Kiliseler taciz ve tecavüz olaylarını gizleyemiyor!

  • Arşiv
  • |
  • Kadın Sorunu
  • |
  • Kadın-Dünya
  • |
  • 23 Ocak 2013
  • 13:36

Kiliseye bağlı insanların zorunlu olarak ödediği vergilerle semiren kiliseler, devasa bir sermayeye hükmediyorlar. Sınırsız bir özerkliğe sahip olan kiliseler, ellerinin altında bulundurdukları sermayeyi istedikleri gibi kullanabiliyorlar. Kiliselerin öncelikli yatırım alanları, çocuk yuvaları ve eğitim alanları olmaktadır. Bu kurumlar üzerinden kendi ideolojik etki alanlarını genişleterek yaygınlaştırmaya çalışıyorlar.

Yönetim ve mali işlerinde oldukça kapalı olan kiliseler, tüm bu koruyucu önlemlere karşın rüşvet, zimmete para geçirme, taciz ve tecavüz olaylarıyla gündemden düşmüyorlar. Burjuva yayın kuruluşlarının, burjuva sistemin ruhani tastikleyicilerinin yaptıklarını ne kadar görmezden gelseler de, durum katlanılmaz olunca zorunlu haberler yapıyorlar.

Avrupa ülkelerinde kiliselerle ilgili çıkan taciz ve tecavüz haberlerinin ortaya koyduğu olgular tüyler ürpertici düzeydedir. Kiliselerin bulaştığı bu iğrenç ve aşağılık olaylar hiç de tekil olaylar değildir. Kiliselerde sistematik olarak taciz ve tacavüz olayları yaşanmaktadır. Burjuvazinin diğer kurumları gibi kiliselerde, taciz ve tacvüz mağdurlarını önerdikleri tazminatlarla susturmaya çalışıyorlar.

Geçen yıldan bu yana, Belçika’da Katolik din adamlarıyla ilgili yaklaşık 500 taciz iddiası kayda geçti.

Geçen yıl konuyla ilgili olarak yapılan bir soruşturmada, İrlanda’daki üst düzey kilise mensuplarının on yıllar boyunca çocuklara cinsel tacizde bulunan rahipleri kolladığını ortaya çıkarmıştı.

Bir başka raporda da Katolik okulları ve yetimhanelerinde yıllar boyunca devam eden cinsel, fiziksel ve psikolojik taciz vakaları belgelenmişti.

Hollanda’da bağımsız bir komisyon, Katolik Kilisesi’ne bağlı kurumlarda onbinlerce çocuğun cinsel tacize uğradığını açıkladı.

Kiliseye ait okullar, dini eğitim kurumları ve yetimhanelerde 1945’ten itibaren taciz vakalarını araştıran komisyon, bu olayların bugün de sürdüğünü açıkladı.

Komisyon, 10 bin ile 20 bin arasında çocuğun uğradığı istismarı “hafif, ciddi ve çok ciddi cinsel taciz” olarak niteledi. Bunların tecavüze dek vardığını kaydetti.

Almanya’daki Katolik Kiliseleri de aynı iddialarla suçlanıyor.

Kiliselerden çevreye yayılan pis kokular, kiliseye bağlı insanların kiliselerden koparak uzaklaşmalarına yol açıyor. Almanya’da 2011 yılında 130 binden fazla insan kiliselerden resmen ayrıldılar. Kiliselerden yaşanan kopuşlar, kiliselerin gelirlerinde yol açtığı düşüşler asalaklar takımını oldukca tedirgin etti. Kiliselerrden kopuşları durdurmak için piskoposlar tarafından yayımlanan bildiride, gelir vergisinin yüzde 8’i oranındaki özel vergiyi ödemeyenler için dini cenaze töreni de düzenlenmeyeceğini açıkladılar. Tanrı aşkına hizmet ettiğini iddia eden ve pisliklerini ruhani perdeler altında gizleyen asalakların tehdidi “para yoksa cenaze duası da yok’ oluyor.

Ahlakcı ilkelere bağlılıklarıyla prim yapmaya çalışan dini kurumların ahlakcılığı kelimenin gerçek anlamıyla tam bir riyakarlıktır. Onlar her durumda, varlıklarını borçlu oldukları özel mülküyet dünyasının kutsayarak, özel mülküyeti tanrı adına kutsamayı kendilerine iş edinmişlerdir.