ODTÜ adamı ters çevirir!

  • Arşiv
  • |
  • Değerlendirme
  • |
  • 23 Aralık 2012
  • 15:28

Zamanında Vietnam Kasabı Komer’in arabasını devirmişlerdi. Şimdi Tayyip Erdoğan’ın havasını söndürdüler...

Türkiye’nin Kore’ye asker gönderip NATO’ya girmesinin ardından mimari olarak namlusu kuzeye, o dönemki Sovyetler Birliği’ne çevrilmiş ‘ondörtlü’ bir silah biçiminde inşa edildi. Hem Türkiye’deki başarılı öğrencileri toplayacak bir ‘merkez’ yaratıp içlerinden seçtiklerini ABD’ye ‘transfer etmek’, hem de Türkiye’nin yetişmiş insan potansiyelini anti-komünist bir bilinçle yetiştirmek, tüm dünyaya yayılan ‘Kızıl Hayalet’e karşı bölgede entelektüel bir panzehir geliştirmek istiyorlardı.

Ama planlar tutmadı; Kuzey’e çevrili olarak inşa edilen namlu, Batı’ya döndü ve ODTÜ, emperyalizme karşı mücadelenin simgesi haline geldi... Vietnam kasabı, namı diğer ABD büyükelçisi Robert Komer'in ODTÜ'yü ziyaret etmesi ve Taylan Özgür’lerin bu katilin arabasını ateşe vermeleriyle başlayan direniş geleneği, bugüne dek taşınan ve silinmesi mümkün olmayan izler bıraktı. 1969 Ocak’ta yaşanan bu olayın ardından, 1969 Nisan’ında, Sinan Cemgil ve arkadaşlarının liderliğinde ODTÜ işgali gerçekleşti. Öğrenciler tüm kampusu ele geçirdi ve rektörlüğe “Bu Amerikan üssü ele geçirilmiştir” pankartı astı; 1300 polis ve 750 jandarma 6 gün sonra ODTÜ’ye girdi. Bütün öğrenciler, “Suçlu aranıyorsa hepimiz suçluyuz” yazan bir kağıt imzaladı.

YURTLARDAKİ KURŞUN DELİKLERİ

1971’de ABD’nin Gölbaşı üssünde görevli dört er kaçırılınca, 5 Mart gecesi ODTÜ yurtlarına yönelik asker ve polis harekatı başladı. Öğrencilere hakiki mermilerle saldıran kolluk kuvvetleri, iki öğrenciyi ve bir işçiyi öldürdü. Kurşun delikleri hâlâ eski yurt binalarında duruyor. ODTÜ bu olaylarda süresiz tatil edildi, 1.500 öğrenci gözaltına alındı, onlarcası tutuklandı... 12 Mart’ta da meşhur ‘muhtıra’ ilan edildi ve sürek avı başladı... Ne var ki, ODTÜ çoktan bir gelenek yaratmıştı.

12 Mart darbesinin ardından yaşanan cinnet ortamında bile ODTÜ teslim olmadı. Onca insanın cezaevlerine tıkılmasına rağmen, önce ODTÜ-DER, ardından Öğrenci Temsilcileri Konseyi kuruldu. 13 Şubat 1977’de, ‘komünist yuvası’ olarak nam salan ODTÜ’yü ‘temizleme’ görevi rektör olarak atanan Hasan Tan’a verildi. Hasan Tan, ilk iş olarak, pek çok sağcı militanı ‘işçi’ kadrosuyla ODTÜ’ye doluşturdu. Büyük bir direniş başlatmıştı. 8 Haziran’da  ODTÜ ÖTK sözcüsü Ertuğrul Karakaya kampus giriş kapısında bir jandarma tarafından vuruldu, ardından süngülendi. Jandarma, gelen ambulansın müdahale etmesine izin vermedi ve Karakaya can çekişerek öldü. Direniş daha da büyüdü. Kasım’da Rektör Tan istifa etmek zorunda kaldı. 2 Aralık’a gelindiğinde,
‘işçi’ olarak ODTÜ’ye alınan sağcı militanlar Rektörlük binasından öğrencilerin üzerine bomba attı ve 52 öğrenci yaralandı, bir öğrenci yaşamını kaybetti. Ondan sonra ODTÜ’ye sağcılar bir daha giremedi.

Ta ki 12 Eylül darbesine kadar... 12 Eylül tüm toplumu olduğu kadar, ODTÜ’yü de ezdi. Ancak, çıplak şiddete dayalı bir denetim uzun süremezdi; nitekim, 1985’te ODTÜ'de 1200 üyeli ODTÜ Öğrenci Derneği kuruldu ve 1986-87 öğretim yılında, diktatörlükten çıkış sürecinin ilk kitle eylemini örgütleyen öğrenci derneği oldu. ‘Öğrenci dernekleri yasa tasarısı’na karşı ilk kıvılcım ODTÜ’deki ‘oturma eylemi’ydi. '87 Bahar Eylemleri olarak hatırlanan eylemler, devletin yoğun baskısıyla karşılaşıyor, birçok öğrenci tutuklanarak cezaevine gönderiliyordu. '87 Haziran'ında, ODTÜ yurtlarında, yürürlüğe konan yeni yurtlar yönetmeliğine karşı, yüzde 100 katılımlı ‘yurtlardan çıkmama’ eylemi yapıldı.

Eylemler 1989 sonuna dek giderek büyüdü. '89 baharında, 23 ODTÜ öğrencisi siyasi polis tarafından gözaltına alındı, bu gözaltılar, günlerce süren ve her seferinde binlerce öğrencinin katıldığı eylemlerle protesto edildi.

