Mali’de siyasi kriz ve çatışmalar derinleşiyor! / KB

  • Arşiv
  • |
  • Makaleler/Yazarlar
  • |
  • Kızıl Bayrak
  • |
  • 14 Nisan 2012
  • 12:51

Batı Afrika ülkelerinden Mali’deki siyasi kriz, yaşanan iç çatışmalar ve geçen Mart ayında gerçekleştirilen askeri darbe ile daha da derinleşiyor. Ülkenin Kuzeyi’nde bağımsızlık ilan eden Tuaregler, yönetime el koyan askeri cunta ve kökten dinci örgütler arasındaki çatışmaların ülkeyi bölünmenin eşiğine getirdiği bildiriliyor.

Eski Fransız sömürgesi olan Mali, 1960 yılında bağımsızlığını ilan etse de, zorba yönetimler ve çatışmalardan kurtulamadı. Egemen sınıfların farklı kesimleri arasında yaşanan iktidar çatışmaları halen devam ederken, Berberi Tuaregler ise, bağımsızlık talebiyle mücadele ediyor. Mali’nin yanısıra Cezayir, Nijer ve Libya’da yaşayan Tuaregler, dört parçaya ayrılmış durumdalar. “Azavadın Kurtuluşu için Ulusal Hareket” (AKUH) adı altında birleşen Mali’nin Kuzeyi’nde yaşayan Tuaregler, bu bölgede bağımsızlık ilan ettiler.

Geçen yıla kadar Libya’da “paralı askerlik” de yapan Malili Tuaregler, Kaddafi’nin devrilmesinden sonra ülkelerine silahlarıyla birlikte dönerek güçlü bir konum elde ettiler. Son ana kadar Kaddafi yönetimine bağlı kalan güçlerin de bu bölgeye sığınması, AKUH’un bağımsızlık ilan etmesini kolaylaştırmış görünüyor.

Bu hareketin siyasal çizgisi hakkında kayda değer bilgilere ulaşmak mümkün olmasa da, Tuareg halkının bağımsızlığı uğruna mücadele ettiği anlaşılıyor. Ancak Kaddafi yönetiminde paralı askerlik yapmaları, AKUH’un çizgisi hakkında ipucu veriyor. Bazı kaynaklar, hareketin “İslami Magrip Elkaidesi” ile işbirliği yaptığını iddia ederken, bazıları ise tersini öne sürüyor. Kökten dinci güçlerin Mali’nin güneyinde örgütlü olmaları, işbirliği ihtimalini zayıflatıyor.

Yansıyan bilgilere bakılırsa, AKUH, emperyalist güçlerle doğrudan ilişki içinde değil. Savaş aygıtı NATO bombardımanıyla yıkılan Kaddafi yönetimi dışında bölge devletleriyle işbirliği yapıp yapmadıkları hakkında ise net bir sonuca ulaşmak verili bilgilerle olası değil.

Mali’den yansıyanlar, darbenin Tuaregler’in bağımsızlık hareketini ezmeyi de hedeflediğine işaret ediyor. Nitekim darbeciler adına açıklamalarda bulunan bir sözcü, darbenin “mevcut Amadou Toumani Toure yönetiminin kuzeydeki Berberi Tuareg isyancılarına karşı yetersiz mücadelesine askerin gösterdiği bir tepki” olduğunu söyledi.

Buna göre darbecilerin öncelikli hedeflerinden biri, Tuaregler’in bağımsızlık taleplerini bastırmaktır. Ancak Afrika Birliği ülkelerinin darbeye karşı tutum alması, Tuaregler’in ise bağımsızlık ilan etmeleri, darbe girişiminin fiyaskoyla sonuçlandığının göstergeleri kabul ediliyor. Afrika Birliği’nin yanısıra Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Topluluğu üyelerinin de darbeye karşı çıkmaları üzerine geri adım atan cuntacıların, iktidarı geçici yönetime devretmeyi kabul ettikleri bildiriliyor.

AKUH’un Kuzey’de bağımsızlık ilan etmesi, darbecilerin ise geri adım atmaları gerilimi hafifletmiş gibi görünse de, Mali’de hem siyasi krizin hem silahlı çatışmaların devam ettiği bildiriliyor. Bazı kaynaklar ise, kökten dinci örgütlerin de bağımsızlık ilan eden Tuaregler’e karşı saldırıya geçmeye hazırlandığını iddia ediyor. Çatışmaların şiddetlenmesinin iç savaşı körükleyeceği, bunun ise ülkenin parçalanmasına yol açacağını öne süren bazı çevreler, çatışmaların Kuzey Afrika ülkelerine yayılma ihtimalinin yüksek olduğunu da savunuyor.

Diğer Afrika ülkelerinde olduğu gibi Mali’de de süregelen gerici iktidar savaşları ve iç çatışmalar, sömürgeci emperyalistlerin kıta halklarının başına musallat ettikleri ölümcül vebalardır. Zira kıtanın hem doğal hem insansal kaynaklarını yağmalayan sömürgeci emperyalistler, Afrika’yı ortaçağ karanlığına doğru fırlatıp attılar. Gelişme dinamikleri parçalanan kıta ülkelerinin halkları kabilelere bölünerek, iç çatışmalarla tarumar edilmiştir. Halen birçok Afrika ülkesinde, emperyalist/siyonist güçlerin de taraf olduğu iktidar çatışmaları devam ediyor.

20. yüzyılın ikinci yarısında sömürgeciliğe karşı gelişen ilerici ve devrimci hareketler, gerici güçler arası iktidar çatışmaları ortamında güçten düşerek etkisizleşirken, şu veya bu gerici güce sırtını dayamış savaş ağalarının kimi zaman vahşi boyutlar alan bu çatışmalar, halen kıta halklarının en büyük handikapıdır. ‘90’lı yıllarda emperyalist güçlerin gözetiminde Ruanda’da gerçekleştirilen soykırımda birkaç haftada bir milyona yakın insanın katledilmesi, bu çatışmaların ne kadar tüketici olduğunun çarpıcı olduğu kadar dehşet verici örneklerinden biridir.

Yazık ki, Mali’deki çatışmaların da yıkıcı sonuçlara yol açma olasılığı var. Zira yansıdığı kadarıyla çatışan güçler arasında ilerici ve devrimci bir taraf bulunmuyor. Bilindiği üzere şiddet, iki veya daha fazla gerici güç arasında cereyan ettiğinde, tüm taraflar vahşi yöntemlere başvuruyor. Bu ise çatışmaların çok daha vahim daha kıyıcı olmasına neden oluyor.

Afrikalı işçi ve emekçilerin bu uğursuz, tüketici kısırdöngüden çıkabilmeleri, yazık ki kolay değil. Bu, ancak ilerici ve devrimci güçlerin siyasal alanda etkili bir rol üstlenip emekçilere bir alternatif sunabildikleri zaman mümkün olacaktır.

(Sosyalizm Yolunda Kızıl Bayrak, 13 Nisan 2012, Sayı 15)