İktidarlarının değişen kriterleri -Şükran Soner

  • Arşiv
  • |
  • Kategori yok
  • |
  • 09 Şubat 2013
  • 06:04

İktidarlarının gücü, alternatifsizliği üzerinden kurulu düzen çarklarının tıkır tıkır işleyeceği varsayımıdır.. Mutlak güç, kalıcı düzen.. düşleri bir yere kadar.. Sistemin haksızlıkları, acımasızlıkları oranında, diktatoryal gücü ile de ters orantılı olarak kendi krizleri, dinamiği içinden ortaya çıkan sorunlar, krizler vardır ki...

Bush, Evangelizm adına dualarla, demokrasi taşıma adına Irak işgalinin fatihi havalarında ortalıkta dolanıyor, “İşgalde yanımızda olmayanlar, savaş ganimetlerinden havalarını alacaklardır...” anlamına gelen söylevler veriyorken, kanlı petrolün önlenemez yükselişinin zirvesinde, Irak, Ortadoğu petrollerinin beklenmedik, öngörülmedik (büyük olasılıkla iç savaş ırk-mezhep çatışmalarının ürünü) pahalı maliyetleri, öngörülenden erken ve büyük bir sistem krizini ateşleyiverdi. Belki sistemi sarsacak ağırlıkta değildi ama önce piyasalar düzeninin kalbinden ellerinde özel eşyalarının kutuları, işten atılmış yupi’lerin çıkışlarını gösteren fotoğraf kareleri, en azından bir düzen sorgulamasını gündeme taşıdı. “Biz yüzde doksan dokuzuz” sloganının simgeleştiği, dünya nimetlerinin en büyük paylarının toplandığı merkezlerdeki insanların, çalışma haklarını, gelir dağılımını, adaletsizlikleri.. sorgulayan tartışmaları, öyle kolaylıkla kesilecek, gündemden düşecek gibi değil...

Dünyanın güç odaklarında yaşananlardan, çıkar düzeni sisteminden, krizlerden ve bunların insanlığa yansımaları üzerinden bile ders çıkarmak istemeyen bir Türkiye iktidarları ile yüz yüzeyiz... Dünya dengeleri içinde varlığını sisteme, hizmete borçlu; dayandığı inanç ve güç odakları, örgütlenme ilişkilerinde, çok farklı, geçmişin feodal-inanç ilişkilerine oturmuş iktidarlarının soyut “ileri demokrasi” sloganlarının herkesin gönlüne göre farklı algılanması bundan... Dış ve iç liberal dünya için liberal özgürlükler çerçevesinde, gelişmekte olan ülkeler için hoşgörüyle bakılabilecek kusurları ile eksikli demokrasi olarak anlaşılmak istenmesi gerçekte ikiyüzlülük, çifte standart olsa da sistemin işleyiş çarkları ile uyumlu bir görüntü. Liberalizmin dış ve iç odakları, feodalizme, en ılımlısı olabilse bile şeriata dayalı anayasal-hukuk devleti düzenlerinin, liberal demokrasi ile kan uyuşmazlığının sonuçlarında hep atlamaktalar...

***

Daha önceleri sol, Marksizm, iki kutuplu dünyada Sovyetler cephesi ile savaşma adına baştan yarattıkları; dış politika, emperyal çıkarlarda emperyal merkeze tam bağımlı diktatoryal, terörist, şeriatçı iktidarlar, radikal İslami akımlar, hatta terör örgütleri ile ittifaklarından, kısa süreçlerden çok önemli çıkarlar elde etmiş olsalar da.. Uzun süreçte pek çok bedel ödemek zorunda kaldılar. Askeri darbelerle ittifaklardan vazgeçme dersleri çıkarmış sayılabilse de, yakın tarihte umut bağlanmış Arap Baharlarında yaşanan büyük düş kırıklıkları bile yeterince uyarıcı, ders verici olamadı. Yoksul güney dünyasını çağın vebası olarak kullanılan ırk ve din-mezhep çatışmaları içinde boğuşturarak sistemi ayakta tutma uzun soluklu işe yaramadı...

Şimdilerde emperyal askeri müdahaleler düzenleme de fiyaskolu; bölgeleri kendi iç dinamikleri içinde, güvenilir ağabeylerin yönlendirilmesi, güdülemesinde en olabilir çözümlere gidilebilirdi.. Bölgesinin önemi ile de bağlantılı, Türkiye’de iktidarlarının yıldızı parlak, uzun soluklu sayılıyordu. Vitrinde sandık, demokrasi, “sosyal devlet -eşitlik- hukuk devleti düzeni, -demokrasinin olmazları- güçler ayrılığı ilkelerinden, yargı bağımsızlığından, yaşama dönük insan hakları ihlallerinden..” sapmalar görmezlikten gelinebilirdi.. İktidarlarının ileri demokrasi modeli, yıllar içinde çok değişken sonuçları ile ABD-AB siyasilerinin çok da ses çıkarmadıkları; bazı boyutları ile çok da ciddi destek verdikleri; ancak demokrasilerinin iç dinamikleri içinde ilgili insan hakları, hukuk kurumlarının eleştirilerine hedef olsa da, genelde destek gördü.

Şimdilerde değişen ciddi bir şeyler var ki.. İktidarlarının değişken kriterleri ile en çok insan hakları, hukuk devleti düzeni ihlalleri giderek daha fazla eleştiri almakta.. ABD Büyükelçisi’nin çok açık, çok ağır hak-hukuk ihlallerine ilişkin Türk kamuoyuna dönük eleştirileri karşısında, iktidarlarının en azında kendi kamuoylarına dönük bir çıkışa gereksinimleri vardı. Büyükelçi, Dışişleri’ne çağrılıp uzun saatler süren bir toplantıda tutuldu. Uğradığım bakkal dükkânında AKP’li seçmenler, heyecanla hükümetin restinden, elçinin çekilmesi halinde olabileceklerden konuşuyorlardı ki... ABD kaynaklı aynı uyarı; söylemin demokrasi, hukuk devleti, düşünce özgürlükleri, liberal sistemin gereği olarak ABD’nin bir önceki dışişleri bakanı tarafından da yapılmış olduğu, gerekirse her düzeyde yineleneceği açıklamalarıyla geldi... Ortalığı buz gibi bir sessizlik kapladı..
İktidarlarının çok değişen kriterlerinin, paylaşılan çıkarlar ile üzerine oturulan inanç alanları arasındaki uçurum çelişkilerinden kaynaklandığını bilmek başka, tahterevalliden düşmemek çok başka...

Cumhuriyet / 09.02.2013