Yüzbini aşkın metal işçisini doğrudan ilgilendiren MESS Grup TİS süreci sessiz-sedasız devam ediyor. Şu an süreç masa başı görüşmeler biçiminde ilerliyor. MESS ile taraf sendikalar taslaklar üzerinde “pazarlıklar”ını sürdürüyorlar. Türk Metal ile Birleşik Metal tarafından yapılan açıklamalara göre taslaklardaki idari maddelerden büyük bölümü geride kalmış durumda. Türk Metal’in taslağında yer alan 40 madde geçerken bunlardan birkaçı dışında hemen hepsi kabul edilmiş bulunuyor. Birleşik Metal’in taslağında ise çalışma sürelerinin düşürülmesi, molalar, esnek çalışmanın önünün kapatılması gibi bazı kritik maddeler MESS tarafından kabul edilmedi. Üzerinde anlaşma sağlanamayan maddeler taslağın bütünü tamamlandıktan sonra yeni baştan görüşülecek. Fakat bugün için metal işçisinin gözü ücret ve sosyal haklarla ilgili maddeler üzerindedir. Bu maddelerin önümüzdeki günlerde masaya gelmesi bekleniyor. Ancak bu konularda sendikaların talepleriyle MESS’in vereceği arasında ciddi bir mesafenin olacağı kesindir. O halde de tansiyon yükselecektir.
Buraya kadar anlattıklarımızdan da görülüyor ki, TİS süreci masa başı görüşmelere sıkışmış bulunmaktadır. Bu haliyle MESS ve sendika yönetimleri sahnede, metal işçileri ise henüz tribünde seyirci konumundadır. Kuşkusuz bu, işlerin MESS ve Türk Metal ortaklığının istediği biçimde seyrettiğini göstermektedir. İşçi düşmanı bu ittifak metal işçisini tribünde pasif bir seyirci olarak tutup masa başı görüşmelerle satış sözleşmesini ağrısız-sancısız geçirmeyi hesaplamaktadır. Sürecin ilk aşamasında taslakların açıklandığı sırada, sahneye çıkan satış sözleşmesine en baştan tepkisini gösteren metal işçilerinin öfkesi işsizlik sopasıyla bastırıldı. Mevcut ortam böylelikle sağlandıktan sonra da sahneye çıktılar.
Fakat metal işçisini zorla tribüne çıkarmış olsalar da, işlerini eskisi gibi sürdüremiyorlar. Zaten taslakların önden kamuoyuna açıklanmış olması dahi bunun bir göstergesidir. Şimdi ise görüşmeler devam ederken, ayrıntılarıyla olmasa da bilgilendirme yapılması, “doğrudan bilgilendirme” iddiasıyla bir “Vardiya” adlı bültenin devreye sokulması boşuna değildir. Bu alttan alta homurdanan metal işçisinin yarattığı basıncın sonucudur. Böylelikle “sendikal demokrasi” görüntüsü vermeye çalışan Türk Metalciler, aynı zamanda devrimci müdahalenin de önünü kesmeyi amaçlıyorlar.
Yani her ne kadar işler şu an MESS ve Türk Metal’in istediği biçimde gelişiyor olsa da, bu sadece bir andaki görüntüdür. Sessizlik görecedir. Görüntünün ardında fırtına yüklü bulutlar yoğunlaşmaya devam etmektedir. Sınıf düşmanları bunun bilincindedirler. Bunun için rahat değillerdir, temkinli ve tedirgindirler. Yapacakları bir hata, çakılacak bir kıvılcım, önünü alamayacakları bir akıntı tüm hesaplarını bozabilir, hazırlamaya çalıştıkları mizansenlerini altüst edebilir. Bunun için, tüm ihtimaller üzerinde düşünüp ayrıntılı planlar yaptıklarına kuşku yoktur. Tüm çabaları kazasız-belasız, ya da en az hasarla bu sürecin üstesinden gelmek içindir.
Şu durumda MESS ve Türk Metal’in yaptığı planlar konusunda net şeyler söylenemez. Sadece geçmiş deneyimlerden ve ortalığa yayılan bazı pis kokular üzerinden kesin olmayan çıkarsamalar yapılabilir. Geçmişte bu kirli ittifak birçok kez stratejisini metal işçisini talep eden konumdan çıkarıp savunmaya geçirmek, ölümü gösterip sıtmaya razı etmek üzerine kurmuştur. Bunun için de MESS sıfır zam dayatmasıyla ortaya çıkmış Türk Metal yalancı pehlivanlar gibi bu dayatmaya karşı esip kükremiş, gerekirse greve çıkacağı tehditlerini dahi savurmuş, daha sonra da bir “orta yol” üzerinde anlaşmaya varmışlardır. Böylelikle üç kuruşluk zam da metal işçisine kazanım gibi yutturulmuştur. İşte bugün, bu oyunun bir kez daha sahneye konulması muhtemeldir. Bir diğer numara ise kriz çığırtkanlığıyla “işçi çıkarabiliriz” yaygarası yapıp işsizlik sopasını göstermektir. Zaten şu ana kadar bu oyun bir biçimde sahnelendi. Ücret pazarlıklarının başlamasıyla birlikte yeniden ve daha üst perdeden sahnelenmeye devam edilecektir. Bugünlerde fabrikalarda işçiler arasında konuşulan bir başka numara ise, 2012-2014 döneminde geçerli olacak sözleşme için imzalar ilk altı ay dolduktan sonra atıldığı için, genel olarak enflasyon oranında yapılan ikinci altı aylık dönemin zammının da ilk dönem zammıyla bir arada sunmak biçimindedir. Böylelikle ilk altı ay için yapılacak -mesala- yüzde 5’lik zammın üstüne enflasyon oranı olan 5 küsur oranındaki zam ilave edilerek yüzde 10 ücret artışı yapılmış gibi gösterilebilir. Bu senaryo, genel olarak dini bayramları satış sözleşmesini geçirmek için bir fırsat olarak kullanan MESS-Türk Metal’in, ortada bayram kalmadığı için durumu nasıl kotaracağına ilişkin bir akıl yürütmeye dayanıyor. Ama tam bir köylü kurnazlığı olsa dahi, bu senaryo olasılık dışı değildir.
