“Polisin katletme özgürlüğü mü var?”

  • Arşiv
  • |
  • Sol Hareket
  • |
  • 11 Aralık 2012
  • 10:45

(11.12.12) – TAYAD’lı aileler yaptıkları yazılı açıklamayla Nebiha Aracı’nın katledilmek istendiğini söylediler. Halkın Hukuk Bürosu ise yaptığı açıklamayla basının olayı çarpıttığını belirtti.

8 Ekim akşamı Yenibosna 75. Yıl Karakolu’na yönelik gerçekleştirilen silahlı eylemin ardından Nebiha Aracı şüpheli olarak gözaltına alınmış, ardından ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılmıştı. Ertesi gün Okmeydanı Araştırma Hastanesi önünde toplanan TAYAD’lılar ise bu kez polis saldırısının hedefi olmuş ve gözaltına alınmıştı.

Hastane önünü abluka altına alan polis, aralarında Kızıl Bayrak muhabirinin de olduğu çok sayıda kişiyi gözaltına almıştı.

Yaşanan polis terörüne dair TAYAD’lı aileler ve Halkın Hukuk Bürosu yazılı açıklama yaparak basını ve kamuoyunu bilgilendirdiler.

TAYAD: Ülkemizde polisin katletme özgürlüğü mü var?

TAYAD’lı aileler yaptıkları açıklamada “Ülkemizde polisin katletme özgürlüğü mü var?” sorusunu sorarak Aracı’nın açıktan polis tarafından katledilmek istendiğini belirttiler.

Aracı’nın saat 22.00’de gözaltına alındığı ancak hastaneye saat 02.00’de götürüldüğü ve bu süre zarfında da polisin işkencesine maruz kaldığı belirtilerek sağlık durumu hakkında şu bilgi verildi:

“Polis, özellikle kafasına sert bir cisimle vurmuştur. Vücudunun her yerini darp etmiştir. Bu işkence sonucunda kafatasının arka tarafı kırılmış ve içe doğru göçmüştür. Kanlar içinde kalıncaya kadar işkence yaptıktan sonra geç saatlerde hastaneye götürülmüştür. Hala, beyin kanaması riski taşıdığından dolayı müşahade altında tutulmaktadır. (...)

Aldığımız bilgilere göre kafatasında ve burun bölgesinde kırıklar var. Kafatasındaki kırık, içe göçme şeklinde ve beyne çok yakın bir durumda. Hala risk altında bulunuyor. Burun ve kafasında dikişler bulunmaktadır.”

Polisin saldırı, katliam ve işkenceleri yeni olmadığı Aracı’nın sahiplenilmesine bile izin vermeyen polisin hastane önünde TAYAD’lılara saldırdığının da vurgulandığı açıklama sahip çıkmaya devam edileceğinin ilanıyla son buldu:

“Nebiha Aracı’yı sahiplenmeye devam edeceğiz. Nebiha Aracı’nın başına gelebilecek her türlü olumsuz şeyden İstanbul Emniyet Müdürlüğü sorumlu olacaktır. Tüm halkımızı ve demokratik kurumları Nebiha Aracı’yı sahiplenmeye ve işkencelere karşı çıkmaya çağırıyoruz!”

HHB: "işkence yapıldığına dair iddialar var" bile diyemediniz!

Halkın Hukuk Bürosu da “Basın yayın organlarına cevap ve düzeltme amacıyla bir kaç söz” başlıklı bir açıklama yaparak burjuva basının haberi veriş biçimini sorguladı.

İlk olarak basının ellerinde MOBESE görüntülerine dayanılarak yapılan haberlerde iki kişi koşarak kaçarken birinin geride kaldığı ve yakalandığının yer aldığı, ardından ise aynı gazetelerin yakalanan kişinin hasta nede olduğunu normal biçimde duyurduğu hatırlatıldı. Bu haberden yola çıkarak “Koşarken sapasağlam olan bu kadın neden yaralı olarak yakalanmış olsun?” sorusu soruldu ve polisin yakaladıktan sonra Aracı’ya işkence yaptığı anlatıldı.

Basını işkencenin adını anmadığı belirtilerek “Haberlerinizde  ‘işkence yapıldığına dair iddialar var’ bile diyemediniz mi?” denildi.

Hastane önünde yaşanan saldırıya da değinilen açıklamada, bu saldırıya dair gazetelerde “Yakınları hastaneyi basacaklardı. İçeriye zorla girmek istediler. Hastaneye yürüyüş düzenlediler” gibi başlıkların yer aldığı ancak bunların gerçekle ilgisi olmadığı vurgulandı.

Polisin saldırısı ve gözaltı sırasında yaşananlar ise şöyle anlatıldı: “TAYAD’lılar Nebiha’ya işkence yapıldığını açıklamak için hastane önüne gelmişlerdi. Polisten tek bir uyarı, tek bir itiraz duymadınız. Doğrudan pankartı alıp yırttılar ve gerisi doktor raporlarında kayıtlı artık. Yazacak mısınız sayın basın mensupları?

Polise, “ne yapıyorsunuz siz” diye isyan eden halktan birinin “itirazın mı var” diyerek yaka paça çevik kuvvet otobüsüne bindirildiğini de mi görmediniz? Avukatlara tokat atan, yakalarından tutan hakaret eden polisleri de mi görmediniz?

Ve en son gözlerinizin önünde şöyle sordu polis bağıra bağıra; Başka itirazı olan var mı? Bu tehdidi de görmedi mi kameralarınız?”