Haberlerde yok diye ailesi de inanmadı ama Fransa vatandaşı Sevil Sevimli'yle birlikte Seren Özçelik de ceza aldı. Bütün bunlar ne demek?
Paris’te bankalar açılacak, hemen kapıda bekleyen bir adam olacak bugün: Erdoğan Sevimli. İletişim okuyan Fransa vatandaşı kızı Sevil, Erasmus değişim programıyla Eskişehir’e gitmişti geçen yıl; sonrasını biliyorsunuz. Örgüt yöneticiliğinden tutuksuz yargılanan Sevil, örgüt propagasından 2 yıl 1 ay (2 yıl olsa ertelenecekti), örgüt amacına yönelik suç işlemekten 3 yıl 1 ay 15 gün, toplam 5 yıl 2 ay 15 gün hapis cezası aldı. Bütün bunlar fik-rini değiştirmediyse gazeteci olmak istiyor Sevil.
Kendi işyerinde otomobil parçası üreten Erdoğan Bey biz görüşene kadar 16 Fransız gazetesine, televizyonuna demeç vermişti. Dokuz ayda arabayla 65 bin km yapmış, Brüksel’den Strasbourg’a, Avrupa Parlamentosu milletvekillerinden Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’a, eski hayatına uzak bir trafiğe girmiş. Yeter ki dava duyulsun. Beraat beklerken ceza değil de, 10 bin TL karşılığında yurtdışına çıkış yasağının kalkmasıyla ilgili şu an. Sadece bu ‘müjdeyi’ düşünmek istiyor. Yurtdışı dediğimiz Sevil’in evi.
“Sağ olsunlar bizim burada dayanışma çok güzeldir” diyor. Bir günde sadece eş dosttan lüzumlu 10 bin TL toparlanmış, pazartesi sabahını iple çekiyordu konuştuğumuzda. Örgüt yöneticiliğinden yargılanırken savcının son mütalaasında bundan cayıp örgüt üyeliğinden ceza istediği Sevil’in kararı, dördüncü yargı paketi sonrası tekrar görülebilir, beraat da edebilir. Sevil’in hayatından bir yıl gitti ama.
Seren’i anan yok
Aynı dosyadan yargılanırken beraat eden Burcu Akın, hiç de o kadar rahatlamadığını söylüyor. Bir kere suç sayılan faaliyetlerin çoğunda o da Sevil’le beraber. Misal farklı olarak Ali Yıldız’ın cenazesine Sevil gitmiş. Geçmişle hesaplaşmak gibi bir derdi varsa, Türkiye’nin övünebileceği ilk toplu mezar kazısında kemiklerine ulaşılan Ali Yıldız. Mezar kazılsın diye açlık grevi yapan abi Hüsnü Yıldız’ı, Fatma Şahin’in de ziyaret edip ağladığı Ali Yıldız. Burcu soruyor: “Bilmiyorum ki, bu dava çok ön plana çıktı, mutlaka birilerine ceza verelim, diye mi düşündüler?”
Bir de Seren Özçelik var. Bir yandan talihsiz, ceza almasına rağmen, ulusaşırı hikâyesinden dolayı Sevil’in ön plana çıkmasıyla onu anan pek yok. Hatay’da yaşayan ailesi inanmamış önce zaten onun da 3 yıl 1 ay 15 gün ceza almasına. “Haberlerde yok öyle bir şey” demişler.
Ne tuhaf bir ikna süreci. Sosyal Hizmetler Bölümü’nde ikinci sınıf öğrencisi olan Seren, neyse ki okulda sene kaybetmedi. Fakat cezaevine girince, kaldığı özel yurt birden kendisini kapı dışarı edivermiş. Eşyalarını arkadaşları almışlar. Üç ay sonra adli kontrol şartıyla tahliye ediliyor ve Eskişehir’i terk etmesi mümkün olmayan Seren’in kalacak yeri yok. Bir o arkadaşında, bir diğerinde kalıyor sonra.
Seren karara üzülmediğini, anlamaya çalıştığını söylüyor: “Nasıl bir ülkede yaşıyoruz, diye düşünüyorum. Bunlar nasıl suç olabilir diyorum”.
Sevil üzerinden bu davanın ünlenmesi işlerine mi yaradı, yoksa tesiri tersten mi işledi? Hem ceza verip hem yurtdışı yasağını kaldırmak “Sen bir git de buralardan” mı demek? Yeni yargı paketi bu dosyayı silbaştan ele almayı mı getirecek? Cezaevindeki binlerce tutuklu öğrenciden kaçı bu paketten faydalanabilecek? Faydalanabilecekler mi? Bir hukuk devletinde böyle konular için fal açmaya gerek yoktur herhalde.
Radikal / 18.02.13