Tüm bunlar satış sözleşmesinin bir biçimde cilalanarak işçilere yutturulması hesabına dayanmaktadır. Elbette geçmişte olduğu gibi pekala bunlar ile birlikte satış hoyratça ve sopa yardımıyla gelecektir. Patlama ihtimali olan fabrikaların önüne polis yığınağı yapmak, içeride baskıyı arttırmak, tepki gösterenlerin hakkından gelmek gibi yöntemlere başvurulması kesindir. Kuşkusuz her durumda metal işçisi onların yalanlarına kanmayacak, satış sözleşmesini hoşnutlukla karşılamayacaktır. Ancak ötesine geçemez, yani satış sözleşmesini yırtıp atabilecek bir çıkışı yapamazsa işsizlik sopasına ve baskılara boyun eğmiş, öfkesini bir kez daha içine atarak duruma razı gelmiş olacaktır.
O halde sürecin satış sözleşmesinin imzalanmasından sonraki seyrini, metal işçilerinin mücadele gücü ve kapasitesi belirleyecektir. Eğer bu güç ve kapasite varsa MESS-Türk Metal cephesi bugün tedirgince beklediği öfke dalgasının altında kalacaktır. Eğer yoksa satışa boyun eğiş kaçınılmaz olacaktır.
Mücadele gücü ve kapasitesinin anahtarı fabrika komitelerindedir. Elbette en azından tüm temel fabrikaları işleyen fabrika komiteleri ağıyla donatmak mümkün olmayabilir. Çoğu durumda bu türden taban örgütlenmeleri mücadele kızıştığında ortaya çıkar. Fakat bunun için dahi işçilerin bilincinde yer etmiş bir deneyim, bundan önce de az-çok yetişmiş ve örgütlü hareket edebilme reflekslerine sahip bir öncü işçi kuşağı gerekir. Şu halde elle tutulur, gözle görünür bir birikim yoktur. Ya da tam olarak ne olduğu konusunda yeterli bir veriye sahip değiliz. Renault, Arçelik örneklerinde kendisini gösterenler büyük ölçüde biçilmiştir. Ama yine bu örneklerin de tersten doğruladığı gibi, geçmiş mücadele deneyimine sahip bir işçi kuşağı mevcuttur.
Bu noktada yapılması gereken, kritik eşik aşıldıktan sonra alandaki dinamiklerin nasıl harekete geçeceği konusunda akıl yürütmek değil, ihtiyacı karşılayacak örgütlü bir hazırlık içerisine girmektir. Bu da ne kadar olduğundan bağımsız olarak öncü işçiler başta olmak üzere metal işçilerini her bakımdan donatmak, fabrika komiteleri kurmak anlamına gelmektedir. Bu, sınıf devrimcilerinin alana ilişkin dönemsel taktik politik-örgütlenme çalışmalarının özünü oluşturmaktadır.
Diğer taraftan Türk Metal’in gardiyanlığını yaptığı bir esaret düzenine mahkum edilmiş olan metal işçisinin kurtulması sadece kendi iç dinamiklerinin eseri olmayacaktır. Özellikle de dışarıdan Birleşik Metal cephesinden süreç içerisinde alınacak tutumlar metal işçisinin tutum ve tepkilerinin niteliğini temelden etkileyecektir. Tüm eksikliklerine rağmen bu cepheden önceki dönem TİS sürecinde ortaya konulan pratik bu bakımdan açıklayıcı bir örnektir. Fakat geçmişte böyle bir örnek sunan Birleşik Metal henüz bu yönde ciddiye alınabilir bir mücadele ve örgütlenme süreci başlatabilmiş değildir. Birleşik Metal biraz da önceki dönemin çıkışının ürünü olan Bosch’u hazmetmek amacıyla stratejisini savunma merkezli kurmuştur. Fakat böyle bir tutum inisiyatifi MESS-Türk Metal’in eline bırakmak sonucunu verebileceği gibi, onların kirli oyunları karşısında metal işçisini savunmasız da bırakabilir. Ayrıca kısmi çıkarların, metal işçilerinin toplam çıkarlarının karşısına konulmasıyla, bugün metal işçisinin ve işçi sınıfının geleceği bakımından son derece önemli olabilecek imkanlar heba edilebilir.
Kuşkusuz tüm bu tabloda bir kez daha belirleyici olan ileri ve öncü metal işçilerinin tutumu olacaktır. MESS-Türk Metal işbirliği karşısında metal işçisinin tabandan birliğini inşa ederek sürece aktif bir biçimde taraf olmasını sağlayacak, giderek bu kirli ittifakı yıkacak mücadeleyi büyütecek temel dinamik onlardır. Eğer onlar üzerlerine düşen bu rolü oynayabilirlerse, bu TİS süreci hem metal işçisi hem de bir bütün olarak işçi sınıfı için önemli kazanımların yolunu açabilir.
(Kızıl Bayrak, 15 Şubat 2013 / Sayı 07)