Ne bileyim… - Umur Talu

  • Arşiv
  • |
  • Ortadoğu
  • |
  • 07 Aralık 2012
  • 13:28

BAHAR: Bazen devrim sürekli olur yahut olsa ne olur… bazen de bahar sürer durur. Demek ki!

Şimdi hangi Mısır “bizden” olacak? Hangi “Mısır halkı” halk sayılacak? Firavundan diktatöre, tekrar firavuna bir döngüden çıkmak istediğinde “bir kısım halk”, olur a, “bir kısım Ankara” ne yapacak?

Baharınız içten pazarlıklı, bir diktaya karşı başka diktacılara iliştirilmiş…

Hele hele, sözde diktatör şeyderken; Suudi, Katar, Bahreyn, Kuveyt sarayları ve dolarlarına karşı aşırı kibar ise, bazen çarpılıyor!

KİMYASAL: Irak’tan sonra Suriye de “kimyasal silah” sebebiyle işgal edilir belki. Sonuçta, kimya değiştirmek için, yalan ya da doğru, geçerli sebebe ihtiyaç oluyor. Geçerli demek ille doğru demek değil. Doğru da her vakit geçerli değil zaten.

Misal, İsrail’in nükleer silahları olduğu, Atom Enerjisi Kurumu denetimine kapalı tutulduğu filan doğru ama bir müdahale ve baskı için geçerli sebep değil. Daha yeni yeni kem küm ediyor Batı. Daha yeni ve sadece kem küm!

AÇLIK GREVİ: 4 bin kadar Filistinli İsrail cezaevlerinde açlık grevi yapıyormuş. Blöf olabilir!

KARAKOL: Kadınları aşağılayan sözlerin sahibi biri nasıl Polis Akademisi başkanı olur diye şaşırdıktı ya…

Karakolda kamera kayıtlı dayak yiyen kadının ağır cezada yargılandığı ülke burası.

Denizi göreceksin… Sakın şaşırma diye boşuna dememiş şair.

Belki de boşuna demiş!

SENDİKA: Karakol neyse diğer işkolları da öyle. Şu manada bile: Sendikalaşmak isteyesen polislere de polis amirleri baskı yapıyor.

Başka bir sektörde sendikalaşmayı engellemede son numaralardan biri de, “işçileri zorla sendikaya üye kaydettirme” suçu. 6 yıl hapis isteniyor.

Anayasa hükmü olan örgütlenmeyi engelleme; Anayasa’ya aykırı angarya buyurma; sigortalı, sigortasız köleleştirme gibi suçları görmeyen gözlerin keskin nişancı olduğu bir mesele bu. Meğer sendikaya üye alarak gelirlerini arttırıyormuş zanlılar.

Angarya, köleleştirme yoluyla ise hep sevap işleniyor!

KIYAFET: Okul kıyafetleri serbest bırakıldı, yoksulunu keşfetti Muhteşem Yüzyıl’ım. Yoksulluktan, çocuktan, milyonlarca çocuktan değil, yoksul çocuğun yoksulluğundan utanma ihtimalinden utanan sağlam duruşumuz var zaten. Bu harbiden cumhuriyetçi ve de demokrattır.

Yoksulluğu çok dert edinip başkaldıran olursa başını ezer tarihim; ama yoksul hep boynunu eğerse, merhamete gelebilir zenginsever talihim, talih oyunum

Zihni, temelden ziyade, görüntüyle, kılık kıyafetle bu kadar meşgul çalan bir memleket daha vardır mutlaka. Ama bu cinnet de bizim!

Ya kılık kıyafetten ötürü yasak koyar… ya kılık kıyafetle demokrasi ve merhamet pazarlar!

ENGELLİ: Gerektiğinde kaldırım kenarından masa kaldıracak kadar güçlü kuvvetli olan merkezi ve yerel iradeler, kaldırımdan araç kaldırmakta nedense pek iktidarsız. Zaten engellilere fiilen kapalı yollar, bir de işgalcilerce tamamen engelli hale geliyor.

Bir ötekine karşı ürkütücü biçimde duyarsız, bir ötekinin hayatını ve hakkını gaspta utanmazca arsız, üstüne üstlük en zayıfların da üstüne basabilen “bir kısım millet”in gündelik terörüne kamu gücünün yataklığı bu.

Sonra herkeste bir merhamet, bir etik, bir ahlak!

İNTİHAR: Genelkurmay, asker intiharlarının Türkiye intihar şartları paralelinde cereyan ettiğini söyleyerek içimizi ferahlattı.

Evladınız askere giderken veya oradayken Türkiye ortalamasına bakacak, sonra o yılın TSK intiharlarını sayacak, bakiyeyi hesaplayacak, ardından dua edeceksiniz!

Ayrıca, 36 subay, 416 yedek subay, 142 astsubay, 72 sivil memur, intiharları önlemek için bir merkezde uğraşıyormuş.

Hadi 416’sı, maaşlarından OYAK’ın aldığı kesintiler gasp edildikten sonra terhis olacak ve Türkiye intihar ortalamasına katılacak; ama Genelkurmay bir de o 142 astsubay ile 72 sivil memura sorsa ya…

Pekiyi siz iyi misiniz, diye.

Öyle ya, uzmanlarla birlikte onların hiç sıkıntısı, bunalımı yok…

Herkesin keyfi yerinde!

Habertürk / 07.12.12