Saatler Suriye’nin Cezire bölgesinde bir Arap-Kürt savaşına ayarlanmışken 17 Şubat’ta Demokratik Birlik Partisi (PYD) ile Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) yerel kanadı arasında bir anlaşma imzalandı. 11 maddelik anlaşmanın tarafları ÖSO’ya bağlı Haseke Devrimci Askeri Konsey Başkanı Albay Hasan Abdullah, PYD milislerinin dominant olduğu Halk Koruma Komiteleri’nin (YPG) temsilcisi Jovan İbrahim ve Demokratik Toplum Hareketi (TEV-DEM) yöneticisi Dr. Nasır Hac Mansur.
Belli açmazları olsa da anlaşmayı, 19 Kasım’da imzalanan ve birkaç kez ihlal edilen anlaşmadan daha güçlü kılan birkaç unsur var: Rasulayn’daki (Serekaniye) çatışmalara son vermeye odaklı lokal bir anlaşma ama bölge dışına taşan hedefler barındırıyor. Anlaşmanın ‘rejimin denetimindeki kentlerin kurtuluşu için YPG ve ÖSO ortak hareket edeceğinden’ söz eden 7. maddesi Esad güçlerine karşı güç birliğine işaret ediyor. Bu bir ilk. Rasulayn’ın kontrolü için sivil meclis kurulması önerisi de kendi bölgelerine ÖSO’yu sokmayan Kürtler açısından ciddi bir kırılma. Uzlaşma sürecini destekleyenler arasında ‘ÖSO Birleşik Komutanlığı Genelkurmay’ Başkanı Selim İdris’in yardımcısı ‘Albay Ebu Ömer’in de olması ÖSO komutasının anlaşmaya onay verdiğine dair bir algı vardı. Ne var ki dün İdris’in anlaşmayı reddeden açıklamasıyla bu algı yıkıldı. Öte tarafta PYD’nin dışında YPG’deki diğer Kürt gruplar, Kürt Ulusal Konseyi temsilcileri, TEV-DEM ve toplum liderlerinin süreci desteklemesi de Kürt imzasını güçlendirdi.
Anlaşmanın zayıf tarafları
Anlaşmanın kırılgan taraflarına gelince; ÖSO yekpare değil. Birbirinden kopuk, yer yer birbiriyle çatışan onlarca silahlı grup ÖSO etiketini kullanıyor. ÖSO komutanlarından herhangi birinin imzası az ötede solabilir. Her dereye bir bey düşüyor ve bu keşmekeşin içinde imzaların değeri yok. ÖSO’nun Deyr el Zor, Haseki ve Rakka’dan sorumlu komutanı Abdullah ya da Ebu Ömer’in tarafları ne kadar temsil ettiği ya da imzasının ne kadar bağlayıcı olduğu tartışılır. Malum ÖSO, çatışmanın kendileriyle ilgisi olmadığını açıklamıştı. Asıl mesele burada başlıyor. Kürtlerle savaşanlar arasında ÖSO şemsiyesinde olmayanlar olduğu gibi ÖSO bayrağını kullananlar da var. Burada bir kritik nokta da şu: Kürtlerin ‘Türkiye destekli’ dediği gruplar bu sürecin dışında tutuldu. Ki ilk çatışmalar bu gruplarla yaşanmıştı. Haliyle anlaşma açısından potansiyel sorun çıkaracak üç kol söz konusu: Türkiye’den lojistik destek gören Arap ve Kürt aşiretlerin kurduğu silahlı yapılar, ÖSO’nun kontrol edemediği Kaide bağlantılı Nusra Cephesi ve diğer Selefi gruplar.
Kürtlerle çatışan tarafta Nusra, Ahrar-ı Guveran, Guraba el Şam, Faruk Tugayı, Ahfad-ı Resul, Ümmet Tugayı, Fetih Tugayı, Mişel Temmo Tugayı, Azadi Taburu gibi gruplar yer alıyordu. Aralıkta Urfa’da kuruluşunu ilan eden Cezire Fırat Kurtuluş Cephesi’nin de PYD karşıtı cepheye lojistik destek sunduğu söyleniyor.
Çatışanlar dışarıda
Kürt tarafında başından sonuna kadar anlaşmanın müzakerelerini yürüten TEV-DEM’den Nasır Hac Mansur’la konuştum. Mansur’a göre “Türkiye destekli” Cezire Fırat Kurtuluş Cephesi, İdlip’ten gelen Ahfad-ı Rasul ve Mişel Temmo Tugayları müzakere dışı tutuldu. Ama bu örgütlerden anlaşmaya karşı bir açıklama da gelmedi. Mansur’un iddiasına göre anlaşma Türkiye’ye rağmen yapıldı: “Türkiye Ahfad-ı Resul ve Faruk Tugayı kanalıyla anlaşmayı engellemeye çalıştı. Cezire Fırat Kurtuluş Cephesi provokasyon yapmak istedi. Ancak biz tedbir aldık ve soğukkanlı davranarak bu tür girişimleri boya çıkardık. Türkiye’nin istemediği bir sonuç çıktı. Türkiye Kürtlerin burada bir statüye kavuşmasını istemiyor. Halbuki buradaki Kürtler Türkiye’ye tehdit oluşturmayacak aksine Türkiye’yi güçlendirecektir.” Ankara, Suriye’nin kuzeyinde özerk bir Kürt entitesi oluşurken PKK’nin uzantısı olarak gördüğü PYD’nin başaktör olmasına izin vermeyeceğini peşinen ilan etmişti.
İdris neden reddediyor?
İmzalar atıldıktan 3 gün sonra Selim İdris’in çıkıp anlaşmayı reddetmesini de Türkiye’nin mevcut politikasının ÖSO üzerindeki etkisini hesaba katarak okumak gerekiyor. ‘ÖSO Birleşik Komutanlığı Genelkurmay Başkanlığı’, Suriye Ulusal Koalisyonu’nun askeri cepheye birlik görüntüsü vermek için Antalya’da oluşturduğu bir üst yapı. Türkiye’de üstlenip de Ankara’yı kızdıracak açıklama yapması zor. İdris, AA’ya açıklamasında ÖSO’nun kimseyi müzakere yapmakla görevlendirmediğini belirterek şunu söylüyor: “Biz PYD’nin terörist PKK’dan, İran Kürtlerinden ve Irak’ın Kandil dağlarından gelen Kürtlerden destek aldığına dair güvenilir bilgilere ulaştık. Ben, ÖSO Birleşik Komutanlığı Genelkurmay Başkanı sıfatımla Haseke’deki müzakere ve sonuçlarını tanımıyorum.” İdris, rejim yanlısı silahlı grupların tümüne karşı savaşacaklarını da sözlerine ekliyor. Bu açıklamayı Mansur’a sordum, yanıtı şu oldu: “Ebu Ömer sürece destek verdi. ÖSO komutanı Hasan Abdullah’ın anlaşmada imzası var. (Arabuluculuk eden Hıristiyan lider) Mişel Kilo, Ceylanpınar’da İdris’le gelişmeleri paylaştı. İdris Türk medyasına Türkiye kamuoyunu kazdırmamak için farklı konuşuyor. Çıksın El Arabiye’ye konuşsun.”
Kürtler neden uzlaştı? İmrali sürecinin etkisi var mı? Öcalan PYD’ye mesajı gönderdi mi? Yanıtlar yarına...
Radikal / 21.02.13