Roboski’nin katili Erdoğan, yeni ‘angajmana’ gerek yok / B.Gül

  • Arşiv
  • |
  • Düzen cephesi
  • |
  • Kürt Sorunu / Azınlıklar
  • |
  • 25 Aralık 2012
  • 15:51

Lafı dolandırmanın, ayak diremenin hiç anlamı yok. Öyle “keşif uçaklarının görüntüsünde sivil oldukları belli değil” demek de çarpıtmadır. AKP’li, CHP’li, MHP’li, BDP’li milletvekilleri görüntüleri izlediğinde “Katledilen grubun siviller olduğu, köylü oldukları” konusunda aynı tepkiyi vermişlerdir. AKP’li bazı milletvekillerinin “bu işin ucu Başbakanımıza dokunacak” sözleri ettiğini de çok iyi biliyoruz. Evet, açık ve net olarak çoğunluğu çocuk 34 Kürdün 28 Aralık 2011’de katleden Türk savaş uçaklarına “Vur Emri” Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan vermiştir. Bu bir iddia değildir. Çünkü, Türk devletinin işleyişi, emir-talimat sistemi, devlet teamülleri, TC Başbakanlığı’nın Anayasal Yetkilerinin gereği, savaş uçaklarının “sınır ötesi operasyon” emrini Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’ndan başka kimse veremez. AKP hükümetinin hazırladığı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçirilen “Sınır ötesine askeri hareket Tezkeresi” ile AKP Hükümeti ve onun başbakanı Recep Tayyip Erdoğan bu yetkiyi kendi eline almıştır.

Bakın AKP grubunun TBMM’de oylamaya sunduğu o tezkerenin içeriği aynen şöyledir: “...Türkiye'ye yönelik olarak devam eden terörist saldırılar ve tehdide karşı, terörizmle mücadelenin bir parçası olarak uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli tedbirleri almak üzere, hudut, şümul, miktar ve zamanı Hükümetçe belirlenecek şekilde, TSK unsurlarının, Irak'ın kuzeyinden ülkemize yönelik terör tehdidinin ve saldırılarının bertaraf edilmesi amacıyla sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere, Irak'ın PKK teröristlerinin yuvalandıkları kuzey bölgesi ile mücavir alanlara gönderilmesi ve görevlendirilmesi için TBMM'nin 17 Ekim 2007 tarihli ve 903 sayılı kararıyla Hükümete verilen ve son olarak 12 Ekim 2010 tarihli ve 975 sayılı kararıyla bir yıl uzatılan izin süresinin 17 Ekim 2011 tarihinden itibaren bir yıl daha uzatılmasını Anayasanın 92. maddesi uyarınca arz ederim.''

TC Anayasası’nın 92. Maddesi’de aynen şöyledir:

“T.C. Anayasası 92. Madde: F. Savaş Hali İlanı ve Silahlı Kuvvet Kullanılmasına İzin Verme... Milletlerarası hukukun meşru saydığı hallerde savaş hali ilanına ve Türkiye'nin taraf olduğu milletlerarası andlaşmaların veya milletlerarası nezaket kurallarının gerektirdiği haller dışında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine veya yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunmasına izin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde veya ara vermede iken ülkenin ani bir silahlı saldırıya uğraması ve bu sebeple silahlı kuvvet kullanılmasına derhal karar verilmesinin kaçınılmaz olması halinde Cumhurbaşkanı da, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına karar verebilir.”

Yani sözün kısası şu: Başka ülkelere asker gönderme, sınır ötesine askeri hareket emri verme, bu harekatlarda Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılması TC Başbakanı’nın yetkisi ile mümkündür. Katliamda hiç gündeme getirilmeyen ve tartışılmayan husus da budur. Çoğu çocuk 34 Roboskili köylünün savaş uçakları ile katledildiği yer, Türkiye Cumhuriyeti olarak tanımlanan TC ile Irak sınır hattının, Irak tarafına yani Güney Kürdistan tarafındadır. Türkçesi ile Kuzey Irak toprakları, biz Kürtlerin deyimi ile Güney Kürdistan’dır. Dolayısıyla Savaş uçaklarının 28 Aralık 2011 günü havalanması emrini Türk Genelkurmay Başkanı kendi başına veremez. Böylesine kalabalık bir grubun görülmesi, infaz edilmesi talebi kesinlikle Türk Genelkurmay Başkanı tarafından Başbakan’a iletilmiştir. Hatta genelkurmay yetkilileri görülen grubun içinde “Bahoz Erdal var!” teranesi ile korku içinde hareket ettikleri biliniyor. Bunu Recep Tayyip Erdoğan da “Tabii ki siz uygun görüyorsanız, hazırlığınız yaptıysanız hemen vurun!” demiştir. Bunu Erdoğan ile Necdet Özel’in 2011 yılının son Milli Güvenlik Kurulu toplantısında ya da hemen sonrasında konuşup kararlaştırdıkları kesindir. Hatta Tayyip Erdoğan’ın Türk Genelkurmay Başkanı’na bunun talimatını kendi aralarındaki özel telefon hattı ile ilettiği de söylenmektedir.

AKP çevresinde “Başbakanımızı yanlış istihbarat ile yanılttılar” konuşmaları da bunu doğrulamaktadır. İşin rengi başka çıkınca Tayyip Erdoğan’ın medyaya “olay iyice netleşsin, belki içinde gerilla vardır” diyerek katliam haberinin Türk medyasında engellediği de biliniyor. Bu katliamın arka planındaki hazırlığın Fetullah Gülen cemaatinin telkinleri ile yapıldığını ancak buna karar verenin Recep Tayyip Erdoğan olduğunu AKP grubundaki milletvekilleri kendi aralarında konuşmaktadırlar. Erdoğan’ın sorumluluğu ortaya çıkar diye AKP içinde bu konuda çatlak ses istenmemektedir. Ve istihbarat meselesinde ABD basınında yer alan haberler de ABD’nin “biz anlaşmamız gereği bizden istenen görüntüleri verdik, ancak icraa ve hayata geçirme kararı TC hükümeti ve ordusunundur” demesinin anlamı da budur. Kısacası ve özcesi 34 Roboskili Kürt köylüsünün 28 Aralık 2011 günü Türk savaş uçakları tarafından katledilmesinin emrini Recep Tayyip Erdoğan vermiştir. Uygulayanı Türk Genelkurmay Başkanı Necdet Özel, pratik alanda icrası ise Türk Hava Kuvvetleri Komutanlığı ve ona bağlı pilotlardır. Bu gerçek böyle bilinmeli ve Recep Tayyip Erdoğan ile ortakları BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın dediği gibi 34 cinayetten ağır müebbet hapis cezası ile yargılanmalıdır. Çünkü TC anayasasının bu suça karşı gördüğü ceza budur. Kendi hukuklarına göre yargılanmayacaklarsa, zaten tarih ve halk bunları yargılayacaktır.

Ve önemli bir uyarı ve not ile bitirelim. 5-6 ay önce Suriye’de Türk savaş uçağı düşürüldüğünde “AKP hükümeti angajman kurallarını değiştirdi” denilerek Sınır ötesine savaş uçağı uçurma ve “düşman gücünü” vurma yetkisi Türk Silahlı Kuvvetlerine verildi. Bu da Tayyip Erdoğan’ın ileride “Eğer Roboski Katliamı davasında yargılanırsam” “ben değil ordu yaptı” demenin alt yapısı olmaktadır.

ANF / 25.12.12