Pınar Selek: Bir hukuk korku filmi – Özgür Mumcu

  • Arşiv
  • |
  • Kürt Sorunu / Azınlıklar
  • |
  • 13 Aralık 2012
  • 06:11

9 Temmuz 1998’de İstanbul Mısır Çarşısı’nda bir patlama meydana geldi ve yedi kişi hayatını kaybetti. Patlamadan iki gün sonra Pınar Selek gözaltına alındı. Selek, Mısır Çarşısı patlamasıyla ilgili olarak değil, Kürt meselesine ilişkin yaptığı araştırmalar nedeniyle örgüt üyesi olduğu iddiasıyla gözaltına alındı.

Patlamadan hemen sonra hazırlanan ‘olay yeri inceleme tutanağı’, ‘kriminal ekspertiz raporu’, ‘olay yeri inceleme raporu’ bir bomba bulgusuna rastlanmadığını belirtiyordu.

Bu arada Pınar Selek işkence görüyordu. Selek’e elektrik veriliyor, filistinaskısında çıkan kolunun emniyette düşerek çıktığına dair tutanak tutuluyordu.

Ağustos ayında PKK üyesi olduları iddiasıyla gözaltına alınan bazı kişiler Mısır Çarşısı patlamasını PKK’nın yaptığını söyledi. Yakalananlardan Abdülmecit Öztürk ise ‘eylem’i Pınar Selek ile beraber planlayıp gerçekleştirdiklerini itiraf etti.
Ayrıntılara girmeyelim. Öztürk daha sonra ifadesinin işkence altında alındığını ve Selek’i tanımadığını söyledi.

Peki patlama bir bombadan mı kaynaklanıyordu. Bunu iddia eden iki rapor var. Biri emniyete ait imzasız ve tarihsiz bir rapor. Diğeri ise Jandarma Kriminal Dairesi tarafından hazırlandı.

Buna karşılık Adli Tıp raporu patlamanın sebebinin tespit edilemez olduğunu söylüyordu. İstanbul Üniversitesi Kimya Bölümü’nden bir profesörün, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı’ndan bir heyetin hazırladığı, İstanbul Teknik Üniversitesi’nden bir başka heyetin hazırladığı raporlar ise patlamanın bombadan kaynaklanmadığını ortaya koymaktaydı. ODTÜ’nün hazırladığı bir başka rapor ise Jandarma’nın hazırladığı, patlamanın bomba kökenli olduğunu ileri süren raporunun hatalarını sergiliyordu. Kaldı ki o Jandarma raporunda heyette bulunan bir ODTÜ öğretim üyesi de raporun hatalı olduğu düşüncesiyle kendi raporunu hazırlamıştı. Raporlar patlamanın bir gaz kaçağından kaynaklandığını söylemekteydi.

Yargıtay Ceza Dairesi, Selek hakkında verilen beraat kararını usulen bozdu. Mahkeme, kararında direndi; savcı, bir daha kararı temyiz etti.  Ancak bu defa nedense kararı Abdülmecit Öztürk için temyiz etmedi. Yani, Selek’i Mısır Çarşısı patlamasıyla ilişkilendirebilecek tek ifadenin sahibi beraat ederken, karar Selek için temyiz edildi.

Yargıtay Ceza Dairesi, bu defa o kadar bilirkişi raporu yokmuş ve Abdülmecit Öztürk ifadesinin işkenceyle alındığını söylememiş ve hatta Öztürk için karar temyiz edilmemişken mahkemenin verdiği ikinci beraat kararını bozdu.

Bunun üzerine Yargıtay Başsavcılığı, Yargıtay Ceza Dairesi’nin bu bozma kararına itiraz etti. Mevzu Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na geldi. Bu kurul ise başsavcılık “Patlamanın bombadan kaynaklandığı kanıtlanamamıştır” diye itiraz etmesine rağmen “Ceza dairesi ile başsavcılık arasında patlamanın bombadan meydana geldiği konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur” diyerek itirazı reddetti.

Dahası Ceza Genel Kurulu, Adli Tıp’ın raporuna dayanarak kararını gerekçelendiriyordu. Oysa raporu yazan heyetin başında bulunan kişi medyaya yaptığı açıklamalarda “Bizim raporumuzda, patlamanın bombadan meydana geldiğine dair bir tespit yok, bu konuda söylenmiş tek bir cümle de yok” demekteydi. Yani Ceza Genel Kurulu hem savcının itiraz dilekçesini hem de Adli Tıp raporunu belli ki okumamıştı bile.

Hukuki ayrıntılara girmeden geri kalan tarafını özetleyeyim. Dava tekrar mahkemede görüşülüyordu. Ceza Genel Kurulu’na başsavcılık itirazıyla gidildiği için Ceza Genel Kurul kararı mahkeme için henüz bağlayıcı değildi. Yani mahkeme kararında direnecek ve karar tekrar Ceza Genel Kurulu’nda görüşülecekti. Ancak mahkeme başkanı rahatsızlığı sebebiyle izindeyken yerine başkası atandı ve mahkeme hukuken mümkün olmayacak bir şekilde daha önceki beraat yönündeki direnme kararından vazgeçtiğini açıkladı. Zannederim hukuk tarihinde bir ilke imza attı.

Bunun üzerine beraat kararlarını daha önce bozan savcı hızla ve kendi ifadesiyle ‘şoke olarak’ Selek için ağırlaştırılmış müebbet cezası istedi. Duruşma tarihi ise daha önce beraat kararı veren hâkimin hastalık izninin bitmesinden birkaç gün önceye verildi.

Bugün saat 14.00’te Çağlayan adliyesinde işte bu hukuki garabet sürecinin duruşması var.

Bu hukuk korku filminin bir yerde artık bitmesi ve hâkimlerin de tarihin spot ışıkları altında karar verdiklerini bilmeleri gerek.

Radikal / 13.12.12