‘SOVYETLERİ YIKAMAMIŞSINIZ!’

1990 bahar döneminde, yüzlerce öğrenci ulaşım için alınan ‘katkı payı’nı yatırmayı reddederek eyleme geçti; yaklaşık 200 ODTÜ öğrencisi açlık grevi başlattı. Her seferinde 3 bin ile 4 bin civarında öğrencinin katıldığı büyük eylemler yaşandı. Bu sırada Aselsan fabrikasında sürmekte olan işçi direnişi ile temasa geçildi; ODTÜ'lüler bir ODTÜ servisine el koyarak Aselsan fabrikası önündeki direnişe destek ziyaretinde bulundu. Aselsan işçileri de ODTÜ'ye iade-i ziyaret yapıp, eylemlere katıldılar. Eylemler, Rektörlük’ten verilen sözlere rağmen pek çok öğrencinin gözaltına alındığı operasyonlarla son buldu.

1993 baharında yeni eylem dalgası başladı. Şeriatçı gruplar o sırada güncel olan Bosna sorununu bahane edip ODTÜ'de ‘Bosna-Hersek ile Dayanışma Haftası’ düzenledi. Kampus dışından kişilerin ODTÜ’ye girmesine imkan sağlayan kartlar çıkardılar. 5 Mart Cuma günü, namaz çıkışı bir eylem planlıyorlardı. ODTÜ öğrencileri aynı gün eyleme geçti ve önce jandarma saldırısını püskürttüler, ardından şeriatçı grupları ODTÜ’den kovaladılar. O gün gözaltına alınan bir öğrenci, Rektör Süha Sevük’ün makam aracılığıyla İl Jandarma Alay Komutanlığı hücresinden alınıp öğrencilere teslim edilmişti!

1994-95 öğrenim yılı büyük eylemlerle başladı. Mart ayına gelindiğinde, Gazi olaylarının hemen ertesi günü ODTÜ’de üzerinden JİTEM adına düzenlenmiş kimlik çıkan sivil bir şahıs yakalandı. Bu büyük bir protestoya yol açtı. Nisan sonunda ise, eski Sovyetler Birliği lideri Gorbaçov’un ODTÜ’de bir konferans vereceği duyuruldu. Binlerce öğrenci, ellerinde kızıl bayraklarla konferans salonuna yürüdü. Gorbaçov’u protesto eden öğrencilerle, kampusa giren polis arasında büyük bir çatışma çıktı. Gorbaçov apar topar kaçırılırken, pek çok polis ve öğrenci yaralandı, onlarca öğrenci gözaltına alındı. Bunun üzerine öğrenciler yurtları işgal etti. Gorbaçov ise, olanlar üzerine, “Biz Sovyetleri yıktık ama siz yıkamamışsınız,” diye açıklama yaptı.

UZUN EŞEK DÖNEMİ


1997’de ODTÜ’de McDonald’s açılmasıyla beraber, bu Amerikan işletmesine karşı eylemler başladı. McDonald’s, tepkilere dört yıl dayanabildi, 2001’de kapandı. 2002’de yemek ücreti zammına karşı ‘Yemezler’ eylemleri yapıldı. 2008’de kantin boykotları gerçekleştirildi. 2009’da öğrenciler Jandarma’nın boşalttığı karakol binasına yürüyerek binaya el koydu.

Jandarma karakolu terk etmeden önce, 2009’da, 14 yıl aradan sonra ODTÜ’de bir Jandarma İstihbarat elemanı daha yakalandı. 2009 ve 2010 ulaşım zammını protesto ederek otobüslere kart basmayan öğrencilerden 127’si gözaltına alındı. Gökçek

ODTÜ’lülerin otobüslere kendi aleyhine yazdıkları sloganlar karşısında çılgına döndü. Aralık 2010’da Tayyip Erdoğan’ın ODTÜ’ye gelmesini protesto eden öğrencilerden 27’si gözaltına alındı. Polis kalkanlarına yaslanarak ‘uzun eşek’ oynayan öğrenciler tarihe geçti. Hemen ardından 5 Ocak 2011’de ODTÜ’lüler ‘Başkaldırıyoruz’ sloganıyla ve ellerinde kalkanlarıyla kampus kapısına yürüdüler ve polisle uzun bir ‘arbede’ yaşandı.

BİR DEVRİM GELENEĞİ...

Nihayet geçtiğimiz hafta ODTÜ’ye ‘uydu şov’ için giden Tayyip Erdoğan, artık ‘padişahlık özentisi’ ile tahammül kapasitesini iyice zorlamış olacak ki, öğrencilerin sert tepkisiyle karşılaştı. 3 bin küsur polis öğrencilerle baş edemedi. Ve ODTÜ’de patlak veren bu öfke, diğer üniversitelere de yayılmaya başladı. ODTÜ yine işaret fişeği oldu... Bu, aynı zamanda iktidarın akıbetiyle ilgili önemli bir ipucudur. ODTÜ'de, 1960'ların sonundan başlayarak bugüne kadar taşınan bir gelenek yeşerdi; bu gelenek, ezilenden, sömürülenden, emekçilerden yana bir mücadele geleneği.

Bu gelenek, insanlığın acılarına duyarlı olma, zorbaya, vurguncuya, soyguncuya karşı koyma geleneği. Bu gelenek, insanlığı bir barbarlığa ve yok oluşa sürükleyen emperyalizme ve onun yerli işbirlikçilerine karşı, insanlığın ileriye doğru yürüyüşünü savunma, bunun için mücadele etme geleneği. Bu gelenek ODTÜ’nün her bir taşına işlemiş. Söküp koparmak mümkün değil...

Yurt / 23.12.12