Jackson deliği, yeniden - Erinç Yeldan

  • Arşiv
  • |
  • Uluslararası Siyaset
  • |
  • 05 Eylül 2012
  • 06:49

Dünyanın önde gelen merkez bankalarının başkanları ve araştırmacıları geçen hafta sonu Amerika’nın Wyoming eyaletinde, Jackson Hole şehrinde geleneksel buluşmasını gerçekleştirdi ve küresel ekonominin içinde bulunduğu durgunluktan çıkış çarelerini tartışmaya açtı.

Bundan bir sene önceki toplantıyı bu köşede tartışırken bir sözcük oyununa başvurmuş idim. Tekrarlamakta sakınca görmüyorum. Şöyle ki, “hole” sözcüğünün İngilizceden Türkçemize tam çevirisi “delik” anlamını taşıyor. Dolayısıyla Jackson Hole şehrinin Türkçedeki tam çevirisi Jackson Deliği olarak yazılabilir. Bu mecaz, neoliberal öğretinin içinde bulunduğu aymazlığı ve küresel ekonominin sürüklenmiş olduğu büyük durgunluk karşısındaki çaresizliğini de bir çırpıda özetliyor.

Jackson Deliği toplantısının ana aktörü kuşkusuz Amerikan FED Başkanı Bernanke idi. Bernanke, “piyasa oyuncularının” büyük umutlarla beklediği parasal genişleme müjdesini ilan etmedi gerçi; ancak ABD’de işsizliğin yapısal değil, talep eksikliğinden kaynaklanan bir sorun olduğunu ve FED’in yakın gelecekte bu sorunun çözümü için adımlar atmaktan çekinmeyeceği duyurusunu yapmaktan da çekinmedi.

***

“Parasal genişleme aracılığıyla reel ekonominin canlandırılıp, işsizliğin düşürülebileceği” savı iktisat biliminin en büyük ayırımlarından birisini oluşturuyor. Tartışmanın temelinde bir pazar ekonomisinde tasarruf – yatırım dengesinin nasıl sağlanacağı yatmakta. 1929 Buhranı’nın düşüngüsel derslerinden hareket eden Keynesgil kurama göre, tasarruf ve yatırım kararları farklı şahıs ve kurumlarca alınır. Eğer bu kararlarda uyuşma yok ise, dengeye toplam talebin değişmesi ve dolayısıyla üretim ve istihdamın yeniden belirlenmesiyle ulaşılır. Keynesgil kuramda faiz oranları para piyasasında belirlenmektedir. Merkez bankaları parasal genişleme sağlar ise faiz oranları düşer; yatırım ve tüketim talebi uyarılır; talep artışı ise üretimin artmasına ve dolayısıyla işsizliğin azalmasına neden olur.

Muhafazakâr (neoklasik) iktisat anlayışına göre ise faiz oranı tasarruf ve yatırımların eşitlendiği fon piyasasında belirlenir. Dolayısıyla, yatırımlar her zaman ve her koşulda tasarruflar ile dengelenir. Talep eksikliği diye bir sorun olamaz; işsizlik sadece ve sadece gönüllü ve/veya yapısal koşullardan kaynaklanabilir. Buna da merkez bankasının yapabileceği bir şey olamaz.

Bütün akademik kariyerini enflasyon hedeflemesi üzerinden enflasyonla mücadeleye adamış Bernanke’nin şimdi çaresizlik içinde, işsizliğin yapısal değil talep yetersizliğinden kaynaklanmakta olduğunu kabul ederek, genişleyici para politikaları izlemeye karar vermesi kuşkusuz kolay değil. Neoklasik ana akım iktisat anlayışının Keynesgil politikalara karşı yürüttüğü hegemonik saldırı sonucunda artık iktisat politika demetinden çıkartılmış olan “parasal genişleme” kavramı ise yeni bir sözcük oyunu ile (quantitative easing) nicel kolaylaştırma diye anılmakta. Böylelikle, son üç buçuk sene içinde FED’in bilançosunu 900 milyar dolardan, 3 trilyon dolara çıkartacak denli kararlı olan Bernanke, kendisini eskimiş, köhne Keynesgil iktisat kuramlarından da ırak tutmaya gayret göstermekte.

Bütün bu söz oyunları kümesine yeni eklenen yaklaşım ise, Bernanke’nin Jackson Deliği’nde kullanmış olduğu “geleneksel olmayan politikaların maliyetlerinin yönetilemez olmadığı” tümcesi.

Okurlarımın bu tümceyi algılamakta zorlanıp, iki üç kez tekrar okuduğunun farkındayım. “Modern” merkez bankacılığı tam da böylesi bir yönteme dayalı zaten: ekonomiye önce karışık mesajlar verip belirsizlik yaratmak, daha sonra da belirsizliğin idare edilmesi için net ve şeffaf merkez bankası politikaları izliyor görünmek.

***

Geçen seneki yazımızı şu sözlerle bitirmiş idik. Tekrarlamaktan başka bir care göremiyorum:

Küresel krizi sadece “piyasa oyuncularının” aşırı hırs ve teknik hatalarına indirgeyerek, kapitalist sistemin içinde bulunduğu birikim krizinin nedenlerini görmezden gelen neoliberal öğreti açısından gelinen durum tam bir karmaşa ve bilimsel anlamda bir tıkanmayı ifade etmektedir. Kapitalizmin küresel parasını yönlendirme uğraşı içinde bulunan merkez bankalarının başkanlarının bir “delik”te toplanmasının tarihsel anlamı kara mizah öğeleri taşıyan bir mecazın, kuşkusuz, çok ötesindedir.

Cumhuriyet / 05.09.12