Kyoto yalan ve aldatmacası Doha'da tekrarlanacak

  • Arşiv
  • |
  • Bilim-Teknik-Çevre
  • |
  • Çevre
  • |
  • 27 Kasım 2012
  • 08:10

(27.11.12) - Katar'ın başkenti Doha’da Pazartesi günü başlayan ve 7 Aralık’a kadar sürecek olan İklim Konferansı, 15 yıl önce imzalanan Kyoto anlaşmasının öngördüğü salım oranını katlayarak aştığı bir zamanda toplandı. Doha Zirvesi de, burjuvazinin düzenlediği ve sorunları artırmaktan başka bir sonuç vermeyen zirvelerden biri olacaktır.

11 Aralık 1997 tarihinde Japonya'nın Kyoto kentinde Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Mevzuat Toplantısı'nda "Kyoto Protokolü" olarak adlandırılan anlaşma ile, dört farklı sera gazının (karbondioksit, metan, nitrooksit, sülfür hexaflorid) salımı azaltılarak, 1990 seviyesinesinin yüzde 5.2 altına indirileceği kararı alınmıştı. Sonradan katılanlarla birlikte, "Kyoto Protokolü"nü 193 devlet imzalamıştı.16 Şubat 2005'te yürürlüğe giren Kyoto Protokolü'ne Türk burjuva devleti de 8 Mayıs 2009 tarihinde katılma kararı alarak, protokolü imzaladı.

1997 yılında imzalanan ve 2005 yılında yürülüğe giren Kyoto Protokolü, sera gazlarındaki salımları azaltarak 1990 yılının seviyesinin altına indirme kararı almasına karşın, burjuva devletler tersini gerçekleştirdiler. 1990 yılında 21 milyar ton olan sera gazı salımlarının oranı 2011 yılında 34 milyartonu buldu.Ulusrarası Enerji Kurumu'nun tahminine göre bu yılın sonunda salımlar 40 milyar tonu bulacaktır. 2020 yılı için hedeflerin belirleneceği İklim Konferansı'nın, bu olgular gözönüne alınınca tam bir riyakarlık olacağını söylemek abartılı olmayacaktır.

Salımlar daha 21 milyar ton düzeyindeyken, acil önlemlerin kaçınılmaz olduğu ve geç kalmanın gezegenimiz için büyük bir yıkım olacağı fikrinde bilim insanları birleşiyorlardı. Bu yıl ulaşılacağı tahmin edilen 40 milyar ton düzeyindeki salımınlar ise, bilim insanları tarafından tam bir yıkım olarak nitelendiriliyor. Dünya Bankası Başkanı Jim Yong Kim bile, Dünya Bankası'nın girişimiyle Almanya'da Potsdam İklim Araştırmaları Enstitüsü'nde hazırlanan iklim raporunu kamuoyuna tanıtırken, gördüğü olgular karşısında “Çok çok az zamanımız kaldı” diye çığlık atıyordu.

Ancak, ihtiyaç için üretim yapmak yerine azami kârı amaçlayan ve rekabete dayanan kapitalist üretim içerisinde, iklim değişikiğine de çözüm bulunamayacağını, geçen süre yeterince kanıtlamaktadır. İkim Konferansı'nın en cok sera gazı salımını yapan petrol zengini bir ülkede, Katar'da yapılıyor olması da, bir bütün olarak gezegenimiz ve onun üzerinde yaşayan canlılarla alay etmektir.

İşçi sınıfı, gezegenemizin ve bir bütün olarak da canlıların geleceğini rekabet ve kar hırsı uğruna felakete sürükleyen burjuvazinin Daho Zirvesi'ni yakından izleyerek, gerekli devrimci sonuçları çıkartarak kendi devrimci politikasını oluşturmalıdır. İhtiyaçları gidermeyi amaçlayan üretimi hedef alan komünist bir dünya sisteminin kurulması bir zorunluluk olmuştur. Bu görev her zamankinden çok daha büyük bir aciliyetle önümüzde durmaktadır.