Sağlık 'sırlarınız' devletçe depolanır... - Nihal Kemaloğlu

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 08 Ocak 2013
  • 05:55

1 Ocak itibarıyla şahsi sağlık bilgilerimiz de devlet tarafından 'Sağlık net 2' sistemiyle kayıtlanmaya başladı.

Bugüne kadar soy, sop, köken, mezhep, ideoloji üzerinden izlenen ve resmi 'mim' koyulan vatandaşlık profilimiz artık daha derinden görüntülemeye alınıyordu.

Sağlık Bakanlığı 1 Ocak'ta yürürlüğe koyduğu Ulusal Sağlık Veri Seti (USVS) ve e-reçete uygulamasıyla kullandığımız ilaçlar, koyulan teşhis, geçirilen operasyon ve sağlık raporları dahil 'sosyal, fizik ve psikolojik varlığımızın' bütün ayrıntılı bilgileri dijital ortama kayıtlanıyor.

Temel insan haklarından hasta hakkının değil mahremiyetini kişinin isterse ölümden sonra bile aile yakınlarından 'gizliliğini' koruyan yasal mevzuat elbette ülkemizde işletilemediği gibi 'sağlık hizmetlerinin kalitesini artırma, bilimsel çalışmalarda kullanma' gerekçesiyle gayet kişisel bilgiler ortak kullanıma açılıyordu.
Özel muayeneler ve aile hekimleri olmak üzere ülke sınırları içinde başvurduğumuz tüm kamu/özel sağlık kuruluşları 'hastaya ait kimlik bilgileri, muayene bulguları, teşhis ve tedavi' bilgilerini anında Sağlık Bakanlığı Ulusal Sağlık Veri Sistemi'ne işlemekle yükümlüydü.

Bipolar kişilikten kronik deri hastalığına, kürtaj sayısından doğum kontrol yöntemine kadar aklınızın ötesinde  kişisel veriler e-devlet gözetimi altına alınıyordu.

Hatta Sağlık Bakanı, 'dijital ortamda stoklanan bu dosyaların ülke politikalarına büyük hizmetlerde kullanılacağını' söylemişti...

Mahrem dökümler
Bu modern devlet kayıt sistemine her kim ulaşır ve TC kimlik numaramızı yazarsa ekranda şahsımızla ilgili 'başkalarına mahrem' dökümümüz yukarıdan aşağıya dökülüverecekti.

Ve hasta ve doktor arasındaki etik mahremiyet ilkesine teslim 'ayrıntılı sağlık bildirimlerimiz' acaba 'gün ola harman ola' nerelerde karşımıza çıkardı? Her türlü ayrımcılığın ve damgalamanın yelelerini sallayarak 'kurbanlarını' aradığı ülkemizin ağır taşra ikliminde, 'bazı hastalıkların' ve 'bazı sağlık bilgilerinin' umumi ve milli ön yargılardan uzak nasıl 'güvencede' saklanacağı ise meçhuldü.

Şahsi medeni durum ve sosyal bilgilerimiz bir yana 'alkol-sigara-madde kullanımımız', 'özürlülük durumumuz', 'sağlık geçmişimiz' eğer hasta kadın ise 'hamilelik testleri, doğum, düşük, son adet tarihi, kullanılan aile planlaması yöntemleri, babanın kan grubu vs' dijital devlet soy kütüğümüzde yer alıyordu...
Elbette bu ulusal veri tabanının hem otoriter devletin vatandaşı izleme ve kontrolünü sağlayan 'e-göz' hem de piyasalara elden teslim edilecek bir 'e-müşteri listesi' olduğunu belirtmek lüzumsuzdu. 

Çünkü Sağlık Bakanlığı eğer isterse bu bilgileri SGK'ya verebilecek, SGK da bu bilgileri özel sigorta ve özel hastanelerle de doyasıya paylaşabilecekti...
Yani sizin, çocuğunuzun ya da yakınlarınızın 'açıklamak istemediği hastalıkları', toplumsal yargılarla etiketlenen kimi sağlık sorunlarımız, kadınsanız 'kürtaj-doğum' özgeçmişiniz tahmin dışı yerlerde 'gölge CV'niz' gibi yüzünüze vurulabilirdi...
Tabii ki hasta verileriyle kimlik bilgilerini beraber toplamanın, kayıt altına almanın anayasaya, insan haklarına, evrensel hasta haklarını ihlal etmek olduğunu devletimiz bilirdi ama bu 'kişisel mahrem' bilgilerin Sağlık Bakanlığı bünyesinden özel hastane- sigorta şirketlerine geniş-açık alan kullanımının sonuçlarını da kamuoyumuz tahmin etmeliydi.

Akşam / 08.01.13