PKK görüşmelerinin dış boyutu - Soli Özel

  • Arşiv
  • |
  • Düzen cephesi
  • |
  • Kürt Sorunu / Azınlıklar
  • |
  • 11 Ocak 2013
  • 18:09

Londra

Paris'teki Kürdistan Enformasyon Bürosu'nda işlenen cinayetler sürpriz olarak karşılanmadı. Abdullah Öcalan ile görüşmelerin başlamasından sonra etrafa yayılan en güçlü duygu umut idiyse hiç kuşku yok ki baskın düşünce de bu işi engellemek isteyeceklerin mutlaka bir pislik yapacaklarıydı. Sabotaj veya kışkırtma cinsi böyle bir olay o nedenle hayret uyandırmadı.
Uluslararası medyanın olaya gösterdiği ilgi ışığında Türkiye'deki gelişmelerin geniş bir çevrenin odağında olduğu da anlaşılıyor. Nitekim Türkiye hakkında konuştuğum akademideki dünyanın dört bucağından gelmiş katılımcıların soruları da bunu kanıtlıyordu.
Çözülmekte olan bir düzenle onun yerini alacak düzen arasındaki köprünün Türkiye olabileceği beklentisi farklı nedenlerle de olsa pek çok kimsede var. Bu bağlamda Türkiye'nin dış politikasını yönlendiren saiklerin ne olduğu, stratejik kültüründe ideolojik boyut bulunup bulunmadığı, Batı ittifakında olmakla Ortadoğu'nun şekillenmesine katkıda bulunmanın çelişki yaratıp yaratmadığı soruları öne çıkıyor.
Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile ilişkilerin nasıl olup da bu denli yakınlaştığı, İran karşısında alacağı tutum, NATO üyesi olarak kalmaya devam edip etmeyeceği gibi sorular birbiri ardına soruluyor. Suriye'de bundan sonra ne olacağı, AB ile ilişkilerin nereye gideceği de.
Türkiye'de şimdilik baş hedefi PKK'ya silah bıraktırmak olarak belirlenen yeni açılım da bu nedenlerle merak ediliyor. Türkiye'nin bir yandan Kuzey Irak Kürtleriyle neredeyse Bağdat'ı gözden çıkararak yakınlaşması, diğer yandan Öcalan'ı merkezine alan bir savaşı bitirme sürecini başlatması dikkat çekiyor.
Hükümete yakın kaynaklardan edinilen bilgilerle yazılan bazı haberlerde ve sütunlarda sürecin kronolojisi hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Ancak halen ortaya konmuş bir siyasi hedef, strateji yok. Her şey silahların susmasına bağlı gibi duruyor.
Bu bakımdan Ahmet Türk'ün Ahmet Hakan'ın "Tarafsız Bölge" programında söyledikleri önemli. İmralı'da Abdullah Öcalan ile görüşen Türk "... tasfiye mantığı gündeme geldiği zaman, sadece çözüm değil, tasfiye üzerine bir siyaset yürütülürse, ... gerçekten vahim sonuçlarla karşılaşılır. Yani Kürt meselesini çözmekten ziyade, Kürt mücadelesini tasfiyeye yönelik... Kürtlerin var olma hakkı, hukuku tamamen gözden uzaklaştırılıp veya göz önüne getirilmeden, yapılacak bir tartışma, gerçekten bizi çok zorlayacaktır" uyarısında bulundu. Henüz Başbakan Erdoğan'ı bu açılıma yönelten gerekçeleri tam olarak bilmiyoruz. Başkanlık sistemi ve Anayasa yazma süreciyle bir bağlantısı olduğunu varsayabiliyoruz.
İç nedenlerin analizi için daha bir süre beklemek gerekecekse de Kürt sorununun çözümüne yönelik bu adımın bölgesel dinamiğini görmek daha kolay. Bu yıl içinde Irak'ta hem etnik hem de mezhepsel fay hatlarının kırılması ihtimali düşük değil. Bir Arap-Kürt savaşı mümkün. Bunun yanı sıra Suriye'de Beşar Esad'ın, aldığı tüm darbelere, gücündeki erimeye rağmen daha bir müddet iş başında kalacağı anlaşılıyor. Bir askeri müdahale de olmayacağına göre Türkiye'nin PKK'nın kardeş kuruluşu PYD ile bir şekilde daha farklı ilişki kurması gerekecektir. Öcalan'ın Suriye Kürtleri üzerinde de en azından manevi bir ağırlığı vardır.
Kısacası Irak ve Suriye'de, Kürdistan odaklı gelişmeler ihtimali Türkiye'nin PKK ile savaşı bitirmesini ve onun ötesinde Kürt sorununu çözmesini kaçınılmaz bir gereklilik haline sokmaktadır.

Haber Türk / 11.01.13