Milli gerilim reformumuz! – Nihal Kemaloğlu

  • Arşiv
  • |
  • Düzen cephesi
  • |
  • 06 Eylül 2012
  • 01:25

Daha sağını solunu bilmeyen 5.5 yaşındaki çocukların, kendilerinden iki yaş büyüklerle prefabrik dersliklere istiflenip bir hafta önce 460 bin öğretmenin 'uzaktan eğitimle' haberdar edildikleri milli 'pedagojik müfredata' maruz kalmalarına üç gün kaldı.

Okulların açılma günü yaklaştıkça okul bahçelerine mahalle aralarına alelacele prefabrik derslikler yapılırken veliler, çocukların 'sosyal ruhi gelişim eksiklerini' bir kenara bırakarak 'çocukların fiziki güvenliğiyle' ilgili kaygılarını dile getiriyorlar. 
Başbakan 'çocuklarına rapor alarak okula göndermeyen velileri çocuklarına ihanet etmekle' suçlarken, alt yapısı küçüklere uygun olmayan yetersiz okullara, gecekondu dersliklere çocukları yığmakla maalesef 'dünyayla rekabet edemeyeceğimiz bir eğitim sistemine' geçemezdik...
Üstelik siyasi iktidarın bütün yasalaşma ve kamuoyuna taşınma safhalarıyla 4+4+4 eğitim sistemini eleştiren bilimsel görüşleri dışlayan, toplumsal tepkileri 'şeytanileştiren', küçük çocukları adına kaygı duyan velileri 'suçlayan' ve 4+4+4'ün sakıncalarını dillendiren demokratik örgütleri ve medyayı 'ideolojikle' suçlayan totaliter tavrı, kaygı vericiydi.
İktidarın yine kendi 'doğrusuna' kesin bir mutlaklık atfederek bütün topluma dayattığı 4+4+4 uygulamasına ilişkin acelesi ve demokratik tahammülsüzlüğü gizli totaliter bir iktidarın kendine bağlı toplum inşa etme hevesini işaret ediyordu.
Çünkü 10 Eylül'de 4+4+4 eğitim trenine bindirilecek çocuklarla 2023 yılında kadar  bu kez de 'devletle bütünleşmiş iktidarın temsil ettiği kültürel ve ekonomik değerler sistemi ve ideolojiyi' 5.5 yaşından itibaren zihnen içselleştirmiş, devletin her dediği ve yaptığı mutlak 'doğrudur' diye kabul ettiği, rıza üreten toplumsal düzen kurulacaktı.
Başbakan, aileleri itibarıyla 'rapor alarak çocuklarına ihanet' içinde, MEB ise eğitim reformundan memnun olmayan ailelerin de 'PKK'lı, KCK'lı ya da laikçi' olduklarını söyleyerek kendi doğrularına katılmayan herkesi 'hain, ihanetçi, terör örgütü üyesi' parantezine alıyordu. Dünyadaki 'okul öncesi eğitime' başlama yaşıyla 'zorunlu eğitime' başlama yaşının ayırdına varmak işine gelmeyen devletin giriştiği eğitim reform macerasının insani faturalarını çok yakında topyekun yüklenmek zorunda kalacaktık...      
Zaten toplumsal hayatın birçok alanına el atarak 'parasallaştıran' piyasayla aynı alanları tek doğru ile yüksekçe çitleyen, başka doğruları kovalayan totaliter iktidar eğilimleri de, tarih de bir arada gezinirlerdi.
Yani kapitalist birikim rejimi derinleşirken çocuklarımız da daha 'Türk', daha 'Sünni', daha 'muhafazakar tonlu' Milli Eğitim politikasıyla geçmişin otoriter dönemlerine göre daha erken yaşta önce bağımsız düşünme yetisini, sonra  karar verme gücünü, daha sonra da kendi 'gerçeğini' kaybedip ve nihayet biraz büyüyünce emeğini piyasaya armağan etmeye razı gelecekti.
Çünkü yasal mevzuatı tamamlanan 4+4+4 sistemiyle 'Milli Eğitim' ve Ulusal İstihdam Stratejisi Belgesi'yle 'çalışma hayatı' 2023 yılına kadar eşzamanlı süreçler olarak projelendirilmişti ve 2023 yılına kadar öngörülen sosyo-ekonomik toplumsal yapıyı yeniden şekilleyecekti.
Nitekim MEB'in 4+4+4'le ilgili hazırladığı broşürde,' 4+4+4'ün en önemli amaçlarından biri eğitim sistemimizi demokratikleştirme ve 'esnekleştirme arzusu' diye ifade edilirken, Ulusal İstihdam Strateji Belgesi de temel amacını 'iş gücü piyasalarını esnetmek' olarak koyuyordu.
Dolayısıyla eğitim ve emek alanlarındaki bu kadar 'esneklik' insanımızın hayrına olmadığından, 'İmam Hatip Ortaokulları ve dini eğitim' başlıkları, iktidarın eğitim reformunun sermayeye esnek iş gücü arz eden ağır kapitalist vasfını göz ardı etmekte misliyle etkili olmuşlardı.         
Ve elbette bu ince işçilik yapımı derin plana karşı gelip de 5.5 yaşındaki çocuklarını okula göndermeyenlerin çocuklarına değil ama piyasalara karşı ihaneti mevzu bahis olabilirdi.

Akşam / 06.09.12