlerin evlerine girerek, para ve altın gibi mallara el koymak istiyorlardı. Rejim ile bu gruplar arasında 12 Kasım’a kadar süren çatışmalarda çok sayıda kişi öldü. 12 Kasım’da savaş uçakları Serêkaniyê’nin Mehet mahallesi ile Esfer Necar ve Tel Xelef bölgelerini bombaladı. Bu saldırılarda onlarca silahlı grup mensubu öldü. Bu grupların girdiği Mehet mahallesinde bombardıman sonucu 2’si çocuk 6 sivil hayatını kaybetti, 27’si yaralandı. Ayrıca onlarca ev yıkıldı. Savaş uçakları Kürt çoğunluklu Hawarna mahallesini de bombaladı. Bazı Kürt çevrelerin yardımı ile silahlı gruplar bu mahalleye de girmişti. Bombardımanda hedef olan bir evde 2 kişi hayatını kaybetti, 3 çocuk evin yıkıntıları arasında kaldı, 30 kişi yaralandı. Toplam 25 ev saldırıda yıkıldı.

Böyle bir durumda bile silahlı çeteler, evleri yağmalayarak kıymetli eşyaları çalarken, ele geçirdikleri devlet binalarında da Baas rejimi üyeleri gibi hareket ettiler. YPG yetkilileri bu duruma tepki gösterince, “Eğer böyle yapılmazsa, devrim başarıya ulaşmaz. Biz devrim adına bu hırsızlıkları yaptık. Biz devimciyiz, yaşayabilmemiz gerekiyor. Bizim ailelerimizin de ihtiyaçları var” yönünde bir yanıtla karşılaştılar.

BUĞDAY DEPOLARI YAĞMALANDI

Çete gruplar, yerleştikleri alanlarda buğday depoları ile halk müesseselerini yağmaladılar. Mehet mahallesinde okullara ait bilgisayar, kitap ve diğer tüm teknik eşyaları kendileriyle birlikte götürdüler. Gerekçe ise: “Biz göçe maruz kaldık, bunlar bizim savaş hakkımızdır”.

YPG’nin denetiminde bulunan şeker fabrikaları, banka ve buna benzer yerlere de girmek istediler ancak YPG buna izin vermedi.

Bu olaylar yaşanırken, bombardıman ardından Mehet mahallesindeki Arap ve Kürt sakinler bir araya gelerek silahlı grupları kovdu. Türk devleti sınırlarını tüm silahlı gruplara açmış, ancak sivillere kapatmıştı. Bu nedenle saldırıda yaralanan siviller, Serêkaniyê’nin ikizi olan Ceylanpınar’a götürülemedi.

13 Kasım’da savaş uçakları Mehet ve Ebra mahalleleri ile Dêran Meydanı’nı bombaladı, bir kişi hayatını kaybetti. Arap Kemeri politikası çerçevesinde Arapların yerleştirildiği Um Uşba köyünde bu sırada köylüler ile çeteler arasında çatışmalar yaşandı. Bunun sonucunda 2 çete mensubu öldü. 8 Kasım ile 13 Kasım arasında 11 bin kişi kentten göç etmek zorunda kaldı.

ANF / 10.12.12