(08.02.13) – Liseleri kentlerden çıkarmak ve şirketlerin insafına terk etmek için adımlar atılıyor.
Neoliberal politikalar çerçevesinde eğitimin ticarileştirilmesi uygulamalarının AKP ile birlikte hız kazandığı biliniyor. Bu adımların lise ayağındaki bir başka aşama ise liselerin kent merkezlerinden çıkarılarak “eğitim kampüsleri”ne taşınmasıydı. Çeşitli vesilelerle gündeme getirilen bu konu, gerici basın eliyle yeniden işlenmeye başlandı.
Projenin genel olarak kent merkezlerindeki liselerin kapatılarak tüm öğrencilerin şehir dışındaki merkezi kampüslerde eğitim alması anlamına geldiği biliniyor. Gerekçe olarak ise yerel liselerdeki imkansızlıklardan bahsediliyor. İşin vitrinine baktığımızda bu kampüslerin tam donanımlı olacağını, kütüphane, yüzme havuzu, laboratuvar gibi imkanların yer alacağını görebiliyoruz. Ancak böyle masum sunulan projenin arkasındaki hesap ve yaratacağı sonuçlar çok daha çetrefilli.
Öncelikle basına yansıyan haberlerde yer alan “Kamu-özel ortaklığı” ifadesi bile tek başına birçok şeyi anlatıyor. Yeni projenin hayata geçirilmesi için kullanılan bu tanımın bizim için karşılığı sermayeye rant alanı açmak. Böylece daha baştan bu kampüslerin inşası için büyük bir bütçe ayrılacak ve yandaş burjuvazi başta olmak üzere bir dizi sermaye grubu önemli bir rant elde edecek.
Ancak sorun yalnızca kampüslerin inşa edilmesinden ibaret de değil. Geçmişte evinin yakınındaki okulları tercih eden ve kent merkezlerinde okuyan öğrenciler evlerine yürüyerek ya da tek araçlara gidebiliyorken yeni düzenleme ile tüm öğrenciler servisler ile taşınacak. Başlangıçta ücretsiz olacağını tahmin edeceğimiz bu servislerin zamanla ayrı bir ücrete tabi olmamasının ise hiçbir garantisi bulunmuyor. Bu işin de ayrı bir sektör olduğu ve yüzbinlerce öğrencinin taşınmasının yaratacağı rant alanı da cabası.
Yine bu kampüsler başından beri sermaye denetiminde oluşturulacağından öğrencilerin tüm boş vakitleri de ayrı birer rant alanına dönüştürülecek. Öğle yemeğinden farklı sosyal aktivitelere kadar bir dizi başlık, sermaye tarafından istismar edilecek.
Bu düzenleme zaten hayata geçirilen çocuk emeği sömürüsünü de üst boyuta taşımayı amaçlamakta zira meslek liseleri de bu kampüslerde yer alacak. Ve doğrudan sermayenin denetiminde “eğitim” verecek.
Basına yansıyan haberlerde uygulamanın ilk olarak İstanbul, İzmir, Adana, Kocaeli, Aydın, Şanlıurfa, Erzurum ve Muğla’da uygulanmaya başlanacağı da belirtiliyor.
Liselerin şehirdışına atılmasının ardından mevcut eğitim binalarının nasıl değerlendirileceği de önemli bir sorun. Bu binaların “ilk okul” olacağı söylense de genelde kent merkezlerinde yer alan eğitim kurumlarının arazilerinin de hayli değerli olduğunu görmemek mümkün değil. Bu proje kapsamında bu binaların ve arazilerin de ayrı bir rant alanı oluşturacağı açık.
Genel bir bakış bile bu projenin gerek öğrencilerin sosyokültürel gelişimi, gerekse eğitimin niteliği açısından ciddi bir problem oluşturacağını gösteriyor. Ancak bilim insanlarının tüm uyarılarına rağmen sermaye devleti bu adımları atmaktan geri durmuyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu proje için açtığı yarışmaya 156 proje sunulmuş olması, projelerin hızla hayata geçirilmek istendiğini de göstermekte...