Oturduğun deri koltukta rahat mısın? - Mehveş Evin

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 20 Ocak 2013
  • 05:35

Deri ve kürk endüstrisinin olduğu bölgelerde, deri tabaklamada kullanılan ağır kimyasallar, ciddi kirliliğe yol açıyor. Çorlu’daki Ergene Ovası bunun en canlı örneği. Endüstriyel deri, çevre dostu falan değil

İstanbul’da Uluslararası Kürk ve Deri Fuarı’nı protesto eden aktivistlerle geçen hafta röportaj yaptık. Hatırlatalım: Yeryüzüne Özgürlük Derneği, Kürke Hayır Platformu, Ergene İnisiyatifi ve     Bağımsız Hayvan Özgürlüğü     Aktivistleri’nin amacı, hayvan zulümlerine dikkat çekmek. Ayrıca deri ve kürk endüstrisinin ekolojiye verdiği korkunç zararları ve bu sektörde çalışan işçilerin yaşadıkları sorunları gündeme getirmek. Çünkü Çorlu’daki deri endüstrisi, inanılmaz kirliliğe ve kanser oranlarında artışa neden oluyor.

İlginç bir tesadüf, çünkü Başbakan Erdoğan bile ‘suları kirleten sanayi atıklarına’ dikkat çekti... Şimdi röportajın ekoloji ve insan sağlığıyla ilgili bölümüyle devam edelim...

Deri her yerde kullanılıyor

Endüstri, çevre açısından da büyük zararlar veriyor diyorsunuz. Peki nasıl?

Deri ve kürk sektörü doğa dostu değil, aksine doğa düşmanı. Piyasada satılan deri ve kürkler, yerelde köylülerin kullandıklarıyla aynı değil. Deri ve kürk sanayinde harcanan enerji, kullanılan kimyasallar ve oluşan atıklar yoluyla dereler, nehirler ve doğa, onarılamaz zararlar görüyor. Artan tepkiler yüzünden firmalar, kürk ve derinin     ‘çevre dostu’ olduğuna ikna etmeye çalışıyor. Fuarları takip eden     firmaların çoğu kimya şirketleri.

Deri sanayi doğayı nasıl kirletiyor?

Geçen yıl fuara katılanların yüzde 60’ı deri, yüzde 10’u kürk sektöründendi. Deri sektörü, yaşamın her alanında olduğu için daha fazla doğaya ve insan sağlığına zarar veriyor. Deri koltuklar, ayakkabılar, çantalar, bavullar, mobilyalar... İnsanlar “Nasıl olsa yediğimiz hayvanları giyiyoruz” sanıyorlar, oysa bu apayrı bir sektör! Deriyi kendi sağlıkları için alan kişiler, doğanın sağlığını düşünmüyor. Oysa giydikleri ayakkabıda en az vinileks ayakkabı kadar kimyasal var.

Ergene ovasına sektörün verdiği zarar nedir?

Türkiye’nin ilk ekolojik ve ekonomik felaketinin 35-40 yıllık geçmişi var. Ergene Nehri’nden burnunuza gelen koku, cinayetin kokusu. Bu dereden akan ağır kimyasallar, Ergene Ovası’ndaki tarımı ve yeraltı su zenginliğini tamamen yok etti. Sektör, istihdam adı altında kurduğu bu coğrafyayı ölüm diyarı haline getirdi.

Felaketin belgeseli var

İşçiler bu kimyasallardan nasıl etkileniyor? 

Fabrikalarda asgari ücretle çalışan işçiler, kullanılan kimyasalların ilk kurbanları. Günde 12-15 saatlik çalışmadan sonra akşam evlerine gittiklerinde soludukları tek şey de bu fabrikaların gece gündüz demeden attıkları atıkların havası. Ergene çevresinde artan kanser oranlarını ve bir işçinin yüzünün birkaç ayda ne hale geldiğini gördükten sonra, bu sektöre karşı tavır     almamak mümkün değil.

Felaketin belgesi var mı?

Ergene’deki ekolojik felaketi göstermek için ‘Gündöndü’ isimli bir belgesel çektik. Çekimler esnasında sektörde çalışan işçi ve ailelerinin astım, bronşit, kanser ve cilt yaraları gibi hastalıklara yakalandığını gördük. Çalışma koşullarından dolayı tırnakları düşen, ellerini kollarını deri işleme makinasına kaptırmış, kaybetmiş ve hakkını alamamış sayısız işçiye rastladık.

Peki devletin Çorlu’daki çevre felaketiyle ilgili tutumu nedir? 

Ergene İnisiyatifi ve Trakya Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı, Çorlu özelinde bir     çalışma yaptı. Çorlu Dere’si çevresinde yaşayanların bulunduğu     bölgelerde yapılan anket çalışmalarında yüzde 5 oranında kanserli olgu tespiti edildi. Sağlık Bakanlığı’na ait Kanser Araştırmaları     Genel Müdürlüğü buna karşı bir açıklama yaptı: “Trakya’da kanser oranları, Türkiye ve Avrupa ortalamasının üzerindedir, ancak bu oranların sebebi alkol ve     sigaradır” dedi. Bunun üzerine Trakya Üniversitesi’nden Prof.     Dr. Osman İnci öncülüğünde bu merkezden Trakya’da kanser ölümlerine yönelik bilgi istedik ancak yanıt alamadık. Oysa kanser, ihbarı olan bir hastalıktır ve Trakya çok ciddi endüstriyel kanser riski olan bir bölge. Maalesef bakanlık bunu açıklamıyor.

Sınai çiftlikleri kapatılsın

Sadece giyim sektörüne değil, gıda sektörüne de yönelik bir tavrınız var... Veganlığı mı savunuyorsunuz?

Fuarı protesto eden çoğu kişi vejetaryen, vegan, ekolojist ya da hak savunucusu. Ama çözüm önerimiz, et yememek değil! Endüstriyel sınai çiftliklerinin ve mezbahaların kapatılması. Endüstriyel bir ürünün asla ekolojik olamayacağını ve de hayvanlara eşya muamelesi yapıldığını herkese göstermek istiyoruz. Firmalar faaliyet raporlarında kanser oranlarını, derelerdeki atıkların oranlarını ve de hayvan zulümlerini de göstermeli. İşçiler çok kötü şartlarda çalışıyor. Hayvanlara mısır yediriliyor ve antibiyotik veriliyor. İnsanların ve hayvanların sağlığı düşünülse, yüzyıllardır yapılan süreçte olduğu gibi hayvanlar otlatılırdı. Bu sermaye insan-hayvan demeden para uğruna dünyayı yok ediyor.

Kürkün yüzde 40’ı Türkiye’den

* En büyük kürk ithalatçısı AB’ydi. Ancak AB parlamentosu ve ABD, kedi, köpek ve fok kürkü ithalatını yasakladı. İngiltere, Avusturya, Hırvatistan ve İsviçre, kürk çiftliklerini tamamen yasakladı.

* Buna rağmen Türkiye dünya kürk ihracatının yüzde 40’ını karşılıyor ve her geçen gün kürk çiftliklerinin sayısı artıyor.

* Fransa, İtalya ve İspanya gibi ülkeler tabakhane işlentisinden kaçarken Türkiye tabakhane işinde oldukça yüksek ticaret hacmine sahip.

* Sektörde tamamlanmış üç organize sanayi bölgesi: İstanbul-Tuzla, İzmir-Menemen ve Çorlu bölgesinde. Arıtma tesislerinin çevre kirliliğinin önlenmesine katkıda bulunduğu söyleniyor. Ama Ergene’nin durumu ortada.

Milliyet / 20.01.13